Cevabı bilinen kurgulanmış sorular

A -
A +
AK Parti’nin Kasım 2002’de güçlü halk desteği ile iktidara gelmesi Türkiye siyaseti açısından bir dönüm noktasıydı. Ancak bu tarihî gelişme, o dönemin şartları içerisinde çok da anlaşılmadı.
Seçim sonuçlarının gösterdiği, sadece siyasal partilerin siyasal alandan silinmesi değildi. Aynı zamanda 1990’ların siyaset tüccarlarının, siyasete yön veren imtiyazlı çıkar gruplarının, eski düzenden beslenen ekonomi çevrelerinin, kültürel hegemonyasını muhafazakâr ve dindar çevrelere karşı ötekileştirici söylemle kurabilen okuryazar elit takımının da düzeninin yıkılmasıydı.
Bu çevreler AK Parti iktidarını bir anomali ve istisna olarak gördükleri için ilk dönemlerde, bütün planlarını en kısa sürede AK Parti’nin iktidardan bir an önce uzaklaştırılması üzerine kurdular.
Her türlü siyaset dışı müdahaleye rağmen, AK Parti’nin tüm seçimlerden halk desteğini daha da artırarak çıkması, bu çevreleri her dönemde yeni bir arayışa itti.
Erdoğan siyasetine karşı geliştirdikleri hiç proje ve dizayn siyaseti tutmadığı için en son bütün umutlarını Erdoğan sonrasına ertelediler.
Erdoğan dönemi, güçlü liderlikle siyasette ve yönetimde istikrarı getirdiği için bu çevreler, kendi çıkar alanlarını bir türlü güncelleyemediler. Çünkü bütün sermayelerini, siyasetin parçalanması üzerinden, istikrarsız yönetim dönemlerinde elde edebiliyorlardı. Bekledikleri o gün, belki Erdoğan sonrasında mümkün olacaktı. Ancak, o hayallerinin karşısına da yeni bir engel çıktı.
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesi, bu çevrelerin 15 senedir erteledikleri hayallerinin tamamen suya düşmesi demek. Çünkü, siyasetin merkezi bu sistemle kurumsal olarak güçlü olacağı için; artık, istikrarsızlıktan, gri alanlardan ve parçalı siyasetten yararlanan yapıların ilanihaye kaybedeceği bir döneme geçiyoruz.
Bugünlerde bu çevreler cumhurbaşkanlığı sistemine yönelik “evet” tarafının “gerekçeleri” üzerinden şu soruları soruyorlar:
“15 senedir siyasette istikrar var, neyin istikrarsızlığı?”
“15 Temmuz darbe girişiminde görüldüğü üzere halk darbelere geçit vermiyor. Hangi darbeden söz ediyorsunuz?”
“Erdoğan ve Yıldırım arasında siyasi bir çatışma yok. Çift başlılık sorunu nerede?”
“Erdoğan zaten Cumhurbaşkanlığı sistemini fiilen uyguluyor. Yeni sisteme ne gerek var?”
Aslında bu soruların cevabını kendileri de biliyor. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesini savunanlar her gün bu sorulara farklı açılardan cevap da veriyorlar. Bu soruları soranlar, genç seçmen kitlesinin oy verme davranışını şekillendirebilir miyiz derdindeler.
Önceki yazılarda da birçok kez farklı açılardan bu konulara değindim ama bir kez daha vurgulayalım.
Cumhurbaşkanlığı sistemi, Erdoğan sonrası siyasette ve yönetimde istikrarı devam ettirecek kurumsal bir sistemi inşa etmeye yöneliktir. Bu sistem, Erdoğan’ın iktidarını devam ettirmeye yönelik olarak kurgulanmamıştır. Erdoğan’ın siyasal sermayesi ve halk desteği, bundan sonra gireceği seçimleri de kazanmasını mümkün kılacaktır.
15 senelik istikrarlı yönetim, siyasal sistemin krizli yapısına rağmen sağlanabilmiştir. Bu ancak geniş halk desteğini arkasına alan, karizmatik liderler döneminde mümkün olabilir. Bu da Türkiye siyasi hayatı açısından yerleşmiş bir siyasal kültürden çok, istisnai bir döneme tekabül eder.
27 Nisan E-Muhtırası ve 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olması, millet desteğini arkasına almış güçlü siyasi liderlik ve güçlü iktidar sayesindedir. Bu darbe girişimleri, Türkiye’de vesayet yapılarının her zaman zihinlerinin bir yerlerinde, darbe yapma düşüncesini barındırdığına işarettir. Dolayısıyla darbeler ancak iktidarın ve siyaset kurumunun güçlü olduğu siyasal sistemde başarısızlığa mahkûm edilebilir. Bu açıdan, Erdoğan sonrasında siyasetin merkezinin parçalı bir yapıya dönme ihtimali, vesayetçi darbe odaklarını hâlâ umutlandırmaktadır.
Mevcut durumda, cumhurbaşkanı ve başbakan arasında bir çatışmanın olmaması, benzer siyasi vizyona sahip aktörlerle ilgilidir. Erdoğan’ın AK Parti hareketinin lideri olması, bu parti içinden çıkan başbakanla uyumunu kolaylaştırır. Ancak, Erdoğan sonrası dönem için aynı siyasi hareketin içinden olsa bile, iki farklı seçilmiş aktörün siyaseten çatışmalı bir sürece savrulmaları daha büyük ihtimaldir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.