Caner ve Cenk göğsümüzü kabarttı...

A -
A +

Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi ilk grup maçında, hem de deplasmanda, Porto’yu farklı bir şekilde dize getirmesini avuçlarımız patlarcasına alkışladık. Ama öyle iki oyuncu vardı ki sahada sormayınız gitsin... Cenk ve Caner... Biri Beşiktaş’a geldikten sonra (kâğıt üzerinde) altı ay eski kulübünde kalmıştı. Diğeri ise ağır sakatlık sonucu koca bir sezonu kaybetmişti. Allah’a şükürler olsun ki, ikisi de yerli malı ve yaşları istila kahramanı emekli yabancılar kadar değil... Aynı isimler Konyaspor’u da yıkmada başrolü oynadılar. Darısı başkalarına ki, Lucescu da nefes alsın...

Vardar ne takımmış be!
Eee, siz istiyorsunuz, ben de yazıyorum. Kime mi? Tabii ki spor medyasındaki ekran ve gazete sütunu yorumcularına... Ne demiştiniz hatırlıyor musunuz? “Efendim, Vardar çok organize bir takım, iyi kapanıyor ve iyi çıkıyor... Fenerbahçe’nin iki maçı da kaybedip elenişinin arkasındaki gerçek bu...” Özetle bu... Aynı Vardar kendi sahasında, acaba bugün az da olsa kriz yaşayan Zenit’ten nasıl olup da 5 gol yedi. Hem de hiç atamadan... Demek ki, organize günleri değilmiş!

Gomis ve Gomis!
Başlık şaşırttı değil mi? Hemen açayım o zaman... Birinci Gomis, buldu mu atan, atmaya devamlı gayret eden, duvar olan yani tam anlamıyla bir gerçek santrfor. Çuvalla para döküp santrfor aldığını sananlara bir kere daha duyurulur. Ama aynı Gomis, kim bilir belki de arkadaşlarının geç görüşü yüzünden, altı defa ofsayta düştü. Aklıma hemen Burak Yılmaz geldi. Galatasaraylılar şimdilerde bunun bulaşıcı bir hastalık olma korkusuyla huzursuzlar...

Polis korkuyor mu?
Hıncal Uluç usta devamlı yazar durur başta şu trafik terörü olmak üzere, huzurlu ve güvenli yaşamamızı sağlayan emniyet güçlerinin zaaf içinde olduklarını... Benim de bir endişem var... Bizim Kadiköy’ü sabahlara kadar motosikletleri ile uyutmayan tipleri ve kornaları ile insanları uykusundan fırlatan taksileri acaba görmezden mi geliyor emniyet güçleri? Hayır korkuyorsanız oralara girmeye, bırakın biz siviller bir ekip kuralım, verin yetkiyi, huzur ve güveni getirelim yahu! Helikopter, tank, tüfek mermilerine nasıl 15 Temmuz’da karşı durulmuştu, tam öyle işte...

Yaşasın Ertuğrul üstat!
Geçtiğimiz hafta yine Hürriyet’in ana spor sayfasında Ertuğrul Özkök ustanın neredeyse tam sayfa Fenerbahçe röportajı vardı. Tabii ki ben şaşırmadım ama dostlar soru yağmuruna tuttular. Ben de cevap olarak, “Siz Mayıs 2006’dakini görseydiniz, bunu hiç sormazdınız. Bu bir cankurtaran veya imdat sayfasıdır...” dedim.

Habertürk’tekine bir soru!
Habertürk gazetesinde de bir uzaktan kumandalı vardır bana göre... Demişler ki “Sivasspor ve Kayserispor Dursun Özbek’in otelinde kaldı ve Galatasaray ikisini de farklı yendi.” 3 Temmuz’u da yazıya katarak, o günlerin dedikodularının(!) yanına koymak istemiş zat... Peki, Fenerbahçe’nin aynı semtteki mini otelinde hiç mi salon sporları rakipleri kalmadı? O maçları kim kazandı acaba? Vah vah be!

Düello ve gösteri!
Başakşehir’le Trabzonspor önce penaltı sonra da şık gol düellosu yaptılar. Ancak Ersun Hoca’nın takımını, hem de sıcakta, orta alanda ezdirişi hayret vericiydi. Avcı Hoca da acaba o İrfan Can’a nasıl 74 dakika dayandı... Sonrası ise Fenerbahçe’nin, hele hele orta sahası ve savunması ile ikinci sınıf takım hüviyetindeki Alanyaspor’u elini kolunu sallayarak yenmesi idi... Tamam da Ekici tam sağlam olmadan o oyuna neden sokuldu acaba? Sonra da Alper... Aatıf suç mu işlemişti? Yoksa Giuliano ve Valbuena bozuk mu çaldılar? Hakem Mete Kalkavan’ın da biraz ders çalışması gerekiyor.

Menderes’i anarken!
Bendeniz delikanlıyım o zaman... 16’lık yani... Evde herkes Menderesçi... Düşünebiliyor musunuz acıyı? Yine sevgiyle, minnetle andık. Peki, 1960’tan bu yana 57 sene geçmiş olmasına rağmen, bu ülkenin kötü adeti ihtilal, darbe, benzeri ne kadar melanet varsa neden 2002’den beri nefessiz kalıyor acaba? Hatta en sonunda tanka, makineliye, helikopterle taramaya varıncaya kadar delirmişçesine... Çünkü bu defa eskiden önemli özellikleri olan Kasımpaşa’dan o süreçte çıkmış delikanlı ve de aynı zamanda İstanbul amatör kümenin yıldız oyuncusu var... Bunların ikisini topladığınızda ortaya taş çıkar taş be...

Bu da kadınlar günüymüş!
Alt yazıya baktım; Dünya Fenerbahçeli Kadınlar Günü... Allah Allah; nereden çıktı bu? Eh, 19 Temmuz Dünya Fenerbahçeliler Günü olarak keşfedildiğine göre, bu da bizzat statta saha içinden mikrofonla, hem de maç oynanırken, paylanmış kadınlar günü herhâlde...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.