Sorumluluğunun farkında olan, toplumlarda, idarecilerin yanlış işleri yapma oranı çok düşüktür.
Söz ve beyanlardan ziyade idarecilerin uygulama ve tatbikatlarındaki uygunluk ve uygunsuzlukları görebilme kabiliyetine sahip insanların bulunduğu ülkelerde idarecilerin yanlış iş ve icraatlarda bulunmak gibi keyfilikleri yoktur.
Hakkını, hukukunu bilen ve onları muhafaza etmek için, bir gayretin içinde olmanın gerekliliğine inanan; Üstad Bediüzzaman’ın;” ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” veciz ifadesi doğrultusunda hak ve hürriyetlerini koruma uğrunda bedel ödemeyi göze alabilen insanların çoğunlukla bulunduğu ülkelerde idareciler isteseler de raiyetlerinin haklarına, hukuklarına herhangi kanunsuz bir dayatmada bulunamazlar.
Muhatap kim olursa olsun, icraatlara karşı; herhangi bir bedeli de olsa” eğriye eğri; doğruya doğru” diyebilme cesaretini gösterebilen toplulukların bulunduğu ülkelerde, idarecilerin kanun dışı keyfiliklere tevessül etme tercihleri olamaz. Bu meyanda en bariz örnek Devr-i Saadettir. Hz. Peygamberin (asm) mahza isabetli ve doğru olan söz ve beyanlarına karşı bile Sahabe-i Kiramın; “ya Resulullah bu söylediklerin vahiy ise söyleyecek sözüm olamaz; kendi fikir ve düşüncelerin ise benim de söyleceklerim var...” diyebilmişlerdir. Yine Hz. Ömer’in hutbede; “yanlış yaparsam ne yaparsınız?” sualine, orada bulunanların “hiç çekinmeden; seni kılıcımızla doğrulturuz...” beyanlarının neresindeyiz acaba?
Hak ve hürriyetlerin imanın bir özelliği olduğunun farkında olmayan, doğuştan yüce Allah’ın kendisine bahşettiği hürriyet-i şer’iyeyi koruyup muhafaza etmenin bir nevi ibadet ve sorumluluk olduğunun bilincinden yoksun insanların çoğunlukla bulunduğu ülkelerde, idareciler raiyetlerindeki insanlara her türlü istibdatlarda bulunmaktan çekinmez.
Üstad Bediüzzaman’ın; “cehaletle bir millet hakkını hukukunu bilmese ehl-i hamiyeti de müstebit eder” enteresan tesbitlerinden bîhaber olan, veya bildiği halde onlara koruyup kollamaktan aciz bulunan topluluklarda, despotlar, diktatörler türer.
Yüce Allah’ın verdiği aklı rafa kaldırıp veya başkasının cebine koyarak, ”ağam daha bilir; paşam en iyisini bilir” diyen insanların bolca bulunduğu toplumlarda da insanları “sürü” yerine koyan idarecilerin ardı arkası kesilmez.
Kraldan ziyade kralcıların bulunduğu, ayrıca “şakşakçılığı” dalkavukluğu meslek edinen menfaatçıların bolca olduğu ülkelerde de vatandaşlarına tepeden bakan, mağrurve mütekebbir idarecilerin bulunması kaçınılmazdır.