Canavarlar ve kalpler

İnanç Avadit'in "Canavarın Kalbi" kitabı Monokl Yayınları tarafından yayımlandı. Avadit, kitapta canavar ve kalp izlekleri etrafında şiir araştırmasına devam ediyor.

Google Haberlere Abone ol

“Ekhidna gebe kaldı ve vahşi yavrular dünyaya getirdi; önce Geryon’un av köpeği Orthros’u ve ardından… çiğ et yiyen Kerberos adlı canavarı, Hades’in elli başlı, acımasız ve güçlü av köpeğini doğurdu. Üçüncü çocuk olarak içi kötülükle dolu olan Lerna’lı Hydra’yı doğurdu. Kızgın ateş soluyan Khimaira’nın annesi de oydu. Bu korkunç, kocaman, ayağı tez ve güçlü yaratığın üç başı vardı, önde zalim bakışlı bir aslan, arkada bir ejderha, ortada bir keçi başı…” Christopher Dell Canavarlar 'Garip Yaratıklar Kitabı' adlı metninde, canavarların doğuşu olarak tanımlıyor bu sahneyi, anlatıya göre sonrasında kahramanlar bu canavarları yok etse de Dell’in ifadesiyle, “artık çok geçti: Canavarlar hayal gücümüzü tutsak almıştı bir kere.” Bu cümleye katılabiliriz mitolojik bir hikâye olsun olmasın canavar denince kafamızda belli bir imge belirir. Yukarıda bahsedildiği gibi, “korkunç”, “acımasız,” “içi kötülükle dolu” gibi sıfatlar, verili bilgilerle birleşince hayali bir yaratık olarak canavarın zihnimizdeki sureti belirir. Elbette her toplulukta canavarlara aynı anlamın yüklendiğini söylemek de doğru olmaz ki Dell’in bahsettiğine göre, Mısır ve Mezopotamya’da canavarlar günlük hayatın parçasıydı, Tek tanrılı inançlar ise konuya daha mesafeliydi.

KALBİ HATIRLATMAK

“Canavarlar” konusu durup dururken aklıma gelmedi tahmin edileceği gibi. İnanç Avadit’in Monokl Yayınları tarafından basılan, Canavarın Kalbi adlı kitabını okurken, yukarıda kısaca bahsettiğim canavarın doğma hikâyesini anımsadım ve bu daha çok kelimenin kafamızdaki ilk anlamına gönderme yapıyordu. Avadit’in kitabını benim açımdan ilginç kılan ise yazarın “canavar”ı bir imge olarak alıp anlamıyla oynaması, onu çoğaltması oldu. Çünkü metin boyunca karşımıza çıkan bu imgenin verili anlamı aşınıyor, canavar ile farklı şekillerde karşılaşıyoruz. Kitapta canavar bazen yok edici bir tür olarak insanı, bazen devrimci olmak için gerekli meziyeti, bazen öteki olarak kurulanı bazen de kötünün karşısında yer alan “karşı” bir canavarı çağrıştırıyor. Tüm bunları birleştiren ise kalp. Canavarın Kalbi “iyi” ve “kötü”yü kalbi kullanma iradesi üzerinden işleyen bir metin bana kalırsa. Çünkü kalp biyolojik anlamının dışında insanın belki de yaşamının biriktiği, edimlerinin duygusal anlamda karşılık bulduğu, bedenin önemli parçası. Bu nedenle bireyin “iyi” ya da “kötü” olması onun kalbini nasıl kullandığıyla ilişkileniyor ki kitabın bende bıraktığı temalardan biri bu. Ayrıca Avadit şiirlerinde derdini disiplinler arası geçişlerle anlatmaya çalışmış, biyoloji, antropoloji, etnoloji, arkeoloji, felsefe gibi alanların arka perdeye yerleştirilen tınısı okurda üzerinde düşünme, başka metinlerle diyalog kurma hissi uyandırabilir. Avadit’in metni için kısaca bir şeyler söylemek zor olsa da şöyle bir cümle kurulabilir: kalbini kaybeden bir türe, insana, kalbini hatırlatma çabası.

Canavarın Kalbi, İnanç Avadit, 76 syf., Monokl, 2019.

CANAVARLAŞTIRMA

Canavar imgesinin politik anlamları üzerine de düşünmek gerekiyor elbette. Çünkü kendisi gibi olmayana bakışında pekâlâ bu imge üzerinden kurulduğu örneklere rastlayabiliriz. Kendine benzetemediğini, anlamlandıramadığını kurarken insan bir “canavarlaştırma” politikası izleyebilir. Farklılıklar “vahşi” “barbar” “ilkel” şeklinde adlandırıldığında bir “cadılaştırma” ve “canavarlaştırma” politikasının parçası hâline gelebilir. İnanç Avadit’in “canavar” imgesi kullanımında buna da dikkat çektiğini söyleyebiliriz: “Trajik hayatları bilim tarafından enine boyuna incelenmiş anormallere, canavarlara, ya da alt ırklar denen ırklar ve kurgusal canavarlara ait listedir” diyerek söze başladığı “Öteki Canavarlar” adlı metnine bu açıdan bakabiliriz ki bu listeden birkaç örnek verelim:

“1904’te misyoner ve iş adamı Samuel Phillips Verner tarafından Amerika’ya getirilen Kongo’lu siyah tenli ‘pigme’ Ota Banga”

“Pasifik açıklarında sert bir mücadelenin ardından Gemiciler tarafından yakalanan ‘Borneo’dan gelen vahşi adamlar’ olarak sergilenen Davis kardeşler”

