Çankırı sürgünü, Ermeni Komitacı Dr. Rupen Sevag ve Çankırılı Arabacı İsmail Ağa

Gerçeği gizleyen düşmandır. Ermeni soykırımı yapılmadı! (Prof.Justin McCarthy)

Tarih boyunca fethettiği her ülkeye adalet, huzur ve saadet götürmüş olan Türk Milleti, hâkim olduğu her millete, kendi idarecilerinden görmedikleri derecede insani ve medeni bir surette muamele etmiştir. Ne acıdır ki, çeşitli ihmal ve ihanetler yüzünden zayıf düştüğü zaman ise emsalsiz bu kavimlerden en büyük kötülüğü görmüş, nimetlerinden asırlarca istifade edenlerin akla hayale gelmeyen zulümlerine maruz kalmıştır.

Bu kavimlerin başında hiç şüphesiz Ermeni'ler gelir.

İstanbul’da yayınlanan Ermenice Azadamard (Özgürlük Savaşımı) gazetesi,

“Daima asayişten mahrum olduğunu hisseden bir kavmin, o kavme mensup bütün fertlerin ellerinden geldiği kadar, ellerine geçirebilecekleri bütün vasıtalarla kendi mevcudiyetlerini muhafazaya ve kendi insanlık hukuklarının müdafaasını sağlayacak çareleri düşünmeğe mecburiyetleri neden düşünülmüyor?” Diye soruyor ve gayet açık bir şekilde Ermenilerin silahlanmasını överek, kendilerini müdafaa amacıyla bu tarz hareket ettiklerini ve buna da hakları olduğunu iddia ederek; oluk oluk Müslüman Türk kanı döken Ermeni çeteleri masum görüyordu.

Ermenilerin her yıl dünyanın birçok ülkesinde “soykırım günü” olarak yaygara yaptığı 24 Nisan günü, Osmanlı Dâhiliye Nezareti’nin 24 Nisan 1915 Genelgesiyle İstanbul’da Taşnak, Hınçak ve Ramgavar örgütlerine mensup olduğu tespit edilen “Bağımsız bir Ermeni devleti kurmak için çalışan, ayaklanma hazırlığı içerisindeki” isimlerden yaklaşık 200 kadarını tutukladı. Tutuklular, 26 Nisan günü trenlerle Ankara'ya oradan da at arabaları ile Çankırı ve Ayaş'a gönderildiler.

Çankırı’da Zorunlu İkamete Tabi Tutulan Ermeni Komitecileri

25 Nisan 1915 Nisan sonları ve Mayıs’ın ilk haftasında belirli aralıklarla Çankırı’ya zorunlu ikamete tabii tutulanların sevk edilmesine devam edilmiştir. Nitekim Çankırı Mutasarrıflığının Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gönderdiği 30 Haziran 1915 tarihli yazıda, Çankırı’da bulunan Ermenilerin sayısı 140 kişi olarak verilmektedir.

Aynı yazıda; Çankırı’da bulunanların şehirde serbestçe gezebildikleri, her üçünün ve beşinin bir hanede ikamet etmek üzere dağıldıkları, hatta kasabanın yarım saatlik uzağında bulunan sayfiyelere kadar dağılmış oldukları belirtilmekte ve sadece 24 saatte bir polis merkezine gelerek imza attıkları aktarılmaktadır.

Çankırı’da zorunlu ikamete tabii tutulan Ermeniler içinde Dâhiliye Nezareti’nden talep edilen tahsisat ile muhtaç durumda olanlara yevmiye de verildiği görülmektedir. Kastamonu Valiliği’nden Dâhiliye Nezareti’ne yazılan 3 Haziran 1915 tarihli bir yazıda; Çankırı’da bulunan Arşak veled-i Mardiros’un yevmiye talebinde bulunduğu belirtilmekte ve diğerleri gibi ona da yevmiye verilecekse muhtaç durumda olup olmadığının araştırılması talep edilmektedir. Ayrıca Arşak Diradoryan’ da muhtaç durumda olduğunu beyan ederek kendisine yevmiye verilmesini talep etmektedir.

Hekimliğinin yanı sıra şair olarak da bilinen, kışkırtıcı Azadamard gazetesinde yazıları yayınlanan Rupen Sevag Çilingiryan, asker olmamak için her yolu denedi ama tabip-subay olarak askere alındı. 22 Haziran 1915 tarihinde İstanbul’da tutuklandı ve akabinde Çankırı’ya, gözaltında bulunan diğer Ermenilerin yanına gönderildi…

Rupen Sevag’la, Çankırılı arabacı İsmail Ağa arasında geçtiği söylenen hikâyenin aslı astarı yoktur ancak propaganda olarak birçok kaynakta yer almaktadır. İşte 3 farklı kalemden o hikaye:

