En basit esnaf hesabıdır. Kazandığından fazlasını harcarsan borçlanırsın. Borçların artarsa zorlanırsın. Şirazesini bir dirhem kaçırdın mıydı maazallah bir daha iflah olmazsın.

Masaya gerçekleri koyacak olursak, geleceğimizi hep birlikte sattık. Sadece devlet değil, şirketler de sattı. Şirketlerle sınırlı olsa yine iyi... Vatandaş da sattı!

★★★

Ekonomik krize girdiğimiz 2001 yılında vatandaşın bankalara borcu 5 milyar lira... Geçtiğimiz temmuz ayında sadece bireysel kredi borçları 770 milyar lira... Tam 154 kat artmış 19 yılda...

Gelecekteki gelirlerimizi ipotekleyip karşılığında milyarlarca dolarlık borç aldık. Ve arkasından hepimiz genişledik...



İktidar yolu açtı, peşinden vatandaş dağları aştı. Yıllar yılı insanları başarı palavrasıyla kandırdılar. Borcu teşvik ettiler. Şimdi kitleler harcamak için değil, borçlarını ödemek için para kazanıyorlar.

Peki, nasıl ödenecek bu borçlar? Var mı böyle bir gelir artışı? Bırak artışı, milyonlar işsiz kaldı! Ayrıca bunlar resmi rakamlar... Borç işinin daha vergisi var, suyu var, telefonu var, kasabı var, bakkalı var, arkadaşı var, tefecisi var, akrabası var... Var da var...

★★★

Siz bakmayın batık oranlarının düşük açıklandığına... Büyük kredilerin çoğu acaba ödenir mi diye bekletiliyor, erteleniyor. Bir kısmı baskı ile yeniden yapılandırılıyor.

Geniş kesimlerin harcanabilir gelirleri iyice düşecek. Kim neyi satın alacak da şirketler para kazanacak? Satışlar gerileyince vergi gelirleri azalacak. Bütçe nereden gelir yaratacak?

★★★

Sahi virüs etkisiz hale mi geliyor kredi dağıtınca? Parayı kapan yatırım mı yapacak bu havada? Amaç zaten çok borçlu şirketleri yaşatmak!

Döviz gelirlerimiz düştüğüne, yüksek miktarda dış borç geri ödemelerimiz olduğuna göre... Ne yapacaksın? Bu artış Türkiye borçlanamayacak anlamına gelmiyor. Burada şair Türkiye borçlarını çevirse bile tefeci faizi ödeyecek demek istiyor!

★★★

Ben bunları anlatıyorum size de... Gereksiz bölümleri geçeyim, direkt işin sonunu söyleyeyim. Ülkeyi yönetenlerin bu sorunları aşacak kapasitesi yok.

Zira öyle bir niyetleri de olduğunu sanmıyorum. Partiye yakın olanlar kalkınsın. Diğerleri de din ve milliyetçilik gazıyla bizi iktidarda tutacak kadar oy atsın. Sonrasında suçu dış mihraklara atarsın!


Çıkar Türkü, al Suriyeliyi


Ekonomi iyi gidiyor, herkes bizi kıskanıyor, Türkiye çağ atlıyor deyip duruyorlarken bir bakıyorsunuz işsizlik patlıyor. Yeni bir çağa geçtiğimiz belli. Böylesi tarihte hiç görülmedi!

İşsizlik artışının nedenleri ana hatlarıyla sıralarsam; özel sektörde yatırım falan kalmadı. Yatırım yoksa ne yapacaksın fazla elemanı?

★★★

Bir de nur topu gibi 5 milyon mülteciyi besliyoruz. Bu adamlar hayatlarını nasıl idame ettirecekler? Çalışacaklar. Daha azına, daha fazla ve kayıtsızca...

Çıkar Türkü, al Suriyeliyi ne SGK ne de vergi...

★★★

Hani Türkiye’nin koalisyon hükümetlerince kötü yönetildiği yıllar vardı ya, işte o yıllardan biri olan 2000 yılında işsizlik yüzde 6.5’daydı. AKP istikrarı resmi işsizliği ikiye, gerçeğini 5’e katladı.

İşin fena tarafı hem iş gücü azalmış, hem işsizlik artmış! İş gücü nasıl azalmış? İnsanlar parayı bol bulup artık çalışmak istemiyorum deyip sahil kasabasına mı yerleşmişler?

Yoksa mevcut iş gücü ile biz işsizliği hesaplarsak açıkladığımız rakamın altından kalkamayız mı demişler? Düşünsenize bir de ülkede yalan söyleyeni eleştirseler!

Bu yazı devlet sırrı!


Türkiye demokratik değerlerden uzaklaştıkça küresel şirketlerin, uluslararası yatırımcıların radarından çıktı. Türkiye’de yaşananları el alem görmüyor sanmayın.

Bugün, denetlenmeyi kabul etmeyen bir iktidar var. Vergi toplayan, hesap veremeyen, vermeyi reddeden bir yönetimden bahsediyoruz.

★★★

Neye el atsan “gizli” nereye baksan “devlet sırrı” gibi kavramlarla vergilerimizin nasıl harcandığı TBMM’ye dahi açıklanmıyor.

Ne iş diye soruyorsun; “Açıklanması ülkenin ekonomik çıkarlarına zarar verir” cevabı geliyor. Bu durumda enflasyonda, büyümede, işsizlikte, borcumuzda açıklanan verilerin şeffaf olmasını bekleyemezsiniz.

★★★

Yalan olduğu ortaya çıkarsa ne diyecekleri bile belli; “Gerçek verilerin açıklanması ülkenin ekonomik çıkarlarına zarar verirdi, söyleyemedik” Ya sonra? Erişim engeli, haber yasağı...

First Lady’nin çantasının fiyatı bile bu kapsama alındı. Bence de alınmalıydı! Hakikaten ülkenin ekonomik çıkarlarına zarar verecek bir fiyattaydı.

Zira gerçeklerin bir gün açığa çıkmak gibi bir huyu olduğunu biri onlara hatırlatmalı!