“BU ÜLKEYİ MASA BAŞINDA YAPILAN PAZARLIKLARLA DEĞİL CENK MEYDANLARINDA KURDUK” (II)

Evet, sevgili okurlar.

Dün de aynı köşede aynı sohbet paralelinde memleketin çok önemli konularını kaleme almıştık.

Bugün aynı o minval üzere yine siz değerli okurlarımızla memleketi içinden çıkılmaz bir duruma getirmek isteyen hıyanet şebekelerinden bahsedeceğiz.

Pek tabii ki bu hıyanet şebekelerinin karşısında büyük mücadele veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerek makamı gereği olsun, gerek halkın iradesini omzuna almış olma şerefiyle yaşaması ve idame etme inancı olsun…

Her ne pahasına olursa olsun…

Bu ülkeyi İttihat Terakki uzantısı olan şerir fitne bozguncu unsurlara bırakmamak için tüm hızıyla çalışıyor, hem de milletle iç içe çalışıyor, hem de milli iradenin ruhuna inanarak çalışıyor.

Bakınız, dün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde 9. Büyükelçiler Konferansında Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan şöyle konuştu;

“İnşallah 2023 aynı zamanda bizi 2053 ve 2071 vizyonumuza taşıyacak bir sıçrama noktası olacaktır.

Dünyadaki ve bölgemizdeki tüm sıkıntılara, tüm badirelere rağmen bu hedefleri ulaşılabilir görüyor, adeta bir milli seferberlik ruhuyla gecemizi gündüzümüze katarak çalışıyoruz”

Evet, sevgili okurlar.

Cumhurbaşkanımızın;

“Bir milli seferberlik ruhuyla gecemizi gündüzümüze katarak çalışıyoruz” demesi, gerçekten kelimesi kelimesine tarih sayfalarına altın harflerle yazılması gereken ifadelerdir.

Bugüne kadar gelen giden hiçbir Cumhurbaşkanı böyle konuşmadı.

Mevcut düzen ve Kemalist zorba bir rejimin etkisi altında kalan geçmişe yönelik Cumhurbaşkanlarına rağmen, bugün bu Cumhurbaşkanı milletine apayrı müjdeler veriyor.

İki günden beri sohbetimize başlık olarak kullandığımız ifade ne ise aynı o ifade Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerinin 1920’lerde Sevr Antlaşmasına imza atmak isteyenlere karşı şöyle diyordu.

“Milli mücadelede harice karşı kazandığınız iyiliği, dâhildeki kötülüklerinizle bozmayınız.

Yoksa şuursuz olarak şuurlu düşmana yardım etmiş olursunuz”

Cumhurbaşkanı da; 

“BU ÜLKEYİ MASA BAŞINDA YAPILAN PAZARLIKLARLA DEĞİL CENK MEYDANLARINDA KURDUK” demişti.

Bu her iki ifade arasındaki paralellik çok dikkat çekicidir.

Bakınız, sevgili okurlar.

Birisi 97 sene evvel yazılmış, diğeri ise 2017’nin 1’inci ayının ilk haftasında bir devlet büyüğü tarafından ifade ediliyor.

İşte bu millet için bundan daha iyi bir şans, bundan daha güzel bir geleceğe ümit verme gerçeği bulamayız.

Tüm bunlara rağmen, hala da köhneleşmiş bir anayasanın 18. Maddesini Milli İrade adına değiştirmek için çalışan hükümet ve TBMM’ne engel koymak isteyen CHP anlayışı milli iradeyle ters düşmektedir.

Halkı hiçe saymaktadır.

Milli ruha inanmamaktadır.

Üzülerek söyleyeyim ki her zaman bu köşe sohbetimizde dile getirmek istediğimiz gerçekleri onaylamış oluyor.

Hani diyoruz ya;

CHP’nin kökeni dış kaynaklara dayanıyor, milli değildir.

İşte 1914’lerde Osmanlıyı yok etme pahasına I. Dünya Savaşına sokan İttihat Terakki Partisinin masonik kafaları ne ise dünkü CHP de aynısını yapıyordu, bugünkü CHP de aynıdır, yarın ki CHP de aynı olacaktır.

Onların hedefi bu ülkeyi dış mihraklara mezhepçilik adına, yani Alevisiz Alevilik, Rafızîlik adına peşkeş ettirmektir.

Kemalizm adına, laiklik adına, bayat bir sistem adına, bu memleketin milli iradesini hiçe sayarak halkı canından bezdirmekten başka bir şey değildir.

Aslında suç onlarda da değildir, bizde de değildir.

Gelen giden iktidarlardadır.

Neden mi?

Zira Hz. Ali’nin dediği gibi;

“Bir insanı layık olmadığı yere koyma”

Bu Kemalist laikçi CHP’nin, kamu vicdanı olarak milletin milli iradesini temsil etmediği halde, uyduruk yasalarla, halkın oyunu alıyor ve kendini Meclise taşıyabiliyor olması…

Asıl suç, buna zemin hazırlayan yasalardadır.

Ve aynı yasaları uygulayanların da bu suçta payları vardır.

Tarihi gerçeklere dayanarak bunu söylüyoruz ki bu parti ittihatçıların uzantısıdır ve bu uzantı bu yurda alçakları uğratmıştır, ülkenin coğrafyasını peşkeş ettirmiştir.

1 milyon 800 bin metre karelik bir coğrafyayı küçülttükçe küçültmüş, Mondros’ta, Sevr’de ve Lozan’da dış hainlere peşkeş ettirmiş bir unsurun uzantısıdır CHP.

Bakınız, Akif şöyle diyor;

“Arkadaş yurduma alçakları uğratma sakın

Siper et gövdeni dursun bu hayâsızca akın

Doğacaktır sana vaat ettiği günler hakkın

Kim bilir belki yarın belki yarından da yakın”

Akif devamla şöyle diyor;

“Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı!

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı”

***

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın tespitlerine katılmamak mümkün değil.

Milletçe artık bu hayâsız akına karşı yekvücut olmamız gerekir.

Cumhurbaşkanının misyonuyla, iman ideolojisiyle birleşerek 15 Temmuz gibi kahramanlıklarımıza devam ederek zaman zaman göstermemiz gerekir ki buna da gerçek manada “Milli Seferberlik” denir.

Bakınız, dün CHP yine bu köhne anayasanın 18 maddesini değiştirmeye kararlı TBMM’nin çalışmalarına adeta saldırmış, terör yaratmış ve utanmadan yapay lideri durumunda olan Kılıçdaroğlu; “Cumhuriyet elden gidiyor, Atatürk’e verilmeyenler Erdoğan’a veriliyor, artık seferberlik ilan etmemiz gerekiyor” diyor.

Onun tüm bu yaftalarına karşı meclisin de gerçekten ciddiyetini göstermesi lazım.

Ve en kısa zamanda bu milletin hak etmediği böyle bir anayasayı tebdil ederek, meşru zemin üzerine oturtarak gerçek demokratik bir anayasanın meydana getirilmesi gerekir.

Bu da elbette ki TBMM’nin işidir.

En derin saygı ve sevgilerimle.