Çankırı’da olduğu dönemde arabacıların başı olan, “Küçük köyün büyük ağası” İsmail adlı birinin kızı hastalanır ve yörede hekim bulunmadığı için sürgündeki Rupen Sevag’ı hastayı tedavi etmesi için evine davet ederler… Bu ziyaretler sırasında hasta giderek iyileşiyor ve fiziksel hastalığı düzeldikçe kalbini bu genç hekime kaptırıyordu…

Kızın babası Çankırılı Arabacı İsmail, hekimi sevmiş ve onu mutlak ölümden kurtarmanın yollarını aramaya başlamıştı: Rupen Sevag’ı ihtidaya davet edecek ve kızıyla evlendirecekti. Kuşkusuz, bu bir lütuf olarak görülüyordu; şairin hayatı kurtulacaktı. Buna hayır denemezdi…

… Ve Rupen, İsmail’in teklifini reddeder.

Ağustos 1915’te Arabacı İsmail’in de suç ortağı olduğu bir çete şair ve hekim Rupen Sevag’ı ve aralarında şair Daniel Varujan’ın da olduğu diğer arkadaşlarını öldürür.

Sevan Değirmenciyan (ALTÜST Dergisi Ocak 2016)

18 Ekim 2016’da ölen Rupen Sevag’ın kızı Shamiram’la yapılan röportajda babasının son anlarını şöyle anlatmıştı:

Rupen, savaş patladığında Osmanlı ordusunun tabip sınıfında teğmen olarak yer almış. 22 Haziran 1915’de Çankırı’ya sürülmüş.

Çankırı’da, çete milislerinden olan ve Ermenileri katleden Arabacı İsmail’in kızını tedavi etmiş. Arabacının kızı bu genç şair ve doktora âşık olunca, babası Rupen’in İslam’ı kabul etmesini, kızıyla evlenmesini ve huzur içinde yaşamasını istemiş. Rupen, bu teklifi reddetmiş.

26 Ağustos 1915 te Çankırı’dan, Ankara üzeri Ayaş’a götürülmek üzere yola çıkarılmış ve yolda Vahan Kehyayan ve Artin Boğosyan ve Taniyel Çıbukyaryan ve Onnik Mağazacıyan adlı arkadaşları ile birlikte Kengırı’nın [Çankırı’ nın] Kalecik’e yakın olan hududu dâhilinde Kayalıdere mevkiinde öldürülmüştür.

Dr. Rupen Sevag'ın Çankırı'daki günlerini Mikayel Şamdancıyan, “11 Nisan Anı Kitabında” şöyle anlatmaktadır: "1915 Haziranının sonlarında ilk kafilenin ayrılması ve on dokuz kişi için İstanbul'a dönme izni çıkmasını takip eden bir buçuk ay boyunca Sevag'la birlikteydim. O sıralar, İstanbul'a dönmesine izin verilmiş olan altı arkadaşımla birlikte kalıyordum. Rupen Sevag’da Çankırı'ya yeni gelmişti. Hemen bize katılmasını kararlaştırdık. Sosyal ve neşeli kişiliğini İstanbul'dan bilirdim. Onun gelişiyle, evimiz hemen bayram neşesiyle doldu.

Kafilemiz Çankırı'ya vardığında aramızda "sekiz doktor" vardı; şehirdeyse hiç doktor yoktu. Doktor dostlarımız, mesleki bilgileriyle yöre halkına yardım ettiler. İçlerinde en çok Sevag'a itibar edilirdi. Doktor Dinanyan İstanbul'a dönme izni aldığında, ameliyat ettiği bir Türk kızın pansuman işini ona devretti. Kızın babası, bir çeteci olan, Arabacı İsmail, ameliyatı istediği paraya yapmadığı için Dinanyan'a diş biliyordu. Dinanyan, İstanbul'a dönmek için yola çıkacağı gün ve saati adam öğrenmesin diye akla karayı seçmişti."

Sevag'ın ölümünden önceki günler

"Bir gün, vakit öğleyi epey geçtiği halde Sevag yemeğe gelmedi. Birbirimizi bekletmemek için tam öğle saatinde evde olurduk. Sevag her zaman çok dakikti, sıra dışı bir şey olduğu kesindi. Endişe içinde bekliyordum. Nihayet geldi. Çok kötü görünüyordu. Sofrada üçüncü bir arkadaşımız daha vardı; Sevag, o kalkana kadar bir şey konuşmadı. Sonra, çekinerek, pansuman yaptığı kızın babasının kendisini iki saat evde alıkoyduğunu anlattı. Yüzsüz adam, Ermeni kırımlarının büyük bir şiddetle sürdüğünü, Çankırı Ermenileri için de bu yönde bir emir gelmesini beklediklerini ve kurtulmak istiyorsa çok geç olmadan İslamiyet’e geçmesi gerektiğini söylemişti. 24 saat içinde Vali'ye başvurarak din değiştirme talebinde bulunmasını istiyordu. Ertesi gün bayramdı. Sevag adamdan, çocuklarının hatırı için, kendisine bu teklifin yapılmamasını istemiş, adam da emrin her an gelebileceğini, elini çabuk tutmasını söyleyip onu bırakmıştı.”

