Bu döviz bolluğunda döviz dar boğazı yaşamak

Aslında ortada tartışmalı hiçbir şey yok; aklı başında ve iktisat bilen kime sorsanız Türkiye ekonomisinin güncel bir tane sorunu var, o da enflasyon.

Geri kalan bütün diğer güncel sorunlar, enflasyon sorununun ortaya çıkardığı sonuçlar.

Fakat kendisini “ekonomist” ilan eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a soracak olursanız, hayır sorun enflasyonda değil, faizde. Ona göre ana sorun faiz, enflasyon da yüksek faizin ortaya çıkardığı sorunlardan biri.

Bu kadar temel ve önemli bir konuda bu denli büyük bir fikir anlaşmazlığı olunca, üstelik fikir anlaşmazlığının taraflarından biri tek başına her şeye karar veren Cumhurbaşkanı olunca, elbette onun dediği oluyor.

Türkiye 2018’den beri Cumhurbaşkanı’nın bu fikrinin sonuçlarını yaşıyor; sırtımız 2018 ilkbaharından beri yerden kalkmadı. Ama 2021 Eylül ayından beri daha bir fena yapıştık yere; çünkü Cumhurbaşkanı fikrini zorla uygulattı, Merkez Bankası faizlerini düşürmeye başladı.

Sadece faiz düşürse bir şey değil; çünkü piyasanın kendisi bu gösterge faize uymak zorunda değil. Geçmişte biz bu ikili faizi yaşadık; Merkez’in gösterge faizi başka oldu, bankalara para sattığı “pencere”nin faizi başka.

Ama bu sefer öyle olmadı. Merkez Bankası farklı bir faiz penceresi açmadı, bankaları sahiden yüzde 14 faizle fonluyor. Yani Merkez Bankası eylül ayından beri giderek artan miktarlarda piyasaya ucuz para pompalıyor. Halk diliyle söylemek gerekirse para basıyor.

Kelime anlamı “şişmek” olan enflasyonun esas sebebi de bu işte: Parasal şişkinlik.

Bankaların ve şirketlerin çok yüksek rakamlı kârları da, mevcut bütçeye onun yarısı kadar ek bütçe çıkarmakla ulaşılan yeni büyük devlet bütçesi rakamı da hep bu “şişkinlik”in sonuçları.

Şirketin kârı diyelim 100 liradan 500 liraya yükseliyor; benzer şekilde o şirketin üretip sattığı ürünün fiyatı da 10 liradan 90 liraya yükseliyor. Ama aynı süre içinde vatandaşın kullanılabilir geliri 10 liradan 47 liraya yükselebiliyor.

Hayat pahalılığı işte böyle işliyor; enflasyonun haksızlık yaratma mekanizması da tam olarak bu.

TL bazında yaşanan bu şişme sizi aldatmasın; rakamları dolara çevirdiğinizde gerçek resmi görebilir hale geliyorsunuz: Dolarla bakıldığında ücretlerdeki gerileme saklanamayacak seviyede.

Dolar geçen yıl 28 Haziran günü 8,73’ten satılıyormuş, bugünkü fiyata bakınca yüzde 100’lük “şişme” var. Biz bu ölçüde ve hızda bir değer kaybını ne 80’lerde, ne 90’larda ne de 2000’lerde yaşadık.

Peki doların fiyatı neden şişiyor? Onun da cevabı aynı: Merkez Bankası ortalığa ucuz TL pompaladığı için…

Merkez Bankası’ndan ucuza TL’yi alanların bir bölümü, farklı farklı saiklerle gidip dolar satın alıyor. Erdoğan iktidarı bu dolar satın alma güdüsünü Merkez Bankası faiziyle engellemek dururken kalktı TL’nin faizini dolar kuruna bağladı, yani KKM denen ucubeyi icat etti.

Ama piyasanın dolara olan hücumu sınırlanmakla birlikte durdurulamadı. Özellikle şirketler kesimi dolar almaya devam etti.

Neden devam etti?

Birincisi ve en önemli sebep, şirketler dolarla olan borçlarını kapatmaya çalışıyorlar, gelecekte ödeyecekleri doları bile şimdiden almak istiyorlar, çünkü dolar kuru büyük bir hızla artıyor.

İkinci önemli sebep, şirketler üretime ve ticarete devam edebilmek için ithalat yapmak zorunda. O sebeple dolar satın alıyorlar.

Üçüncü önemli sebep, şirketler aynen bireyler gibi yüksek enflasyon ortamında varlıklarını korumak istiyorlar, o yüzden dolara geçiyorlar.

Dövize yönelik bu talep, Türkiye’ye ciddi bir döviz dar boğazı yaşatıyor. Oysa ihracat rekorları kırılan, ayda ortalama 20 milyar doların üzerinde döviz girişi yaşanan bir ekonomi artık Türk ekonomisi. Fakat buna rağmen Merkez Bankası’nın kasasında nakit kullanılabilir sadece 7,5 milyar doları var. (Türkiye ayda ortalama 30 milyar dolara yakın ithalat yapıyor. Kasada en azından 1 aylık ithalat kadar yedek para bulunsa fena olmaz aslında.)

Merkez Bankası’nın kasasında döviz olmamasının sebebi, Türkiye’nin döviz rezervlerini iç piyasaya satmış olması. Bu satışın sebebi de, Merkez Bankası’nın bireylere ve şirketlere o kadar dövizi satın almalarına yetecek kadar TL’yi ucuza piyasaya çıkartması…

Görüyorsunuz değil mi, Türk ekonomisi kendi kuyruğunu yemeye çalışan bir yılan gibi veya eskilerin deyimiyle bir “fasit daire” içinde.

Şimdi o Merkez Bankası şirketlere “Bankada döviziniz varsa size TL kredi yok” diyor. Az önce söyledim, o şirketlerin o dövize ithalat için ve üretim için ihtiyacı var. Şirketlerin dolar likiditesini kısmaya kalkışmak bir çeşit intihar girişimi.

Oysa devletin yapması gereken, şirketlere ve piyasaya karşı bilek gücü sergilemek değil, kendi kuyruğunu ısırmakta olan yılanın kafasından tutup onu kuyruğu bırakmaya zorlamak. Yani kısır döngüyü kırmak için faizle değil enflasyonla mücadele etmek.

Biz enflasyonu nutuk atarak ve marketleri tehdit ederek düşürmeye çalışıyoruz.

YORUMLAR (24)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
24 Yorum