18 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bugün 23 Nisan hüzün doluyor insan...

Atilla Özalp

Atilla Özalp

Gazete Yazarı

A+ A-

Dünyaya geldiğinde ailesini seçme şansı yoktu. Yaşıtlarını, üzerinde pırıl pırıl formalarıyla anneleri babaları, ellerinden tutup futbol okullarına götürürken, onu ise baba bildiği kişi eline kağıt mendilleri tutuşturup trafik ışıklarının olduğu yere bırakıp çekip gidiyordu. Annesinin eteğinden çekiştirerek salıncağa birkez daha binmek için naz yapan çocuk amacına ulaştığında, o da kırmızı ışıkta duran arabanın camına yaklaşarak direksiyonun başında oturana mendil satmak için yalvarıyordu. O gün ışıklarda duran arabaları kullananların ya eliaçık değildi ya da aklı annesinin elinden tutup futbol okuluna götürdüğü yaşıtına takılı kalıp yeterince yalvaramadığından işler kötüydü...” Aman boşver nasılsa sonra yine gelirim “ dedi ve trafik ışığının oradan ayrılıp dosdoğru halı sahaya gitti.

***

Çocuklar sahada top peşinde koştururken anne ve babaları da saha kenarında idmanın bitmesini bekliyordu. Tel örgülere yapışıp öylece bakakaldı. Zaman sanki başka bir zamandı. Kendisiydi sahada, top peşinde koşturup, golll diye bağıran.

Mendilleriyle trafik ışıklarında para için yalvaran koca gözlü, küçük eli yaşlı elleri gibi kırış kırış olan canım yavrucak gitmiş, şimdi sahada top koşturan bir çocuk gelmişti ki kafasına inen sağlam bir tokatla kendine geldi. Baba bildiği kafasına vura vura onu hayallerinden ayırdı. Tekrar trafik ışıklarındaki yerini aldığında, bir halı sahada top peşinde koşan çocukları düşündü, bir de kendini... Çocuk bedeni içinde sıkışıp kalmış bir koca adamdı. Çocuk hakları bildirisine göre her insan onsekiz yaşına kadar çocuktur. Ve her çocuk diline, dinine, ırkına, ailesinin varsıllığına bakılmaksızın eşittir. Eğer ailesi ona sağlıklı mutlu bir yaşam sunamıyorsa devlet ona bu olanakları sunmak zorundadır.

***

Atatürk “küçük hanımlar, küçük beyler sizler hepiniz gelecegin bir gülü, yıldızı, mutluluk pırıltısısınız. Geleceğimizi aydınlatacak sizlersiniz...” diyerek 23 Nisan’ı bayram yapıp çocuklara armağan ederek “hepiniz” deyip sadece şanslı doğan çocukları değil tüm çocukları kastederek farkındalık yaratmak istemişti... Ama günümüzde ne yazık ki yüzbinlerle ifade edilebilecek kadar çok çocuk yaşıtlarının elde ettiği mutluluklardan uzakta çocukluğunu yaşayamadan sevgiden uzak bir birey olarak büyüyor. Ve bir resim ki aklımdan hiç gitmiyor; Yüzlerce çocuk 23 Nisan bayramı için düzenlenen çocuk şenliğine gitmek için kendilerini bekleyen otobüslere binerken bir başka çocuk onlara mendil satmaya bir digeri ise simit satmaya çalışıyordu. Yani anlayacağınız dostlar hal böyle olunca, 23 Nisan’da neşe dolması gerekirken insan, heryanı hüzün kaplıyor.