14 Eylül 2021

Cahit Arf, Celal Bayar’a benzer miydi?

Fener’de o gün paralardaki resimleri, on vatandaşa daha sordum. Sonuç: Bu insanları tanımıyoruz. Neden?

Fener ve Balat, kahvelerle, lokantalarla, eski eşya satan dükkânlarla doldu. Burası özellikle hafta sonu kalabalıklaşıyor. Gelenlerden önemli bir bölümü önce gidip semtin tepesinde, kırmızı rengiyle, ilginç mimarisiyle dikkati çeken Rum Lisesi’nin önünde selfi çekiyor, sonra da dükkânı bol sokaklara inip kahvelerde, lokantalarda takılıyorlar.

Geçen hafta bu semti gezdik, Boğdan Beylerinden Kantemir’ in evinin orada dinlendik. Yeni uyanmış gibi mahmur, peltek konuşan bir garson.

- Tiramisu?

- O kalmadı. Dondurma ister misin?

- İsterim.

- Nasıl olsun?

- Limonlu.

Garson gidip sorunca onun da kalmadığını öğrenip sosisli sandviçte karar kılıyoruz.

Hesabı öderken cebimden beş-on-yirmi-elli liralık paralar çıktı. Aklıma esti, sordum:

- Bu adamı tanıyor musun?

Garson paraların üstündekilerin hiçbirini tanıyamadı:

- Valla hiç görmedim.

Kendimi resim gösterip katil arayan hafiye gibi hissettim.

Biraz sonra bir amca geldi, mendil satıyor. Ona da sordum. Cahit Arf’ın on liralığın üstündeki resmini görünce, “Ötekileri bilmem ama bu gözlüklüsü galiba Celal Bayar” dedi.

 Simitçi geçiyordu, sorunca, “Sen biliyor musun?” diye yanıtladı. “Ben de hepsini tanımıyorum.” Mesela elli liralıklara kurulmuş Fatma Aliye’yi bilmiyordum. İlk Türk kadın romancıymış.

“Bilmezsen neden soruyorsun?” demez mi?

Gruptan biri” Yahu ilk roman yazan hanımı seçeceklerine eserleri yabancı dillere çevrilmiş, değeri evrensel edebiyatçılarımızdan birini seçemezler miydi? Nâzım Hikmet, Haldun Taner, Sait Faik mesela. Ahmet Hamdi Tanpınar da olurdu.  Kadın edebiyatçı istersen Halide Edip varken, Furuzan varken neden Fatma Hanım? 

Hepsini bilmiyordum ama mesela Prof. Cahit Arf’ı tanıyorum. Kardeşim Reyhan, kızı Fatma’nın arkadaşıydı. Bebekteki evine gider gelirdik. Cahit Bey’in paralarda yer almayı en çok hak edenlerden biri olduğunu biliyorum: Düşüncelerini sorduğum Boğaziçi, sonra Sabancı Üniversiteleri Fizik Bölümü eski öğretim üyesi Prof. Cihan Saçlıoğlusonra Boğaziçi Üniversitesinde Yapay Zekâ konusuyla bağlantılı dersler veren Dr. Ceyhun Burak Akgül, onun Arf Halkaları ve Arf Kapanışları gibi terimlerin isim babası olduğunu, Hesse-Arf Kuramı'nı geliştirdiğini, gerçekten uluslararası çapta önemli bir matematikçi olduğunu söylediler. 

Beş liralıklardaki Prof. Aydın Sayın, bilim tarihi konusunda dünyada ilk doktora yapmış kimseymiş. İyi bir şey yapmış ama topu topu altı çeşit kâğıt paramız olduğuna göre acaba Osman Hamdi Bey bunlardan birinde yer almamalı mıydı? Çağdaş Türk Müzeciliği’nin kurucusu olan Osman Hamdi, 1887-1888'de Lübnan’da, Sayda Kral Mezarlığında kazılar yaparak  Büyük İskender'in Persler’le yaptığı savaşlara ilişkin rölyefler içeren meşhur lahdi ve birçok önemli arkeolojik eseri müzemize kazandırmış, bu gün Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak varlığını sürdüren Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi’ni kurmuş, Paris’te Hukuk okurken devam ettiği atölyelerde aynı zamanda çok iyi bir ressam olarak yetişmiş, tabloları bu gün müzelerde ilgiyle izlenen bir kimse olduğundan paralardan birinde yer almalıydı. 

Yirmi liralıklardan bize bakan Hendese-i Mülkiye Mektebi hocalarından Mimar Kemaleddin Bey’in isabetli bir tercih olduğunu söyleyen mimarlarımızla Birinci Ulusal Mimarlık Akımının onun gibi önemli bir temsilcisi olan Sanayi Nefise Mektebi hocalarından Mimar Vedat Tek‘e oy verenler hemen hemen eşit sayıdaydılar.

Yüz liralardaki Itri ve iki yüzlüklerdeki Yunus Emre doğru seçimler. Tabii yüzlerinin neye, kime benzediği bilinmeyenleri yakıştırma resimlerle temsil etmenin ne kadar doğru olduğu, bu insanların başka şekillerde anılıp anılamayacakları tartışılmalıdır. 

                                                                      ***

Fener’de o gün paralardaki resimleri, on vatandaşa daha sordum. Sonuç: Bu insanları tanımıyoruz. Neden? Ya seçimler isabetli değil ya da yer alması  gerekenlerin resimlerini basmanın yetmeyeceğini, önemlerinin okullarda öğrencilere, başka yollardan da halka anlatılması gerektiğini bilmiyoruz. 

Fener’den dönerken, bir arkadaşımız sorunu bambaşka bir açıdan irdeledi, ”Bu ülkenin gidişi, ekonomisi böyle rezilken, para iken giderek pul olan kâğıtlara resimlerini bastığımız bütün bu zevata da, onları tanıyanlara da, tanıyamayanlara da aynı derecede ayıp etmiyor muyuz? Düzeltilmesi gereken önce budur!“ dedi. 

 

Yazarın Diğer Yazıları

AKP, CHP'nin gerisinde kaldı; başka bir şey olmadı mı?

İktidarın ikinci plana düşmesi çok önemlidir ama iktidarın dayanağı olan, her fırsatta vurguladığı düşünce ve inanç tarzının etkisini yitirmesi çok daha önemlidir ve kalıcıdır

AKP artık birinci parti değil! Sonra ne olur?

Otoriter bir rejimden demokrasiye geçiş ne zaman sona erer? Bu sorunun cevabını vermek öyle kolay değil; demokrasiye yöneliş ile demokrasinin pekişmesi arasında fark var. Demokrasinin, bir kez varıldığında, sonsuza dek duvarlarındaki muhallebileri yalayacağımız bir cennet olmadığını da unutmamız gerekir; demokrasi daha çok Tokat'ın bazı yörelerinde oynanan omuz halayına benzer, alttakilerin omuzlarına basmış, keyifle oynayan kimseleri taşıyanlar yorulduklarında sona erer

İçen de, üreten de, sunan da mı lanetlik?

Düşüncelerimizin değiştirilmesi için yapılacak girişimlerde başlıca iki yol kullanılabilir: Bilimsel gerekçelerle desteklenen tartışmaya dayalı ikna yolu ya da önyargılar, semboller ve imgeler kullanılarak düşünceyi sınırlayan bir yaklaşım tercih edilebilir. Kişinin davranışını etkilemek için düşünceyi sınırlayan yöntemler değil, bilimsel gerçeklere dayalı ve müzakere ile sürdürülen demokratik bir ikna yolu yeğlenmelidir