Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak önceki gün Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği TSPB de, dün de Yatırımcı İlişkileri Derneği TÜYİD de konuştu. Kuruluşlar sermaye piyasasıyla konuşma yapan da en yetkili kişi olunca konunun odağı ister istemez sermaye piyasaları oluyor.

        Bakan Berat Albayrak iki kurumdaki konuşmalarında da sermaye piyasalarının ekonominin finansmanı açısından önemini kavradığını hissettirdi. Bakan’ın konuşmalarından şu satırların altını çizmek mümkün:

        -“Türkiye’de finansal sektörün toplam büyüklüğü GSYH’nın yüzde 120’si kadardır. 120’nin 106’sı bankacılıktan, 14’ü banka dışı finansal kesimden oluşmaktadır. Sermaye piyasalarının payı sadece 6-7 arasındadır.

        - İyi hazırlanmış bir dönüşümle sermaye piyasasının payı artırılmalıdır. Bu kapsamda finansal hizmetlerin düzenlenmesi, denetlenmesi ve derinleştirilmesi önceliğimiz olacaktır.

        - Özellikle önümüzdeki dönemde finansal sistemdeki kredi riski, likidite riski ve kur riski gibi risklerin izlenmesini ve etkin şekilde yönetilmesini sağlamak temel hedefimiz olacaktır. Bu mimari ile şirketlerinizin bankacılık sektörüne bağımlılığını daha da azaltabilirsiniz.

        - Son yıllarda yaşanan dalgalanmalar yerli yatırımcılarda ciddi endişeler oluşturdu. İnsanlar hemen mevduata kaydı. O zaman sermaye piyasalarını yatırıma ısındırmamız lazım... İçeride yaklaşık 176 milyar dolar mevduat var.”

        DOLAR VE EURO HAZİNE TAHVİLİ

        - Bu sözlerin ardından Bakan Albayrak Hazine’nin yurtiçinde pazarlanmak üzere dolar ve Euro cinsinden tahvil çıkartacağını, bu tahvillerin satışına gelecek haftadan itibaren başlanacağını duyurdu. Yabancı para cinsinden borçlanmanın bir türü. Ama işin içinde tahvil ve uzun vade olduğu için, sermaye piyasası faaliyeti diye de adlandırılabilir.

        Böylece kısa vadede döviz alma gereği duyan bireyler veya kurumlar, doğrudan döviz yerine Türkiye Hazinesi’nin çıkardığı kağıdı alacak. Hazine’nin dövize endeksli tahvilleri yurtiçi yerleşiklerin döviz talebini karşılayarak kurun üzerindeki baskıyı ve fiziki döviz talebini azaltacak.

        - Ancak kur üzerinden borçlanmanın uzun vadede dolarizasyonu özendirici etkisi de olacak. Sonuçta Türkiye hazinesi kendi para birimini bir kenara bırakarak dövize endeksli borçlanıyor. Basmadığı, faizini ve değerini belirlemediği bir para üzerinden yükümlülük oluşturuyor.

        DOLARİZASYON ENFLASYONDAN KORUNMADIR

        - Asıl olan enflasyonu düşük tek haneli düzeylerde tutmaktı. Bunu da bir iki yıl veya 5-10 yıl değil, daha uzun yıllar yapmak lazımdı. O zaman bizim paramız değer koruyan, üzerinde hesap kitap yapılabilen, uzun vadeli borç verilebilen, yine uzun vadeli borçlanılabilen bir para olurdu.

        - Şirketlerimiz de, kaynak maliyeti daha düşük ve daha uzun vadeli olduğu için, yabancı para kredilere yönelmezdi. Bugün içinde bulunduğumuz sıkıntılı durum oluşmaz, Türk insanı da dövize böyle yönelmezdi. Sonuçta herkes elindeki paranın değerini korumak için dövize yöneliyor.

        - Enflasyonun 70’li yıllardan başlayarak yüksek ve oynak seyretmesi TL’nin değerini de oynaklaştırdı. Enflasyonun 2004-2017 arası düşük ve tek haneli rakamlarda seyretmesi yeterli bir süre değildi. 35-40 yıllık geçmişi olan yüksek enflasyonun kendini unutturması için daha uzun zamana ihtiyaç var. Bu açıdan yeniden çift haneli rakamlara çıkan enflasyonun buralarda kalıcı olması halinde gelecek yıllara da çok zarar verebilir.

        ÇIKIŞ, DÜŞÜK ENFLASYONDA

        - Sermaye piyasasının gelişmemesinin ön önemli nedeni de yüksek enflasyondur. Yüksek enflasyon ekonomiyi ve bütün kararları kısa vadeye mahkum ediyor. Sermaye piyasasının gelişmesi ise ancak uzun vadeli düşünme, uzun vadeli davranma ve hesap yapmayla mümkün olabiliyor.

        - Burada da iş dönüp dolaşıp fiyat istikrarına geliyor. Fiyat istikrarı olmadan yerli parayla tasarruf da olmuyor, gelir dağılımı da düzelmiyor, yüksek faizler de düşmüyor. Hatta konut da, otomobil de doğru dürüst satılamıyor. Önümüzdeki dönemde de yüksek enflasyonu aşağı çekmeden normal piyasa koşullarında konutta ve otomobilde geçmiş yıllardaki gibi canlanma olmayacak.

        - Bütün bu nedenlerle hükümetin en önemli icraatı ve ekonomiye en büyük teşviki enflasyonu tek haneli rakamlara düşürmesi olacak.

        Diğer Yazılar