Çankırı mutasarrıflığına vekâleten Kastamonu vilayeti jandarma komutanı bakıyordu. Sevag, mutasarrıf vekiliyle çok samimi bir ilişki kurmuştu. Çoğu akşam onun hükümet binasındaki odasına giderdi, birlikte rakı içerlerdi.

Çankırı'da hiç Ermeni sürgün bırakmama kararı alınmış, şehre siyasi ve askeri esirler gelmeye başlamıştı. 13 Ağustos 1915 Perşembe sabahı beş kişi iki arabayla yola çıktı. Yanlarında bir atlı jandarma ve bir zaptiye vardı. Mutasarrıf vekili, Sevag ve arkadaşlarının Ayaş'a sağ salim varmaları için elinden geleni yaptı. Sevag'ın arabasını süren, mutasarrıf vekilinin Kastamonu'daki arabacısıydı. Vekil, Sevag'ı o sırada tesadüfen Çankırı'da bulunan arabacıya, emniyetini sağlamasını sıkı sıkıya tembih ederek teslim etti.

Aynı gece saat 12'de, Tüney'den Çankırı'ya gelen bir telefonla, katledildikleri haberi ulaştırıldı. Sevag'la birlikte Vahan Kehyayan, Artin Boğosyan, Tanyel Çıbukyaryan ve Onnik Mağzacıyan adlı arkadaşlarıyla birlikte "Çankırı'nın Kalecik'e yakın olan hududu dâhilinde Kayalıkdere mevkiinde" öldürülürler.

İttihat ve Terakki'nin kurucu ve önderlerinden, dönemin Dâhiliye Nazırı Talat Paşa, Çilingiryan'ın öldürülmesinden sonra, 28 Ağustos 1915'te, Çankırı Mutasarrıflığına bir telgraf çekerek, Çilingiryan'ın "serbest olarak ikamet ettirilmesini" ister.

Talat Paşa, önceki telgraftan üç gün sonra 31 Ağustos'ta bu kez Çankırı'ya bir telgraf çekerek, öldürüldüğü anlaşılan Çilingiryan'ın "cânilerinin behemehâl ta'kip ve derdestleri"ni istiyor. Bunun üzerine 19 kişi hakkında 31 Ocak 1916'da soruşturma açılır…

Arabacı İsmail Ağa bu olayın faillerden hatta elebaşılarından biri olarak gösterilse de; tutuklananlar arasında böyle bir isim geçmemektedir.

Çankırı'da bulunan Ermenilerle, Çankırılılar arasında en küçük bir sorun dahi yaşanmamıştır. Çankırı'da tutulan Ermenilere misafir muamelesi yapılmıştır.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Necati Keskin
Necati Keskin - 5 yıl Önce

Doğuda bir çok Türk köyünü basıp yaşlı ninelerimizi kazıklara oturtmuş küçük bebekleri havaya atıp süngülerine geçirmiş erkeklerin baldırlarına bıçaklarla cepler açmış ekmek yapan tandırı başındaki kadının küçük çocuğunu tandırın içine atmış daha sayamayacağım rezillikleri yapmış Ermenilerin şimdi çıkıp bangır bangır soykırım iddialarıyla dünyayı inletmeleri, ve Ermeni propagandasına inanmış bazı şerefsiz Avrupa devletlerinin Ermeni soykırımını desteklemeleri ağırıma gidiyor. Yaptıkları soykırımın kara lekesini şimdi biz Türklerin alnına sürmeye çalışıyorlar. bizim satılık aydınlarda bunlara çanak tutuyorlar. İnsanlar insanlığından utanması gerekir.
Tarihi gerçekleri anlatmışsınız ve çok güzel bir köşe yazısı, Elleriniz dert görmesin. Selamlar Metin bey.

Selim
Selim - 5 yıl Önce

Ermenilerin Anadolu topraklarında masum insanlarımızı katledip üstüne birde çıkıp biz soykırıma uğradık demeleri alçaklıktır. Konumuzda beslediğimiz yılandır ermeniler.

Seher Karaagac
Seher Karaagac - 5 yıl Önce

Ermeniler Türklere soykırım yapmıştır. Tarihimizi çok iyi bilmek zorundayız.

Rukiye
Rukiye - 5 yıl Önce

Yaptıkları katliamları ve vahşeti bize iftira atarak örtbas edeceklerini sanıyor sefiller. Hem katiller, hemde pis yalancılar!

Ahmet ŞENGÜL
Ahmet ŞENGÜL - 4 yıl Önce

Batı aynı oyunlar peşinde.Yeni soykırımlar isnat etmeye çalışıyor.