“Bu paranın hepsi benim mi?”

A -
A +
Veznedar "Hepsi senin… Git, bir torba veya çuval getir de al götür” deyince adam bayılıp yere düşmüş!..
 
 Necip Bey “Kaymakam Bey, bu adam, Keban Barajı’nın delilerinden” der. 
Tabii ki “Ne demek bu?” diye hepiniz meraktasınız. Öyleyse Necip Bey’in anlattıklarını ben özetleyivereyim:
Bu adamın Keban Barajı Gölü’nün altında önemli miktarda arazisi kalmış. Bu arazisine karşılık devletin ödeyeceği parayı almak için Ziraat Bankasına gitmiş. Veznedar parayı çıkarıp bankonun üzerine yığmaya başlamış. O kadar çok ki, veznedar görünmez olmuş. Adam, para yığınının arasından “Bu paranın hepsi benim mi?” diye sormuş.
Veznedar, “Hepsi senin… Git, bir torba veya çuval getir de al, götür” deyince adam bayılıp yere düşmüş. Hastaneye kaldırmışlar filan ama o günden sonra aklını oynatmış. Her gün Valiliğe gelip kapıları açıp “Torba mı, çuval mı?” diye sorarmış.
Şimdi ben size “Alın teriyle ve hazmederek değil de, böyle birdenbire geliveren çok para, deli eder insanı” desem, “Yok be arkadaş” diyenleriniz de olur belki.
Öyle ya… Keban Barajı dolayısıyla yalnızca bu adam mı para aldı? Önemli miktar para alan onca insanın hepsi mi deli oldu? Bu konuda bir araştırma yok elimizde, ne yazık ki! Biz yine de dönemin Elazığ Valiliği Yazı İşleri Müdürü Necip Bey’e kulak verelim:
“Keban Barajı’ndan, mal mülk sahibi olan insanlar oldukça fazla para aldılar. Ama ne yazık ki, biz Elazığlılar bu parayı değerlendiremedik. Doğru dürüst yatırıma dönüştüren çok az insan oldu. Gelen para ziyan edildi. Herkes öncelikle bir Murat 124 araba aldı. Sonra, sadece Keban ilçesinde 8 pavyon açıldı. Keban’ın nüfusu 1700’dü. Her gece o mekânlarda Keban Barajı’nın istimlak paraları, değirmene dökülen buğday gibi öğütüldü. Açıkgöz pavyon sahipleri, özellikle köylülerin ve diğer insanların cebindeki parayı hortumladı. Böylece büyük bir ekonomik kaynak yok oldu...”
“Pekiyi, ya araba alanlar? Onlar ne yaptılar Necip Bey?”
“Araba alanların da büyük bir çoğunluğu kaza yaptı; ya canından, ya malından oldu. Özellikle daha önce at arabası veya at süren insanların, bir gün sonra arabaya binmesi birçok trajikomik olaylara neden oldu. Benim hemşehrim, arabaya binip tam fren yapacağı zaman, direksiyonu kendine çekiyor, frene basıyor; atı durdurur gibi ses çıkarıyordu. (…) Türkiye’nin en büyük barajı yapıldı. Ama o bölgedeki verimli araziler gitti. O arazilerle beraber o paralar da heba oldu. O paralar yatırıma dönüşseydi, bu baraj Elazığ için büyük bir fırsat olurdu.”
           Hüseyin Erkan
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.