• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Öztürk
Hüseyin Öztürk
TÜM YAZILARI

Bodoslama iman eden yerli ve milli bir insandı

23 Ekim 2019
A


Hüseyin Öztürk İletişim: [email protected]

Bizim cenahta böyle insanların sayısı bellidir. Bodoslama iman edip, yerli ve milli olabilme ağırlığını, her kul her kişi her er taşıyamaz.

Hem bodoslama iman edeceksin hem de yerli ve milli olacaksın. İman eden bir insanın böyle olabilmesi için şartsız ahireti öncelemesi gerekir.

Onun için “Devrim” kavramının tek taşıyıcısı ve sahibi denilse yeridir. Onu tanıyanlar, okuyanlar, hak verirler bu tespite.

Dünya ve ahiret devrimcisi olmak; dağların, taşların, ovaların, suların, denizlerin ve bilumum yaratılmış canlıların üstlenemediği emaneti üstlenmek demektir.

İşte Nuri Pakdil, bu emanetin yükünü önce nefsinde, sonra dünya-ahiret dengesinde yaşamış, bu imanla ruhunu teslim etmiş, tek sahibi Allah’ına kavuşmuştur.

Rahmetli Nuri ağabeyden söz edeceksek, “Devrim” kavramı üzerinde durmak gerekir.

Ahiretlerini inkâr edip, dünyalıklarını put edinen günümüzdeki “sol” fraksiyonun her cephesinde, sakız haline gelmiş yerli-milli değerlere ihanet yüklü “devrim” kelimesiyle, Nuri ağabeyin devrimciliğini karıştırmamak lazım.

Nuri Pakdil’in devrimciliği, önce nefis planında sonra yürek planında, sonra insanın yaratılış gayesinin inşasıyla donanmıştır.

Bu sebeple Nuri Pakdil’in devrimciliğini anlayabilmek için onun gibi şeksiz-şüphesiz iman etmek gerekir. Böyle iman eden insanlar da yerli ve milli maya sahibidirler.

Sanırım 1977 yılının ortalarıydı. Ankara’nın sıcak günlerinden birindeydik. Yaşar Kaplan ile birlikte Kızılay Karanfil Sokak yahut Küçük Esat-Bakanlıklar civarındaki küçük bir çalışma ofisinde ziyaret etmiştik.

İlk karşılaştığımda dağ gibi bir adam olarak görmüştüm. Konuşmayan ve sadece düşünen birisiydi. Onun yanında susmanın kutlu bir iş olduğunu görmüştüm.

Her sözün her cümlenin her kelimenin insana yüklediği bir vazifesi vardır.

Konuşan da dinleyen de kelimelere ihanet etmemelidir. İhanet edilirse oradan da o kimselerden de uzak durulmasını yazdıklarından öğrenmiştim.

“Eşhedü” insanıydı. Bütün hayatı boyunca şahitlik ettiği her zemin ve zamanda, şahitliğine halel getirmeden, imanının ve amelinin gereğini yaptı.

Şimdi de dostlarının şahitliğinde geldiği yere, ebedi yurduna döndü. Rahmeti rahmana kavuştu. Rabbim mekânını cennet eylesin.

Hacıbayram Camii’nde eda edilen namazından sonra dünyadaki yerini bize şahit olarak bıraktığı Tacettin Dergâhı’nın bahçesindeki mezarına kadar yüzlerce dostu iki kilometrelik mesafeyi yürüyerek, tekbirlerle, dualarla, gözyaşlarıyla şahitlik ettiler.

Ezcümle:

“Batı Notları” kitabının ilk sayfasında, 1972 yılında Avrupa’ya yaptığı ilk seyahatini anlatırken şu ifadelerle söze başlar:

“Kuşluğa doğru uçak Ankara’dan kalktı. Hala, alandaki arkadaşlarımın ellerini tutuyormuşum sanıyorum”.

Bir ikindi vakti de (19.10.2019) İstiklal Marşı’nın yazıldığı mekâna vasıl oldu. Ona dost olmak, akrabalık bağlarının her türlüsüyle bağlı olmak anlamındadır.

Dostlarının duaları ve hayırla anmalarıyla aramızda hep yaşayacaktır. 

Ruhu şerifi için el-Fatiha.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

ne devrimcisi be?

Ben devrimciyim diyen bir müslüman(?) kelimenin en hafifi ile salaktır. Sosyalist nurettin topçu da öyleydi.

terazinin kantarı

"Acaba ben bu marxizm' den bir islam çıkarabilir miyim?" diye ömür tüketen ahmak bir insandan nefret ederim! Böyle herifleri utanmadan Ebu Zer' e benzetenden de Allah' a sığınırım!
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23