Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi (BŞEÜ) ve Türkiye Gençlik Kulüpleri Konfederasyonu tarafından “Yüzde yüz milli düşünce, yerli üretim, doğru tercih” konulu panel düzenlendi.

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Konferans Salonu’nda düzenlenen panelde, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ayşe Türkmenoğlu, GENÇKONFED Genel Başkanı Bilal Okudan, GENÇKONFED Genel Başkan Yardımcısı Güngör Doğanay ve GENÇKONFED Genel Sekreteri Ertuğrul Karatay, öğrencilere yerli üretimin genişletilip, dışa bağımlılığın azaltılmasının önemini anlattı.

ÖZBAY, “MİLLİ DÜŞÜNCE VE YERLİ ÜRETİMİ SONUNA KADAR DESTEKLİYORUZ”

Programın açılış konuşmasını yapan Rektör Vekili Nurgül Özbay şöyle konuştu:

“Değerli misafirler, bugün burada bir araya gelmemizin nedeni; milli düşünce ve yeerli üretimin önemini vugulayarak bu konuda herkesin üzerine düşen görevlerini n farkına varmsını sağlamaktır. Teknolojinin hızla ilerleyişinin önünde değişim kaçınılmazdır. Bu değişime ayak uydurabilmek amacıyla ülkemizde tüketim temelli anlayış yerine üretim temelli sistemlerin yer alması gerekmektedir. Sanayideki yerli üretimler ancak yerli tasarımlarla değerlenip kalıcı hale gelmektedir.

2015-2018 yıllarını kapsayan Türkiye Sanayi Strateji Belgesi kapsamında yer alan hedefler, sanayide bilgi teknolojilere dayalı, yüksek katma değerli yerli üretimin geliştirilmesi, kaynakların etkin kullanıldığı, daha yeşil ve rekabetçi sanayi yapısına dönüşümün sağlanması ve sosyal ve bölgesel değişmeye katkı sağlayan nitelikli iş gücüne sahip sanayinin geliştiirlmesi şeklinde sıralanmaktadır.

Bu hedeflerle, ülkemizin uzun dönemde ekonomik gelişmesinin sürdürülebilmesi, rekabet gücünün artırılabilmesi ve uluslararası piyasalarda konumunun güçlendirilebilmesi için teknolojik yetenek birikimine ihtiyaç vardır. Bu bağlamda, üniversitelermize de büyük bir sorumluluk düşmektedir. Teknik elemanların yetiştirildiği üniversitelerde verilen teorik eğitimler, pratik uygulamalrla desteklenerek eğitimin daha kalıcı ve daha verimli hale gelmesi amaçlanmaktadır.

Bu amaç için de üniversitemiz 2017-2018 eğitim öğretim yılı itibariyle meslek yüksekokullarında öğrencilerimizin eğitimlerinin bir dönemini ilili alanlarıyla ilgili uygulama yapabilecekleri sektörlerde çalışmaya başlamışlardır.

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi olarak, milli düşünce ve yerli üretimi sonuna kadar destekliyor, teknoloji transfer ofisi gibi oluşumlara da büyük önem vermekteyiz. Bu konularda kendimizi geliştirerek çalışmalarımızın devam edeceğini belirtiyor ve katılımlarınız için teşekkürlerimi sunuyorum.”

KARATAY, “2023 HEDEFLERİMİZE UZAY VE HAVACILIĞA YAPTIĞIMIZ YATIRIMLARLA ULAŞACAĞIZ”

Özbay’ın ardından konuşan GENÇKONFED Genel Sekreteri Ertuğrul Karatay ise son yılların en önemli sektörü olan uzay ve havacılık alanında yerlileşme ve millileşmenin önemine değindi. Karatay şöyle konuştu:

“Son yılların en önemli sektörleri havacılık ve uzay. Ülkelere kilogram başına getirdiği gelir olarak bakarsak, 1 kilogram uydunun 20 bin dolara ulaşırken, 1 kilogram pirincin ise 4-5 TL civarı. Ülkelerin havacılık ve uzay sanayine yönlenmelerindeki en büyük etkenlerden biri bu. Bir diğeri ise saçılma etkisi. Uzay sanayi, kendisi büyürken, diğer sektörlerin de büyümesini sağlıyor. Kendisiyle beraber yaklaşık 610 tane yeni sektör doğuruyor.

