26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bu kafayla PKK’yı bile kapatamazsınız

Atakan Hatipoğlu

Atakan Hatipoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Türkiye’nin HDP ile imtihanı giderek ilginç bir hal almaya başladı. Erdoğan’ın “HDP eşittir PKK” diye açıklama yapmasına CHP grup başkanvekilinden “Altı milyon oy almış bir partiye böyle diyemezsiniz” diye cevap geldi. Ardından eski bir HDP milletvekilinin sosyal medya hesabından PKK’yı bir “çare” olarak gösteren açıklaması gündeme düştü.
Demokratik rejimlerde düşünce özgürlüğünün sınırı şiddet unsuruna atıfla çizilmiştir. Her türlü düşünceyi savunabilirsiniz. Fakat her türlü düşünceyi eyleme dökemezsiniz. İnsanları şiddete çağıramaz, teşvik edemezsiniz. Şiddet uygulayan kişi ve kurumları övemez, onları masum gösteremezsiniz. Bu suçtur. Suç işleyenler cezalandırılır, suç odağı halini almış olan parti kapatılır.
Ancak HDP söz konusu olunca sistem partilerinin ayarlarının bozulduğu anlaşılıyor. Tutarlı olanla olmayanı ayıran sınırlar belirsizleşiyor. HDP’nin PKK’nın iradesi altında hareket eden bir siyasi uzantı olduğunu tespit eden Erdoğan yönetimi, bu partiyi kapatma yönünde hiçbir irade gösteremiyor. Erdoğan’ın sözleri ne kadar doğruysa eylemi de o kadar tutarsız. Bütün o sert tespitlerden sonra bu partiye Hazine’den 92 milyon (eski parayla trilyon) lira yardım yapılıyor.
Bu durumun bir mantıksal kayma olduğu ortada. Bazı aklı evveller, komplo teorisi yapacağım diye Erdoğan yönetiminin HDP ile örtülü işbirliği içinde olduğu, oylarının düşmesini engellemek ve muhafazakâr seçmeni AKP etrafında toplamak için HDP’ye kritik zamanlarda böyle roller verildiği türünden olguların tümüyle dışında ‘açıklamalar’ yapıyorlar. Olgularla ve sürecin doğasıyla ilişkisi olmamasına rağmen bu tür tuhaflıkların varlığını sürdürmesini sağlayan zemin, hiç şüphesiz AKP’nin HDP’ye yönelik ‘iktidarsız’ tavrıdır.
Terör örgütüyle bağlantısını gizlemek şöyle dursun, partinin en yetkili ağızlarından yapılan “sırtımızı yaslıyoruz”, “heykelini dikeceğiz”, “sizi tükürüğünde boğar” vb. irade beyanlarına rağmen AKP, HDP’nin demokratik yasallık imkânını suistimal etmesine göz yumuyor. 1990’ların başlarında ‘devlet aklı’ PKK’nın yasal planda varlığına izin verilirse, zamanla sisteme entegre olacağını hesaplamıştı. SHP’nin HADEP’i Meclis’e taşıması sadece oy hesaplarıyla değil, biraz da bu beklentiyle ilgiliydi. Bu beklentiyi sürdüren kaldı mı, bilmiyorum. Belki altı milyon oyu olan partiye terörle iltisaklı diyemezsiniz diye feveran eden günümüz CHP grup başkanvekilleri, İzmir büyükşehir belediye başkan adayı vb. “benim hâlâ umudum var” şarkısını söylüyorlardır. Ancak AKP’nin durumu biraz kendi eylemiyle ilgili olabilir.
AKP Cumhuriyet’in kurumları ve değerleriyle girdiği kavgada bir kapatma davası tecrübesi yaşadı. Kendi bakış ve yaklaşımındaki yamukluğu düzeltmek yerine kanunları düzeltmeyi tercih etti. Bir daha benzeri bir badireye uğramamak için parti kapatmayı neredeyse imkânsız hale getirdi. Şimdi kendi eseri olan çözümsüzlükte debeleniyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı HDP’nin kapatılmasını talep ederse TBMM’de komisyon kurulacak. Her partinin beşer temsilci vereceği bu komisyon kapatma davasına izin verecek, Karar Meclis Genel Kurulu’nda oylanacak. Üçte iki çoğunluk bulunursa temelli kapatma davası için izin çıkacak.
AKP’nin eseri olan bu acayip düzenlemenin ardında “Partiler/kurumlar suç işlemez, bireyler suç işler. Cezalandırılması gereken parti değil şahıslardır” diye minare kılıfı kabilinden bir gerekçe yatıyor.
Tabii, bir de “parti kapatmak çözüm değil” efsanesi var. İlk bakışta doğru gibi görünen ancak doğrunun sadece bir parçasını oluşturduğu için, bütünü göremeyenleri tuzağa düşüren bir yaklaşım bu. Doğrudur, parti kapatmak çözümün kendisine eşit değildir. Toplumsal sorunlarda çözüm her zaman bir program işidir. Sorunun toplumsal ekonomik, kültürel ve siyasal boyutları olduğu ölçüde çözümün de böylesi boyutları olmak zorundadır. Parti kapatmak çözümü oluşturan o maddelerin, siyasal tedbir başlığına ait bir tanesidir ve gereklidir. Terörün toplumsal temellerini ortadan kaldıracak olan programın tamamı yürürlüğe nasıl olsa konulamayacak diyerek, hiçbir maddesinin uygulanmamasından yana tavır almak çözümsüzlüğe teslim olmak anlamına gelir.
Açık konuşmak lazım, AKP bu bakış açısıyla HDP’yi değil, PKK’yı bile kapatamaz!