Yazar bu örnekleri öylesine seçmiş değil çünkü bir dönemin sömürgeci bakışını yansıtıyor bunlar ve aynı zamanda anlam verilemeyen “öteki”yi sergi ve koleksiyon nesnesi yapan suretlere dikkat çekiyor. “Canavarlaştırma” politik bir bakışla ele alındığında, yine yazarın bu metninde yer alan: “İnsana kendini iyi hissettiren canavarlar olarak 21. Yüzyıl mültecileri” dizesinin de söylediği bir şeyler var. Dünyanın kendisine yüklediğini, bir başkasını “günah keçisi” olarak kurarak arınma, tüm olumsuzlukları mültecinin bedeninde simgeleştirerek sistemi temiz çıkarma, gündelik yaşamda sıkça karşılaştığımız bir yaklaşım ve bu da bir anlamda “canavarlaştırma”. Kearney’e göre; “Canavar anlatılarının hepsi benliğin esas itibariyle asla güvende olmadığını hatırlatır. Michel Foucault’nun belirttiği gibi, ‘pusuya yatmış bekleyen öyle canavarlar vardır ki bilginin tarihiyle birlikte bunların da biçimi değişir’. Zira kim olduğumuza ilişkin fikirlerimiz değiştikçe, bu kimliği neyin tehdit ettiğine ilişkin fikirlerimiz değişir.” (2012: 16). Yazarın bahsettiği “güvensizlik” hissi ben’in kendi konumunu kaybetme telaşıyla da ilişkilenir, ait hissettiği ve sabitlediği “biz” onun başka olanı tekinsiz olarak kurmasında önemlidir. Dönemler içinde “canavarlar” değişir, her çağ kendi sunağının kurbanını, kendine tehdit olarak gördükleri içinden seçer, son yıllarda dünyanın mültecileri seçtiği gibi, kendi “biz”ini korumak adına onları “canavarlaştırır”. Avadit, metninde “canavar” imgesini, “başka” olana yönelik bakışı ve politikayı sorgulamak için işlevsel kılıyor ki verdiğimiz örneklerde bunu görebiliyoruz.

CANAVAR BİR TÜR OLARAK İNSAN

Canavarın Kalbi kitabında “canavar” kelimesinin farklı bağlamlarda kullanıldığından söz etmiştik buna bir örnekte “Çelik Canavarların Kalbi” adlı şiir. Yazar, tankın tarihinden kısaca bahsettikten sonra şu dizelerle yorumluyor durumu:

“Tank gibi çelikten canavarlar, insanın kendi canavarlığından yola çıkarak ürettiği canavarlardandı. Tanklar ‘motor’da denilen çok güçlü bir kalbe ve çok güçlü bir ateş gücüne sahipti. İnsanın canavarlığı öylesine büyük ve öylesine güçlüydü ki kendi kendini öldürebilmek için hep daha güçlüsünü, daha yıkıcısını aramak zorundaydı. Girdiği bu paradoksal gerçek sonucunda bir gün atom

bombasını keşfetti ve bunu yine kendisi üzerinde denedi. Kendi türüne küçücük, bit kadar bir saygısı olan hiçbir canlı yapamazdı bunu.”

Bu şiirde “canavar” olarak ele alınanın insan olduğu fikrini görüyoruz. Öyle bir canavar ki ne kendi türünü ne de başka türleri önemsiyor, kendi yıkıcılığı yetmiyor canavar “kalpli” makineler üretiyor. Hem kendi türüne hem de başka türlere yaşam hakkı tanımayan bir “canavarlık” hâli bu. Böylece bu şiirle kendi türümüzle yüzleşme imkânı buluyoruz. Hep ileriye ve iyiye doğru gittiği iddia edilen bir türün asıl gerçeği bu. Çünkü bana kalırsa insan türünün ileriye doğru attığı düşünülen adımın çıktığı yer dünyayı sadece bir “hiçlik” mekânı olarak yeniden üretmenin ötesine geçemedi. Kendini her şeyin önüne koyup, eşit ilişki kurmayı beceremeyen, dünyanın tüm gizemini kaybettiren, tanrılık iddiasında, kendisine bile saygısı olmayan bir varlığın geldiği durum böyle her ne kadar tersi için çabalayanlar olsa da. Avadit’in bu şiirinin hatırlattığı bunlar oldu bana.

İNSANİ OLAN

İnanç Avadit Canavarın Kalbi kitabında, insanı sorgulamanın farklı yollarını arıyor, onun çoklu varlığında saklı anlamların peşine düşüyor, kalbini kötüye kullanarak kendisini canavar yapan da insan, karşısındakini “canavarlaştırarak” ayrımcılık yapan da insan, kendi kalbini bir kenara bırakıp yok edici makinelere “kalp” takan da insan, devrimci olmak için canavar olma gereği duyan da insan, hatırlayan da, unutan da hepsi türümüze yabancı değil. Ve bu kitap bana kalırsa insani olanı tamamıyla yitirmeden onda imkân bulmaya ve türümüze kalbini hatırlatmaya çabalıyor ve umuda açık kapıyı da oradan bırakıyor, şu dizelerde olduğu gibi:

“bir günün sonuna mutlulukla varılır

mutluluktan ağlanır da belki

kalp

yeniden hatırlanır

kalp

yeniden hatırlanır

kalp

yeniden hatırlanır”

Kaynaklar

Dell, C., (2014), “Canavarlar ‘Garip Yaratıklar’”, (Çev. Nurettin Elhüseyni), İstanbul: YKY.

Kearney, R., (2012), “Yabancılar, Tanrılar ve Canavarlar”, (Çev. Barış Özkul),

İstanbul: Metis.