1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Born: Türkiye ile ilişkilerde yeni bir sayfa açıldı

7 Kasım 2017

Ankara-Berlin hattında canlanan diplomasi trafiğini değerlendiren Almanya’nın eski Ankara Büyükelçisi Born, her iki tarafta gerginlikleri geride bırakma arzusu olduğuna ve şimdi adımlar atılması gerektiğine işaret etti.

https://p.dw.com/p/2nBXn
Wolf-Ruthart Born deutscher Diplomat
Fotoğraf: DW/D. Akal

Almanya’nın eski Ankara büyükelçisi Wolf-Ruthart Born, Türk ve Alman dışişleri bakanlarının hafta sonunda Antalya’da yaptıkları görüşmenin olumlu bir gelişme olduğunu belirterek, “Almanya-Türkiye ilişkilerinde yeni bir sayfa açıldı” diye konuştu.

Her iki ülkenin gerginlikleri geride bırakma ve ilişkileri normalleştirme arzusunda olduğunu söyleyen Born, “Her iki tarafta sert retorik yerini sakin bir söyleme bırakmalı, ilişkilerde açılan bu yeni sayfayı destekleyici bir tutum sergilenmeli” dedi.

2003-2006 yıllarında Almanya’nın Ankara büyükelçisi olarak görev yapan, halen Alman iş dünyasının yatırımları için Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı’na danışmanlık yapan Wolf-Ruthart Born’a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

DW Türkçe: Dışişleri Bakanı Gabriel’in hafta sonunda Antalya’da mevkidaşı Çavuşoğlu ile bir araya gelmesi ilişkilerde normalleşme sürecine girildiğinin işareti olarak görülebilir mi?

Born: Dışişleri Bakanı Gabriel’in Antalya’ya gitmesi, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile görüşmesi iyi bir sinyal. İki bakanın buluşması, tutuklu bazı Alman vatandaşlarının serbest kalmasının ardından gerçekleşti. Dışişleri bakanlarının buluşmasını, Türk-Alman ilişkilerinde yeni bir sayfanın açılmasına dönük adım olarak görüyorum. Her iki tarafın, özellikle Türkiye’nin, ilişkilerde yeni bir sayfanın açılması için hazır olduğunu görüyoruz.

DW Türkçe: Süreç, Almanya’nın eski başbakanlarından Gerhard Schröder’in Türkiye ziyareti ardından başladı. Schröder ve Erdoğan’ın başbakan oldukları dönem Ankara’da büyükelçi olarak görev yaptınız, iki lideri, ilişkilerini de yakından tanıyorsunuz. Neden Schröder'in devreye girmesine ihtiyaç duyuldu?

Born: İlişkiler kötüye gittiğinde, tekrar rayına sokabilmek için yol yordam aranır. Bu Alman hükümetinin görevidir. Bu çerçevede, nihai hedefi yakınlaşma olan bir dış politika amacı için, her zaman Türkiye dostu olmuş, Erdoğan ile iyi ilişkileri olan, kıdemli, eski bir devlet adamının desteği alınabilir. Hatırlarsanız, Türkiye’nin AB üyeliği için müzakere süreci 3 Ekim 2005 tarihinde, Schröder’in başbakanlık döneminde başlamıştı. Schröder, Türkiye’nin AB üyeliği sürecine çok güçlü destek verdi ve Erdoğan ile de kimyaları hep uyuştu. Bu ilişki Schröder’in başbakanlığı sonrasında da muhafaza edildi.

DW Türkçe: Bundan sonra nasıl bir süreç yaşanır, normalleşme için ne tür adımlar atılabilir?

Born: Almanya'da yeni koalisyon hükümetinin kurulmasına dönük görüşmeler sürüyor, sürecin tamamlanmasını beklemek lazım. Her iki tarafta sert retorik yerini sakin bir söyleme bırakmalı, ilişkilerde açılan bu yeni sayfayı destekleyici bir tutum sergilenmeli. Hem söyleme özen göstermeli, hem de ilişkilerin düzelmesine dönük adımlar atılmalı. Örneğin, haklarındaki iddialara ilişkin güçlü kanıt olmayan Alman vatandaşlarının tutukluluk hallerine son verilmeli, adil bir yargı süreci temin edilmeli. Bu en memnuniyet verici adım olacaktır.

DW Türkçe: Taraflar arasında güvenin yeniden tesisi için hangi adımlar atılmalı?

