Referandumda AK Parti’nin önde gelen kurucu kadroları ne diyecek? Bizce, bu sorunun cevabını, sahaya çıkarılmayacakları açık olan bu zatların kendilerine sorarak ya da “görünüşte beyan”larına bakarak bulmaya çalışmak yerine, doğrudan yakın tarihe ve gündeme ilişkin fikirlerine bakarak vermek lâzım.
Bunlardan biri Bülent Arınç.
Önce 17 Haziran 2016’da BBC’ye verdiği mülâkatta konuyla ilgili kendi beyanları:
“Biz o zaman on tane başbakan adayı çıkarın deseler çıkarırdık, ama içimizde eşitler arasında birinciyi de ön plana koyardık. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın genel başkan olması, başbakan olması eşitler arasında onu birinci gördüğümüz için olmuştur. Yoksa Allah’ın özel olarak gönderdiği, tek başına her şeyi ifade eden, herkesten daha güçlü, herkesten daha akıllı, herkesten daha bilgili, herkesten daha sorgulanmayan bir insan olarak kendisini görmedik.
“Şimdi ‘tek adam’ deniliyorsa, bizde ‘tek adam’ modeli yok. Bir insan nihayetinde insandır, beşerdir, bizim kendimize örnek aldıklarımız her zaman yanındaki arkadaşlarıyla, ekibiyle kadrosuyla istişare eden görüşlerini onlarla paylaşan, hatta onların verdiği kararları uygulayan bir anlayıştır. Bundan bir vazgeçme veya uzaklaşma olduysa biz bunları zaman zaman dile getirmişizdir.
“…Bir kısmı Türkiye demokratik bir ülke ve bütün şartlarıyla devam ediyor diyebilir. Ben diyeceklerimi belki farklı bir kapsamda konuşmak isterim. Bir defa benim bazı özel televizyonlardan, başta TRT’den hemen hemen iki seneden beri uzaklaştırılmış olmamın birilerinin talimatıyla yapıldığını çok iyi biliyorum.
“…AK Parti’nin iyi olmasını isteriz. Cumhurbaşkanı’nın iyi olmasını, başarılı olmasını isteriz. Kırk yıllık arkadaşımız. Ama eğer kötü giden bir şey varsa, biz onlara yapmayın etmeyin, şu daha doğrudur deme hakkımızın da olmasını isteriz. Bunu şu an çok fazla bulamıyoruz.
“…AK Parti’nin başarıları tek başına Recep Tayyip Erdoğan’ın başarıları değildir. Sayın Bekir Bozdağ’ın da kulağını çınlatalım. Bu parti ‘Tayyip’in partisi’ değildir. Bu parti milletin bize bir emanetidir, hepimizin partisidir. Bir kişinin şahsî mameleki haline getirilemez.
Şimdi soralım:
(Ama yukarıdaki net açıklamaların içinden bilhassa şu cümleyi dikkatinize sunarak)
“…ekibiyle kadrosuyla istişare eden görüşlerini onlarla paylaşan, hatta onların verdiği kararları uygulayan” bir yönetim anlayışı isteyen bir siyasetçi ve onun arkadaşları, 17 Nisan’da oylanacak olan ve tek adamlığı pekiştirecek olan bu anayasa değişikliğine “evet” diyebilir mi?
Kesinlikle hayır.
Ama birileri diyebilir ki “delilleriniz on beş Temmuzdan önceye ait! Hem kendisi Erdoğan’dan özür de diledi!”.
Böyle diyecek olanlara şu bilgileri hatırlamak gerekir:
Bülent Arınç on beş Temmuz sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir mektup gönderdi.
Milat Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Serdar Arseven konu ile ilgili bir yazı yazdı. Yazısında Bülent Arınç’ın bu mektubunda “17-25 Aralık sürecinde FETÖ’nün gerçek yüzünü göremediğini, bu konuda çok yanıldığını, yanıltıldığını; menfur 15 Temmuz darbe girişimiyle bütün gerçeklerin gün gibi ortaya çıktığını” yazdığını öne sürdü.
Bülent Arınç da bunun üzerine, sosyal medya hesabında, “Bu mektupta tövbe, özür, af vesaire var mı? Yalancılar utanır mı?” notuyla birlikte bu mektubu paylaştı.
Ayrıca Arınç, Serdar Arseven’in söz konusu yazısıyla ilgili olarak da “Gazetenin ilgili birimleri de ‘yahu bu konu zaten bilindik bir şey, siz bulmuşsunuz gibi yazarsanız siz de biz de rezil oluruz’ demiyor; yazı yayımlanıyor ve resmen o gazetenin okuyucularıyla alay ediliyor. Peki, sonuç ne oluyor? Rezil olan bir yazar, o yazarın rezil ettiği bir gazete ve aldatılmış okurlar” dedi.
İçinde FETÖ kelimesinin bulunmadığı bu mektubun bizce en can alıcı kısmı şöyle:
“Zat-ı alilerinizle birlikte Millî Güvenlik Kurulu’nda, Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin komuta kademesinde ve Yüksek Askerî Şûrâ’nın içerisinde mesai arkadaşları olarak bulunan bazı kişilerin ihanetini görmek bizleri çok üzdü. Şahsen ben de bu olay vesilesiyle geçmişte birlikte olduğum ve hüsn-ü zanda bulunduğum sivil-asker bazı kişiler için şimdi daha sağlıklı bir değerlendirme yapabiliyorum.”
On beş Temmuzdan önce ve sonra güncel konularda fikirleri aynen böyle olan bir siyasetçi, sizce bu anayasa değişikliği hakkında, “evet, iyi olmuş, uygun bir değişiklik” der mi?
Hele Azerbaycan’ın “Babadan Başkan”ı ve “tek adam”ı İlham Aliyev, eşini, adeta bizim “cumhurbaşkanlığı sistemi”ni tam anlamamıza yardımcı olsun diye, önceki gün “başkan yardımcısı” yaptıktan sonra!