2023 hedeflerimizden biri de dünyanın ekonomisi en iyi 10 ülkesine girmek. Havacılık ve uzay alanında yaptığımız yatırımalrla da bu hedefimizi gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. Bunun için d eilk önce yerlileştirmeye gitmemiz gerekiyor. ATAK Helikopterimiz, ANKA İnsansız Hava Araçlarımız, BAYRAKTAR İnsansız Hava Aracı ve 2023’e yetiştirilmesi planlanan Milli Muharip Uçağımız var ama rekabet gücünün arttırılması gerekiyor. Ürünü sadece yapmanız önemli deil aynı zamanda o ürünün yeterli kaynağa da ulaşmasını sağlamanız gerkeiyor. Bunun da en önemli göstergesi sertifikasyon. Ürünü sertifike edip diğer ülkelere pazarlayamadığınız sürece o ürünü üretmenizin bir anlamı yok.

Diğer bir kriter de sektörde iş birliği sağlayacak politikalar oluşturulması. Bu anlamda da Türkiye’nin NASA’sı denilen Türkiye Uzay Ajansı kuruluyor. İnşallah bu yasama döneminde kurulmuş olacak. Uzay Ajansı kurulduktan sonra inşallah daha da iyi politikalarla uzay alanında yenilikçi ve Ar-Ge esaslı bir üretim kültürü oluşacak.

Cumhuriyetin ilk döneminde havacılık ve uzay anlamında çok şey yaptığımız görülüyor. Eskişehir’deki uçak fabrikamıza yaklaşık 250 tane sipariş almışız diğer ülkelerden. 1928 yılında katılmasının ardından 1932’de Kayseri’de teyyare fabrikası 94 sipariş alıyor. Sadece uçak üretimi ile yetinmemişiz, aynı zamanda motor da üretmişiz. Daha sonra sanki beyinlerimize reset atılmış. Bunları 1928’lerde yaparken şimdi tekrar kendi uçağımızı yapmak istiyoruz, kendi arabamızı yapmak istiyoruz. Kendi motorumuzu yapmak istiyoruz. Bir nevi beyinlerimiz resetlenmiş ve yapmamız istenmemiş. Şu anda ülkemizin yapmakta olduğu yerli uçak projemiz var. Bununla birlikte 6 trilyon dolarlık yakın bir pasta olacak. Eğer bu yerli yolcu uçağını üretirsek buradan da %3-4’lük bir gelir elde edebiliriz.

Havacılık sektörü şu anda doğrudan 2.6 milyon, dolaylı yoldan yaklaşık 60 milyon kişiye iş imkanı sağlıyor.

Bildiğiniz üzere Amerika’nın, Avrupa Birliği’nin, Rusya’nın, Çin’in ve Japonya’nın kendi küresel sistemleri var. Ülkemizin de bu anlamda GÖKTÜRK1 ve GÖKTÜRK2 uyduları var.

Az önce de değilim gibi uzay ve havacılık sektörü kendi gelişimiyle beraber başka sektörlerin de gelişimini sağlıyor. Bunlar; malzeme üretimi, güç üretimi, enerji depolama, geri dönüşüm, atık üretimi, robotik, sağlık, ulaşım, mühendislilk, bilgi hesaplama ve yazılım alanları. Aynı zamanda NASA’nın da yapmış olduğu araştırmaya göre, havacılık ve uzay sektörüne yapılan 1 birimlik yatırımın 7 birim olarak ekonomiye katkı sağlıyor. Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.”

DOĞANAY, “TURİZMDE 6. SIRADAN 44. SIRAYA DÜŞTÜK”

GENÇKONFED Genel Başkan Yardımcısı Güngör Doğanay ise konuşmasında turizm ve spor alanında dışa bağımlılığın azaltılması gerektiğine vurgu yaptı. Doğanay konuşmasında şunları aktardı:

“Benim alanım turizm ve spor. 2013 senesinde biz dünya ortalamasında 34 milyon turistle 6. Sıradayken küresel terörün artması ve farklı sebeplerden dolayı 2016’nın verilerinde 44. Sırada olduğumuzu görüyoruz. 34 milyon turist ağırlamapozisyonundayken yaklaşık 8-9 milyon civarına kadar gerilemişiz. Bunun aynında da biz her yıl yerli turiztlerimiz de turizm olarak yurtdışını tercih ediyorlar. Bu şekilde de yaklaşık 5.5, 6 milyon doları yurt dışına gönderiyoruz.