Born: Türk-Alman ilişkileri çok güçlü bir zemine dayanır. Söz konusu olan güven bunalımı değil, dönem dönem tarafların birbirini yanlış anlaması, birbirini kızdıran kararlar alması, adımlar atmasıdır. Bazı güçlü değerlerimizi savunmakla yüklüyüz. Bunlardan biri hukukun üstünlüğüdür. Türkiye’ye baktığımızda, hukukun üstünlüğünün uygulanmasında bazı sorunlar yaşanabildiğini görüyoruz. Bu nedenle Almanya eleştiriler yöneltiliyor. Öte yandan Alman Federal Meclisi’nde Ermeni kararı kabul edildi. Türkiye’yi tanıyan herkes, buna karşı bir tepki olabileceğini öngörebilirdi ve bu tepki de geldi. Her iki taraf, aslında önlenebilir sorunlara yol açtı. Şunu göz ardı etmemeliyiz. Türkiye’de bir darbe girişimi oldu. Biz acaba benzer bir olay yaşasaydık ne yapardık? Ayrıca otonomi ve bağımsızlık için şiddet uygulayan, silahlı bir savaş yürüten, insanları infaz eden terör örgütü PKK var. Almanya’da Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) varken, biz ateş püskürüyorduk. Özetle birbirimizi anlamamız gerekiyor. Schröder’in işte yaptığı bu. Erdoğan’a hangi alanda adımlar atılırsa ilişkiler düzelebilir mesajını iletmeye çalıştı.

DW Türkçe: Peki ne gibi alanlarda adımlar atılabilir size göre?

Born: İki yılda bir hükümetler arası stratejik istişarelerin yapılması kararlaştırılmıştı. Umarım en kısa zamanda Almanya'da yeni hükümet kurulur ve Türkiye de bir sonraki istişareler için stratejik ortağına davette bulunur. Bu toplantı için yapılacak hazırlık görüşmeleri işte pek çok konuda kararlar alınmasını gerekli kılacaktır. Bu da aslında dostane ilişkilere sahip iki ülkenin bir araya gelmesi için gerekli olumlu ortamı, ortak zemini yaratabilecektir.

DW Türkçe: Türk hükümet üyelerine gözlemlerinizi, düşüncelerinizi iletebiliyor musunuz?

Born: Ben Türkiye’nin, Türklerin dostuyum. Dostlar doğruyu söylemek için konuşurlar, Türk atasözüdür, dost acı söyler. Ben çok açık konuşuyorum. Olumlu şeyleri söylediğim kadar, daha iyi olması, geliştirilmesi gereken şeyleri de söylüyorum. Hedefimiz ilişkileri düzeltmek, daha iyiye taşımak. Aslında yolumuz belli. Hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesiyle pek çok sorun çözümlenmiş olacak.

DW Türkçe: Son gelişmeler, Alman yatırımcıların Türkiye’ye yatırım planlarını nasıl etkiliyor?

Born: Almanya, Türkiye’deki lider yatırımcı. Neredeyse 7 bin Alman sermayeli şirket faaliyet gösteriyor Türkiye’de. Yatırımcılar bir ülkeye, orada fırsatlar, hukuki çerçeve,  koşullar uygun olduğunda gider.  Türkiye yatırımcılar için çekici bir ülke olmaya devam ediyor. Ben Türk dostlarıma ‘bakın yatırım için şu alanlarda ilgi duyuluyor, gerekli koşulları hazırladığınızda Türkiye daha da çekici olacak' diyorum.

DW Türkçe: Alman hükümeti, önceki aylarda gerilimin tırmanması üzerine Hermes ihracat kredi garantisinin sınırlandırılması gibi bir takım ekonomik önlemler açıklamıştı. Bunların etkisi ne oldu?

Born: Bunlar ekonomik önlem değil ilişkilerde gelinen noktaya gösterilen bir reaksiyondu. Aralarında gazetecilerin de yer aldığı bazı Alman vatandaşlarının tutuklu olmasına bir tepkiydi. Alman hükümeti bazı gelişmelerin kabul edilemez noktada olduğu değerlendirmesini yaptı, olumsuz gidişatın son bulmasını istediğini, daha da kötü bir noktaya gelinmesi durumunda bazı adımlar atmak zorunda kalabileceği mesajını verdi. Bunların uygulanacağına inanmıyorum. Çünkü iki dost ülkeyiz, iki NATO müttefikiyiz. Türkiye AB’ye aday ülke. Zemin bu ve bu zeminde ilişkileri yeniden olumlu yönde geliştirmeliyiz.

DW Türkçe: Türkiye'nin AB üyelik müzakere sürecinin sonlandırılması, katılım öncesi mali yardımların sınırlandırılması taleplerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Born: AB üyelik müzakereleri Türkiye'nin yararına ve devam etmeli. Türk dostlarıma Kopenhagen kriterlerini yerine getirin, kararlılık ortaya koyun, bu mali yardımlardan yararlanmaya devam edin tavsiyesinde bulunuyorum. Sonunda üye olunup olunmayacağı siyasi bir karar olacaktır. AB’nin değerler ve kurallarını paylaşan bir Türkiye,  çağdaş, refah düzeyi yüksek, halkın refahını düşünen, çoğulcu, katılımcı bir ülke olur.

Söyleşi: Değer Akal

©Deutsche Welle Türkçe