|
Çaykur’un yönetsel eleştirilere cevabı

Daha önce yazdığım (14 ve 16 Şubat) “Çayın Kimyası Bozuldu” ve “Türk Çayı ve Tarımı Kimyasal Gübrenin Lanetinden Korunmalı” başlıklı yazılarıma Çaykur Genel Müdürlüğünden noter kanalıyla 4 sayfalık düzeltme ve cevap yazısı geldi.

Yazılan cevapların büyük ölçüde öne sürdüğüm iddiaları desteklediğini söylemeliyim. Bu yazımı Çaykur yönetiminin, demokratik hak olarak düşündüğüm cevaplarına ilişkin bir değerlendirme yazısı olarak ele alıyorum.

**



20 maddelik bir düzeltme metni gönderilmiş. Aslında benim açımdan maksat hasıl oldu. İki yazıyı kaleme almamın temel amacı çay üreticisinin ve sektörünün içinde bulunduğu sorunlara bir nebze de olsa dikkat çekmekti. Bunun gerçekleştiğini düşünüyorum.

Bu satırların yazarı aynı zamanda çayda yaşanan sorunları hem üretici, hem sanayici perspektifinden yıllardır dile getirmeye çalışan ve zaman zaman ilgili platformlarda değerlendirmeler yapan birisi. Hariçten gazel okumuyoruz, işin içindeyiz yani.

**

Cevabî yazıdaki 1. maddede Çaykur’un 233 sayılı yasaya göre kurulmuş bir İktisadi Devlet Teşekkülü ve “verimlilik ve kârlılık” esaslı faaliyette bulunan bir kurum olduğu, dolayısıyla bizim beklentilerimizle örtüşen bir yasal kapsama sahip olmadığı belirtiliyor.

Yani, Çaykur’un üreticiyi bilgilendirme, yönlendirme görevi yok denilmek isteniyor. Metnin ilerleyen kısımlarında bu ibare daha açık olarak birkaç kez dile getiriliyor.

Bu ibare yazıldıktan sonra; (kurumun yasadaki sınırlamalar kapsamında çalıştığı beyanı ile) cevap metnindeki diğer 19 maddelik eleştirilere yönelik cevap yazmanın gerekçesi ortadan kalkar.

Bir taraftan yasal sınırlar hatırlatılıp, diğer yandan sınırlar dışında (görev kapsamı dışında kabul edilen) eleştirilere tek tek cevap verilmesinin mantığını anlamak zor.

**

“Çaykur, görev tanımını aşarak hükümetin ve devletin hedefleri ve verdiği görevler doğrultusunda, çay üreticisinin refah düzeyini yükseltmek için çalışmaktadır” diye başka bir ibare var.

Hem sürekli yasal sınırlar hatırlatılıyor, hem de bu yasal sınırların dışına çıkıldığı alenen kabul ediliyor.

Nerden tutsanız elinizde kalıyor.

**

Çay sektöründe yıllardır tartışılan sorunlar devam ediyor demişiz. Bu sefer tekrar yasal sınırlar hatırlatılarak, bir İDT olarak bütün görevlerin eksiksiz yapıldığı söyleniyor. Sonra da tek tek eleştirdiğimiz yönetsel yetersizliklere cevap veriliyor.

Örneğin, kimyasal gübre kullanımını eleştirmiş, yanlış kullanılıyor demişiz. Cevaben yanlış kullanılmıyor fazla kullanılıyor denilmiş.

Fazla kullanılma yanlış kullanılma değil mi?

Çiftçi ne kadar gübre kullanacağını nerden bilsin?

Siz, “Biz 233 sayılı yasaya tabiyiz, çiftçiye böyle bir bilgi verme yükümlülüğümüz yok” derseniz (!) anlarım tabii.

**

Kalite sorununun varlığını söylemişiz, cevapta teyit etmişler. Kendilerinden kaynaklanmayan nedenlerle bu sorunun devam ettiğini söylemişler.

“Kârlılık ve verimlilik kalite ile ilişkili değil, görev kapsamına girmez” diye düşünmüyorlardır sanırım.

**

Ruhsatsız çaylık alanlar sorunu var diyoruz, yok diyorlar. Gözümüze, bildiğimize mi inanalım sizin sırça köşklerde, araziye çıkmadan ürettiğiniz beyanatlarınıza mı?

Toprak analizleri yapılmıyor, toprağa uygun gübre verilmiyor demişiz, onlar isteyenin toprak analizlerini yapıyoruz diyor. İstemeyenleri yapmıyoruz anlamı çıkıyor ve üreticinin çoğu da istemiyor. Aynı anlama gelen ifadeler. Sadece retorik.