Sadece küresel terör nedeniyle turist kaybı yaşamıyoruz. Kendi insanımızın turizm anlamında uyguladığı bazı yanlış politikalar yüzünden ve turiste karşı uyguladıkları yanlış hareketler yüzünden bir turist kaybına da uğruyoruz. Bunun önlemini almak için de çok çalışmamız gerekiyor.

Diğer bir bahsedeceğim husus da spor alanında kaybettiğimiz noktalar. Türkiye’de 100 kişiden 71’inin en sevdiği spor futbol. Futbol alanında dünyada 500 milyar dolarlık bir pasta dilimi var. Ülke olarak biz bu pastanın sadece 1.2 milyar dolarından faydalanabiliyoruz. Biz futbolda yerlileşme ve millileşme sağlayamadığımız için hem bir futbol takımı kurmakta zorlanıyoruz hem de dünyada bulunan bu büyük küresel miktardan faydalanma oranımız aza düşüyor. Yerli sporcuya biraz daha ağırlık verebilirsek dünyadaki bu küresel rakamdan daha da fazla faydalanacağımızdan eminim.

Şeyh Edebali’nin de dediği gibi “Geçmişini bilmeyen geleceğini bilemez.” Biz geçmişimizden bihaberiz. Üniversitelerde bu işi başlatmamızın sebebi de önümüzdeki süreçlerde bu ülkenin yönetiminde olacak kişiler yine bu üniversitelerden çıkacak. O nedenle bizler burada bir farkındalık oluşturabilmek amacıyla çalışıyoruz.

Son 150 yıldır bizim kulağımıza siz üretemezsiniz, siz yapamazsınız, siz başaramazsınızı üflediler. Bizim tarihimizde birçok önemli isim var. Modern bilim dallarının temellerini atmış atalarımız var. Biz ne oldu da resetlendik? Biz en önemlisi okumaktan ve araştırmaktan uzaklaştık. Geçmişe yönelik, tarihimize yönelik, geçmiş medeniyetlerimizdeki başarılı insanları okuyarak, inceleyerek yetişirseniz bir bilgiye varılır. Yerli ve milli üretimi ancak ve ancak bilgiye sahip olarak elde edebiliriz.”

OKUDAN, “ÖNCELİKLE MİLLİ VE YERLİ DÜŞÜNCE GELİŞMELİ”

Okudan, "Yüzde 100 Milli Düşünce, Yerli Üretim ve Doğru Tercih" programı ile Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada kendi savunma sanayisini, uzay sanayisini, uçağını, gemisini, tankını, yerli otomobilini, katma değeri yüksek fabrikalarını ve ileri teknoloji üreten sanayisini oluşturabilmesi için öncelikle milli ve yerli düşüncenin geliştirilmesini amaçladıklarını vurguladı.

Küresel ekonomideki sarsıntılara rağmen, Türkiye ekonomisinin son yıllarda heyecan verici gelişmeler kaydettiğini ifade eden Okudan, Türkiye'nin uzun vadeli hedefler ortaya koyduğunun altını çizdi.

TÜRKMENOĞLU, “ÜLKE OLARAK POTANSİYELİMİZİ KEŞFETMELİYİZ”

Son olarak konuşan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ayşe Türkmenoğlu ise Türkiye’nin dışa bağımlığını azaltmanın yolunun kendi potansiyeline olan güvenini güçlendirmek olduğunun altını çizdi. Emperyal güçlerin daime ülkemiZ üzerinde birtakım oyunlar oynadığını ifade eden Türkmenoğlu, “Ülkemizi sömürmek isteyen güçlere karşı yerli ve milli ürünlerimizle ve güçlü ekonomimizle direnebiliriz”dedi.

Türkmenoğlu şöyle konuştu:

“ Öncelikle şunu söylemek istiyorum bu bizim yeniden kendi değerlerimizi, kendi yetenklerimizi keşfetme yolculuğu olarak değerlendirilebilir bu süreç. Yyüzde 100 milli, yüzde 100 yerli düşüncesi altında Türkiye’nin dününü, bugününün ve yarınını anlatmaya gayret ediyoruz. En önemlisi kendimize olan özgüvenimizi tekrar kazanmamız gerekiyor. Ben inanıyorum ki iyi ve umutlu bir şekilde çalışırsak dünyada yapamayacağımız hiçbir şey yok. Ama öncelikle kendi değer yargılarımızı, kendi yeteneklerimizi ve en önemlisi ülke olarak potansiyelimizi keşfetmeliyiz. bir Amerikalı ya da İngiliz’den daha az zeki değiliz. Aksine beki de koşulların vwediği güçlüklerle daha fazla mücadele ediyoruz, bir şeyleri yoktan var edebiliyoruz. Bu çok önemli. Anadolu insanının bu kapasitesi ve yeteneği var.

Osmanlı’nın son 100 yılından bu yana Türkiye’nni cesaretini kırmaya yönelik adımlar atılmış. Çünkü Osmanlı’nın son 100 yılına baktığınız zaman kendi kendine yetebilen bir ülkenin sonrasında dışa bağımlı, özellikle batılı emperyal güçlere bağımlı hale getirilmeye çalışıldığını ve bu konuda da başarılı olunduğunu görüyorsunuz.

Anadolu topraklarındaki insanlar kendi kendine yetemesin, edilgen bir yapıda olsun, muhtaç olsun istiyorlar. Şu anda bütün emperyal güçlerin yaptığı uygulama bu. Şu anda bütün 3. Dünya ülkelerini sömürüyorlar ve Türkiye’yi de epey bir dönem bu şekilde sömürmeye gayret etmişler. Tabi ki gelen yönetimler dirençli bir şekilde bir şeyler yapmaya gayret etmişler ama sizin direnebilmeniz için ekonominizin de güçlü olması gerekiyor. Ekonominiz güçlü ise insanınız bu anlamda yönetimlere destek veriyorsa bir şeyler yapabilirsiniz. Türkiye’de özellikle savunma sanayi ile ilgili çok önemli gelişmeler oldu ve olmaya da devam ediyor. Bir taraftan da Türkiye dışa olan bağımlılığını yüzde 80’den yüzde 40’a düşürmüş durumda. Bunun yüzde 5-10’lara da düşürülmesi de söz konusu ama bizi buna öncelikli olarak inanmamız ve bu inançla çalışmamız gerekiyor.

Türkiye şu anda gerek eğitim noktasında, gerek bilişim noktasında, alt yapı noktasında dünya ile baş edebilecek bir konumda.

Şu anda yazılım sektörü anlamında Hindistan dünyanın bir numarası konumunda. Telekominikasyon açısından merkez Hindistan olarak veriliyor. Amerika’daki bir şirket ama serveri Hindistan’da. Hindistan’daki gençlere istihdam sağlayıp orada çalıştırıyorlar. Hem de çok az paralarla yapıyorlar bunu. Hindistan bunu özkaynakları ve kendi şirketleri ile yapsa heralde Hindistan’ın durumu çok daha farklı olur şu anki durumundan.

Çin’in son zamanlardaki kalkınmalarını hepimiz çok iyi biliyoruz. Birçok uluslararası şirket Çin’de kuruluyor ve orada çok ucuz bir şekilde. İnsan gücünü kullanıyorlar ama dünya teknolojileri ile yarışacak şekilde teknolojiler geliştirerek dünyaya ihraç ediyorlar.

Türkiye, enerji koridoru durumunda. Orta Asya’dan, Orta Doğu’dan ve Rusya’dan enerji akışının ana merkezi Türkiye. Bu noktada Türkiye’nin önemi belki de mavi akımdan sonra çok farklılaştı. Siz ülkenizden geçiş hakkı veriyorsanız, bu ülkeden aldığınız enerji ile ilgili size bir miktar indirim yapılıyor. Sizin topraklarınız kullanıldığı için bir bakıma da kira alıyorsunuz ve bunu ülkeniz lehine kullanıyorsunuz. Bu konuyla ilgili Türkiye’nin bu ayrıcalıklı hali birçok batılı emperyalistin de Türkiye’ye karşı olan negatif yöndeki düşüncelerini desteklemiş oldu. Geldiğimiz noktada Türkiye aslında biraz da bunu yaşıyor.

Bir taraftan Orta Doğu’da çok farklı bir yapı kurulmaya çalışılıyor. Çünkü Orta Doğu’nun enerji noktasındaçok önemli bir yeri var. Ama bir taraftan da Orta Doğu’daki her düzen 1940’lı yıllardan itibaren diyelim İsrail’in güvenliği ve İsrail’in yayılmacı politikasını destekleyici bir şekilde oluşturulmuştur emperyal güçler tarafından. Şu anda ülkemizin yakın coğrafyasında yaşananları da aslında bu şekilde değerlendirmek lazım. Biliyorsunuz Suriye’de yaşanna bir iç savaş var. Bir taraftan Irak ile ilgili problemler var, İran’a ve Türkiye’ye yönelik tehditler var. Türkiye ve İran neden önemli bu bölgede? Çünkü ikisi de çok nüfuslu ve Müslümanların gerçek anlamda merkezi olan iki ülke. Bunlar, kendilerine gör İsrail’in güvenliğini tehdit ediyorlar. Burada da bizim gücümüzü kesmek için kendimize olan gücümüzü kırmaya çalışacaklar. Türkiye bu sürece bir dur dedi. Biz her anlamda kendimize yeten bir ülkeyiz. İnsanımızın potansiyeli çok iyi. Kendi kendimize yetebildildiğimiz gibi başka ülkelere de yetebilecek potansiyele sahibiz. Kendi uçağımızı kendimiz üretebiliriz. Kendi arabamızı kendimiz üretebiliriz. Kendi savunma sistemimizi kendimiz üretebiliriz dedi ve düğmeye bastı.

Cumhurbaşkanlığında her hafta pek çok kişi biz yeni bir şey bulduk ve bunu Türkiye’nin yararına kullanmak istiyoruz diye bir çok kişi arıyor. Ben de insanımızın bu kapasitesini gördükçe çok mutlu oluyorum. Ülkemizin bu anlamdaki potansiyelini gördükçe geleceğe olan inancım ve güvenim çok daha netleşiyor.

Türkiye kendi ilacını üretti. Bizim kimyagerlerimiz birçok ülkenin kimyagerinden daha iyi ama az önce de bahsettiğim gibi birtakım lobiler, kendi ülkeleri dışında bunların üretilmelerine izin vermiyorlar. Oluşan tekeller bunu sadece biz yaparız, siz bizden alacaksınız diyorlar. Türkiye işte tam da bunların mücadelesini veriyor. Sayın Cumhurbaşkanımız 15 Temmuz’dan sonra “Şu anda Türkiye istiklal ve istikbal mücadelesi veriyor” demişti. Askeri anlamda, devletimizin bağımsızlığı noktalarında verilen mücadeleler olduğu gibi ekonomik anlamda verdiğimiz mücadele de çok önemli. Şu anda bir nevi dünyanın emperyal güçlerine karşı biz diyoruz ki biz Türk insanının gücünü görüyoruz, kendi ayaklarımızın üzerinde duracağız. Ama bu demek değil ki dünyayla olan entegrasyonumuzu tamamen kaldıralım, kendi içimize dönelim. Aksine kendi kaynaklarımızı diğer ülkelerle paylaşalım. Biz de sağlayan olalım. Alan değil veren el olalım istiyoruz. Bunun için çalışıyoruz. Sizlerle beraber bunun çok daha ileri aşamalara geleceğine inanıyorum.

İsrail şu an genetiği değiştirilmiş hiçbir tohum kullanmıyor. İsrail’e baktığınız zaman çok fazla kanser hastası göremezsiniz ama diğer ülekelere istedikleri gibi, hangi ilaç sektörünü desteklemek istiyorlarsa o tohumları gönderiyorlar ve o ülkede o hastalıklar da sirayet ediyor. Bizim binlerce yıllık tarım geleneğimiz var. Özellikle 40’lı-60’lı yıllarda genetiği değiştirilmemiş, orijinal tohumlarımız ülkemizden yurt dışına kaçırılmış ve onlar muhafaza ediliyor. Bu tohumları orijinaline uygun bir şekilde üreten bir sistem geliştirdi bizim ülkemizdeki bazı üniversiteli arkadaşlar. Gizli olduğu için çok fazla detay vermek istemiyorum çünkü bu kişiler güvenlik anlamında problem yaşayabilirler. Başka ülkelerin ajanlarının hedeflerinde olabilirler. Çünkü Türkiye’nin çok yararına olacak bir iş. Bunun gibi birçok gelişme daha yaşanıyor. Biraz önce de söylenildiği gibi yerl uçakla birlikte 6 trilyon dolarlık bir pasta oluşacak. Türkiye’nin yıllık bütçesi ortalama 500 milyar dolar. Bize kazandıracaklarını düşünebiliyor musunuz? Bu ve buna benzer çok fazla örnek var.

Öncelikle bu programın gerçekleşmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Sizlerden özellikle şunu istiyorum, lütfen geleceğe dair umudunuzu hiçbir zaman kaybetmeyin. Hayat yolculuğunda hepinize başarılar diliyorum.”

Akademik personel ve öğrencilerin katıldığı panel, panelistlerin öğrencilerin sorularını cevaplamasının ardından sona erdi.

Editör: TE Bilişim