19 Ekim 2018 00:20

Çare olacak mı?

Çare olacak mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Zabıta baskısıyla fiyatların kontrol edilmeye çalışıldığı bir dönem yaşanıyor. Sadece bu değil elbette, kredi borçlarını ve faizlerini ödeyemeyen şirketlere devlet eliyle kolaylık sağlanıyor, artan akaryakıt fiyatlarındaki fark ÖTV’den karşılanarak yine halktan alınıyor, yeni dış borç için devlet tahvilleri satışa çıkarılıyor. Kısacası ekonomik krizin tüm yükü halkın sırtına yıkılırken yüzde on göstermelik indirim gibi “tedbirlerle” kitlelerin hoşnutsuzluğu ve öfkesi kontrol altına alınmaya çalışılıyor.

Ama tüm kontrol mekanizmalarına karşın iktidar basınına dahi yansıyan gerçeklerin üstü örtülemiyor. Daha düşük fiyatla ekmek satması için kapısına dayanılan “fırıncılar, elektrik, su, un vb. zamları geri alınırsa istediğiniz fiyattan ekmek satabiliriz, yoksa ekmek üretmeyi durdurabiliriz” diyorlar. Kapısına dayanılan bakkallar mal aldıkları büyük tekelleri işaret ederek “başka kapıya gidin” diyorlar. Yüzde 50 ile yüzde 100 zamlanmış ürünlere yüzde 10 göstermelik indirime halkın tepkisi ise önce zamları geri alın oluyor.

Ülkeyi tüm can damarlarından emperyalizme bağımlı, ekonomiyi ithalat yapmadan üretemez hale getirenler, bu krizin bugüne kadar uyguladıkları ekonomik politikalarla ilgisi yokmuş, birden bire kendiliğinden ortaya çıkıvermiş gibi davranıyorlar. Öncesi bir yana mevcut kriz, 2001 krizinden sonra “başarılı bir biçimde” uyguladıkları Kemal Derviş programının gelip dayandığı yer. Emperyalizme bağımlı kapitalist ekonomilerin “kaderinde” böylesi krizler hep var ve bu ilişkilerden kurtulmadan bu tür krizlerden kurtulmak olanaklı değil. Belirtiler durgunluk içerisinde yüksek enflasyona -stagflasyon- girilmekte olduğuna işaret ediyor.

Çok güvenilen dağlara da kar yağmak üzere. IMF’nin dünya ekonomisi ile ilgili son yayınladığı rapor işlerin kötüye gitmekte olduğunu ilan ediyor. Büyüme oranları aşağı çekiliyor, sıkıntıların büyüyeceğine işaret ediliyor. Arjantin, Türkiye gibi krize giren ülkeler ve krizin kapısına dayanmış diğer ülkeler emperyalist büyük sermaye için açık av alanlarına dönüşmüş durumda.

Emperyalist para babaları ve onların paralı uşakları Türkiye gibi ülkelerde “iş yapmanın tam zamanı” olduğunu bağıra çağıra ilan ediyorlar. İşleri tıkırında olan büyük sermaye için krizler bir fırsat ve onlar bu fırsatı değerlendirmekte ustalaşmış durumdalar. Sadece daha küçük sermayeleri yutmuyorlar, durumu sarsılan büyük sermaye kesimlerini de yutuyorlar, devletlere ağır faturalar çıkararak geleceğin daha büyük krizlerine gidecek yolların taşlarını döşüyorlar.

Bütün belirtiler gösteriyor ki ülkenin işçileri ve emekçileri için gelecek günler daha kötü gelişmelere gebedir. İşbirlikçi sermaye iktidarının krize karşı aldığı her “önlem” işçi ve emekçi halkın sırtına bindirilmiş ağır bir yük olmaktadır. Artık prim ve hizmet süresini tamamlamış olanlar için bile emekliliğe karşı olduklarını “reisin” ağzından ilan etmiş durumdalar. Zamlar peşpeşe geliyor, enflasyon yoluyla halk soyuluyor. İşçi ve emekçilerin önünde ise zamların geri alınmasından, ücret ve maaşlara zam yapılmasına, emperyalist soyguna  dur, vb. diyen talepler ileri sürerek mücadeleye girmekten başka bir yol görünmüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa