Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sakarya’da nihayetinde çatapat ve havai fişek üreten fabrikada son 11 yılda 5 kez patlamanın olması, her patlama sonrası firmanın ismini değiştirerek faaliyetine aynı şekilde devam etmesi, patlama sonrasında Vali Bey’in “Denetim eksikliği yok, en son üçüncü ayda denetim yapıldı. İlgili birimlerimiz bütün denetimleri periyodik olarak ciddi şekilde yapıyor” açıklaması aslında akıllara çok ciddi başka sorular getiriyor.

Eğer gerçekten denetimlerde bir eksiklik yok ise, 3 ay önce yapılan son denetimde de hiçbir sorunla karşılaşılmamışsa, böylesine denetlendiği halde tesiste sürekli patlama oluyor ve bu kadar can kaybı meydana geliyorsa demek ki denetim prosedüründe veya denetimi yapan teknik personelde önemli eksiklik ve sorun var. Nihayetinde havai fişek ve çatapat türü patlayıcı üretimi yapan bir fabrikada 11 yıldır bu problemler çözülemiyorsa, Allah korusun, nükleer santral gibi, atıkları bile büyük sorun olabilecek bir tesisin işletmesi nasıl olacak?

Geçiyoruz... İkinci patlamada şehit olan üç jandarmadan ikisi “imha timi”ndenmiş. Nakliye imha timi nezaretinde yapılıyormuş. İşin uzmanları, birinci patlamadan sonra kalıntıların 15 gün soğuması ve taşınmadan olay yerinde patlatılması gerektiğini söylüyor. İmha timi bunları bilmiyor muymuş? Bu timleri eğiten sorumlular konuşmayacak mı?

FİŞEK

Havai fişek fabrikasındaki patlama aklımızı başımıza getirdi...

İlk planda İstanbul, İzmir, Edirne, Cide, Bakırköy, Avcılar, Sarıyer, Ataşehir, Kadıköy belediyeleri bundan sonra havai fişekli kutlamalar yapmayacaklarını açıkladılar.

Ancak Mustafa Sönmez arkadaşımızın hatırlattığı gibi...

“Havai fişeği biz etkinliklerimizde kullanmayacağız, demek yetmez. Parayı bastıran patlatacaksa ne anladım o işten.

Kimse patlatmayacak, zararı kimse verememeli, ağır para cezaları getirilmeli. Denetimi de belediyeler sıkı sıkıya yapmalı...”

METİN

Haberin Devamı

Metin Akpınar ve Müjdat Gezen hakkında, bir televizyon programında sarf ettikleri cümleler nedeniyle 4 yıl 8’er ay hapis cezası istenmiş. Duyunca güldüm. Zaten Metin ile Müjdat’ın adını her duyduğumda gülerim. Çünkü zihnimizde hep mutlu anılar, içli şarkılar, ince espriler bırakmışlardır. Adları bu anıları çağrıştırır. Bir zahmet Youtube kanalını açıverin... Metin Akpınar ve Müjdat Gezen adının yanına Türk musikisi yazın. Klasik şarkıları bu kadar güzel söyleyen sanatçıyı az dinlemişsinizdir. Bir zamanlar Metin Akpınar’la geceleri otururduk. Saat 12’ye doğru Aydın Boysan gibi dostlar yatmaya gider, biz birkaç arkadaş kalırdık. Şarkılar, espriler derken... Bir de bakarız sabah olmuş. Nöbetçi bırakılan garson bir köşede uyumuş. Ne konuşurduk o kadar uzun uzun... Anımsamıyorum. Ama lezzeti aklımdan çıkmaz. 4 yıl 8 ay ha... Böyle espriyi Metin ile Müjdat kafa kafaya verse zor yapardı!

Haberin Devamı

Ayasofya Camii!

Danıştay, Ayasofya’yı müze yapan, 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu Kararını oy birliğiyle iptal ederek, cami olarak ibadete açılması önündeki engeli kaldırdı. Böylece bugüne kadar çıkarılan kararnamelerin de iptal yolu açılmış oldu.

Kararın yankıları kuşkusuz büyük olacak. ABD ve Rusya ile Hıristiyan dünyasının dini önderleri tepkilerini vermeye şimdiden başladılar.

Haberin Devamı

Mecbur olduğumuz uygulamalar yüzünden gelecek baskılara elbet göğüs gereriz. Milletçe direniriz. Ancak Ayasofya’nın camiye çevrilmesi aciliyeti olan bir konu muydu? Olmadığını “Önce Sultanahmet’i doldurun” sözleriyle Cumhurbaşkanı Erdoğan yakın tarihte ifade etmişti. Bir bölümü zaten ibadete açıktı.

Bu tür uygulamalar bazı kesimlerin gururunu okşar. Doğrudan saldırı da gelmez. Ancak zaman içinde misillemeler gelir ve ekonomik faturasını halk öder.

EŞEK

Fıkra Haldun Demirel’den...
Küçük Ahmet, yaşlı bir çiftçiden 500 liraya eşek satın alır. Ama çiftçi eşeği sabah verecektir. Sabah gelen Ahmet’e yaşlı çiftçi:
- Oğlum eşek dün gece öldü, paranı da yedim bitirdim, der.
Küçük Ahmet çiftçiye:
- Ben eşeği yine de istiyorum, der.
Yaşlı çiftçi sorar:
- Ölü eşeği ne yapacaksın?
- Ölü olduğunu söylemeyeceğim, tombala düzenleyip satacağım.
Aradan bir ay geçer, yaşlı çiftçi Ahmet’e rastlar, sorar:
- Eşeği ne yaptın?
- Eşeği tombalaya koydum, 10 liradan 500 kişiye bilet sattım. 5000 lira kazandım!
- Peki, ölü olduğunu görünce kızmadılar mı?
- Yok ya... Sadece kazanan adam şarladı, ona da 10 lirasını iade ettim, sevindi.”
Ahmet büyür, siyasetçi olur, eşeklerin sırtından para kazanmaya devam eder...

KEÇİ

Orman Bakanlığı 15. Bölge Müdürlüğü, Tunceli’nin Aliboğazı ve Salördek bölgesinde 17 dağ keçisinin katledilmesine para karşılığı izin verecek. İhale 13 Temmuz’da yapılacak.
Daha önce kentte avcılığın yasaklanması için imza kampanyası düzenlemiş, dönemin Valisi Tuncay Sonel imzasıyla ildeki tüm avcılık faaliyetlerini yasaklayan bir karar alınmıştı.
Şimdi katliama yeniden yeşil ışık yakılıyor. Nesli azalan çengel boynuzlu dağ keçileri üç beş kuruş karşılığında yurt içinden dışından gelecek avcılara vurdurulacak.
Doğayı katillere teslim etmeyelim.
Çoluk çocuğumuz gibi. Dağdaki güzel hayvanlar da bizim korumamız altındadır.