Ürün hasadı ve bakımı konusunda yeterli eğitim verilmiyor demişiz. Önce 233 sayılı KHK’de böyle bir görev tanımı olmadığını, sonra fabrikalarda bu işlemler için mühendis istihdam ettiklerini söylüyorlar. Görev tanımı dışında (yasalara aykırı) eleman istihdam ediliyor onların deyimiyle.

**

25: 5: 10 gübresi kullanılıyorsa (kimyasal gübre bu da), bunu sağlayanın kendileri olduğu belirtiliyor. Biz de yıllardır Genel Müdürün şikayet ettiği kimyasal gübre kullanılıyorsa işin içinde Çaykur’un sorumluluğu var, kendinizi eleştiriyorsunuz demişiz.

Şimdi de kimyasal gübre çeşidinin seçimini (doğru seçim) kendileri belirlemişler ve bununla övünüyorlar.

Genel Müdürün kimyasal gübre kullanımıyla Karadeniz’deki kanser vakalarının artışı arasında ilişki olduğu beyanatının olmadığı iddia ediliyor. Sürekli dile getirilen konuyla ilgili beyanatlar online ortamda var, isteyen bakabilir.

**

Çay 1970’lerde olduğu gibi alınıp denize dökülmüyor deniliyor. Doğru, iç talep çok arttı ve dökülecek fazlalık oluşmuyor. Yoksa ihracat rekoru kırıldı da, haberimiz mi yok?

Maliyet yüksekliği nedeniyle dış pazarlama sorunu devam ediyor bu ara.

Randevulu sistem doğru uygulama.

Ürün çeşitlemesine gidilmesi doğru uygulama.

Yine zaman zaman 233 sayılı KHK’nin verdiği yetkilerin dışına çıkılarak çay alıp işlemek ve ticaret yapmakla yetinilmemiş, bir sürü ekstralar ifa edilerek millete hizmet edilmiş deniliyor.

“Duran saat bile günde iki kez doğruyu gösterir” klişesi aklıma geliyor, susuyorum(!).

**

Cevap metninde kendi ifadeleriyle “organik tarımda kullanılacak gübrenin belirlenmesi nedeniyle organik tarıma geçiş ertelenmiş” deniliyor. Genel Müdürün kamuoyunda koparttığı infiale ne demeli şimdi. Çıkıp Bakandan ve yaptığı açıklamalar nedeniyle toplumdan özür dilemesi gerekir.

Biz organik tarım yapmaya çay sektörünün ve üreticinin hazırlanmadığını söylemiştik. Cevabî metinle bizi teyit ettiler.

Üreticiler organik tarım konusunda bilgilendiriliyor deniliyor. Benim çevremdeki üreticiler konudan bihaberler.

“Çaykur’un pilot organik çay üretiminde verim düşük, uğranılacak gelir kaybı büyük sorun olur, bunu üreticiye anlatamazsınız” dediydim.

Ürün kaybını doğrulamışlar, ürün kaybı olmaması için organik gübre arayışlarının devam ettiğini, üreticinin gelir kaybının tamamen karşılanacağını söylüyorlar (alt yapı hazırlanmalı).

Bunlar güzel şeyler. Bizim de istediğimiz bu.

**

Kurumu eleştirerek devleti töhmet altına bırakmışız. Belden aşağı vurmanın farklı versiyonu.

Çaykur yönetimiyle devlet özdeşleşmiş öyle mi?

Çaykur’un sahibi devlet, doğru. Devletin sahibi halk, millet.

Çaykur yönetimi de milletin verdiği paralarla (vergi) hizmet etmekle yükümlü, maaşını milletten alan kişiler. Bizler de millet adına, milletin kurumuna hizmeti kiralanmış kişilerin hizmet kalitesini sorguluyoruz.

Devlet töhmet altında bırakılıyor iddiası haddini aşmış, çok ucuz ve mesnetsizdir.

**

Sonuç olarak, Çaykur yönetiminin gönderdiği 4 sayfalık cevabî yazının büyük ölçüde benim eleştirilerimi teyit ettiği görülmektedir.

Çay sektöründe yaşanan sorunların tekrar dile getirilmesi, kamuoyuna taşınması, sorunların çözümü için yeni bir farkındalık oluşturulması düşüncesiyle bu değerlendirme yazısı yazılmıştır.

Çaykur milletin kuruluşudur, yönetenler millet menfaatini esas alan (ki başta üretici menfaatleri gelmektedir) bir anlayışla kurumu daha üst düzey fayda sağlayan bir konuma taşıma yükümlülüğündedir.

#Çaykur
#Yönetim
6 yıl önce
Çaykur’un yönetsel eleştirilere cevabı
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti