CELLADIMA GÜLÜMSERKEN ÇEKTİRDİĞİM SON RESMİN ARKASINDAKİ SATIRLAR

Yazının başlığını İsmet Özel’in bir şiirinden aldım.

Peki, bu başlığı bana hatırlatan fotoğraf hangisiydi? Herkesin malumu olduğu üzere seçim atmosferinin kendisini iyiden iyiye hissettirdiği bir dönemden geçiyoruz. Bırakın siyasi parti liderlerini, bencileyin gariban milletvekili aday adayları bile toplum karşısına kendileriyle ilgili bir mesaj verecek en güzel fotoğraflarla çıkmak arayışındalar.
Posterlere basılan büyük fotoğraflar, Twitter’da yayımlanan sanal fotoğraflar, gazete ve reklam broşürlerinde gördüklerimiz de dâhil topluma mal olmuş siyasi figürleri içeren her bir fotoğraf karesi; “imaj çalışması” adı verdiğimiz, genel başkanlardan milletvekili aday adaylarına kadar bütün siyasetçilerin doğru ve etkili bir biçimde kendini tanıtabilme çabasının bir parçası.
Eli kalbinde bir fotoğrafla seçmenin gözünde uyandırılmak istenen duygu ayrı, kravatsız, ceketsiz verilen fotoğrafla ayrı. El sallarken, bir çocuğun başını okşarken, bir ihtiyarın elini öperken çekilen siyasetçi fotoğrafları seçmene hep bir mesaj vermek için profesyonelce tasarlanmış sanatsal kurgular içeriyor.
Dolayısıyla bu işte uzmanlaşmış kimseler, bir siyasi figürü kamuoyunun önünde bir fotoğrafla anlatmaya çalışırken o fotoğraf karesindeki en küçük ayrıntıya dikkat etmekte hatta insanın ayrıntılara olan fıtri temayülü sebebiyle esas anlatacaklarını bu ayrıntılar üzerinden seçmene ulaştırmayı amaçlamaktadırlar.
Sıkıldınız mı? O vakit bu kadar ön bilgiden sonra esas mevzuya gelelim.
Bu günlerde bir siyasi parti genel başkanının kolları sıvalı, ceketsiz, son derece samimi bir havada çalışma ofisinde çektirdiği bir fotoğrafının çok konuşulduğunu söylemek mümkün. Fotoğrafın bu kadar konuşulmasına sebep olan şey ise yukarda anlatmaya çalıştığımız sebeplerden ötürü, genel başkanın masasında bulunan evraklarla ilgili dikkat çeken bir ayrıntı. Kollarını sıvamış, ceketini çıkarmış işe girişmiş sayın genel başkanın masasının üzerinde konjonktürel yol arkadaşlarının çıkardığı bir haftalık siyasi dergi ve geçem hafta TMSF tarafından el konulmuş bir faizsiz bankayla alakalı olduğu anlaşılan bir dosya var.
Konjonktürel yol arkadaşı ifadesibu sütunlarda daha önce de kullanılmıştı. Kendilerinden başka hiç kimseyle bırakınız dava arkadaşlığını, hakiki bir dostluğu, candan bir kardeşliği bile paylaşamayacak bir zihniyetin genlerine işemiş konjonktür hassasiyeti sebebiyle onları en iyi tanımlayacak sıfatın bu olduğunu düşündüğüm için burada aynı ifadeyi tekrar ediyorum.
Bundan dört yıl önceki genel seçimlerde partinin genel başkan yardımcılarını, genel sekreterini ve bilumum mühim adamlarından yapılmış bir seçkiyi içeren iğrenç kaset şantajlarıyla partisinin dizayn edilmeye çalışılmasını seyretmek zorunda kalan bir siyasi hareketin, bu işi kimin, neden yaptığını bilmezden gelerek yeni konjonktüre hızla intibak etmeye çalışması sizce de cellada atılan bir tebessüm kadar çaresiz değil mi?
Aynı tespiti, Ak Parti’yle aynı tabanda siyaset yapan bir başka baraj altı siyasi parti için de yapmak mümkün. Sanki 28 Şubat’ta, yahut kendilerine ihtiyaç duyulan başka netameli zamanlarda yüz üstü bırakılmamışlar gibi hatta bugünkü “marjinal, baraj altı” bir parti olmalarının bir müsebbibi de bu insanlar değilmiş gibi gece gündüz televizyonlarında ve gazetelerinde boy gösterip destek mesajları veriyorlar. Bir siyasi parti için medyada görünür olmanın önemini anlıyorum ama acaba bunun onlar için nelere mal olduğunu Allah için hiç kendilerine soruyorlar mı?
Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Resmin Arkasına Yazdığım Son Satırlar... Meşhur bir İsmet Özel şiiri... Başlığın bende çağrıştırdıkları bir yana; şiiri okuyun. Seveceksiniz.