AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz şubat ayında, “Türkiye’nin Suriye ve Libya politikaları ne bir maceradır ne de keyfe keder bir tercihtir” ifadelerini kullanmıştı. Bu sözlerin benzerini iki gün önce, AKP’nin genişletilmiş İl Başkanları toplantısında dile getirdi.

Erdoğan, Suriye ve Libya’ya asker gönderilmesini eleştirilere tepki verirken, müdahaleci dış politikayı ‘Türkiye Modeli’ diye savundu: “Türkiye Suriye’den çekilirse, Suriye huzura, özgürlüğe mi kavuşur? Oradaki tezgahı görmezden gelirsek, Kuzey Irak teröristlerden mi temizlenir? Türkiye sırtını dönerse Libya’da darbeciler köşelerine mi çekilir?”

Şahlanış: 2053, Hedef: Dünyanın yarısı!

Erdoğan, “Ülkedeki bir kesim ısrarla bizi kendi sığ sularına çekmeye çalışıyor” derken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içinde aklı başında olup da bunu savunan kişi görmediğini söyledi. Türkiye’nin hedeflerine ulaşacağı tarihi uzun tuttu. Yayılım alanını Afrika’dan Kafkasya’ya taşıdı:

“İnşallah 2053 yılı vizyonumuzu böyle bir model üzerine inşa edeceğiz. Türkiye niye Doğu Akdeniz’de diyorlar. Niye Afrika’da, niye Balkanlarda, Kafkaslarda, Orta Asya’da diyorlar. Velhasıl Türkiye böyle mücadeleyi niye veriyorlar diyorlar?”

Ne Türkiye’de ne müdahil olduğu ülkelerde huzur kaldı

Erdoğan’ın çürük soruları, çürümüş ideoloji gibi boşta kalıyor. 2013’te delik deşik edilen sınırlar ile Türkiye’yi radikalizmin yatağı haline getiren bir devlet adamının ülke içindeki güvenlikten bahsetmesi ve bunu savaşları sürdürerek sağlayacağını söylemesi akıl dışı. Söz edilen model, yeni değil! 2010 yılından sonra kurumsallaşan Türkçü-dinci ideoloji. O ideoloji içindeki talan-ganimet ekonomisi planı. Bildiğimiz neo-Osmanlıcılık!

Cihatçılar savaş suçları işledi

Türkiye, içeride refah ve barış ortamından giderek uzaklaştığı gibi, dışarıda da Erdoğan’ın söylediği gibi huzur ya da özgürlüklerin teminatı olmadı. Birleşmiş Milletler (BM), Bağımsız Uluslararası Komisyonu, sahadaki soruşturmalara dayandırdığı Ocak-Temmuz arasını kapsayan raporunu tamamladı. Buna göre alandaki tüm silahlı gruplar suç işledi.

Türkiye’nin desteklediği cihatçı unsuraların karışmış olduğu savaş suçları ise raporda önemli bir yer tuttu. Buna göre Serakaniye ve Afrin’de insanlık ve savaş suçları yoğun yaşandı. Türkiye destekli gruplar; cinayetlere karıştılar, özel mülklere zorla girdiler, yağma yaptılar, çocuklar ile kadınlara cinsel saldırıda bulundular ve kültürel mirası yok ettiler.

Kime yaradı?

Suriye’de iç savaşın başladığı ve radikal İslam’ın tırmandığı dönemden bu yana, AKP iktidarı ve Saray rejiminin, şimdi ‘2053 hedefi olan’ model ısrarı sürüyor. Dışarıda yıkılan ülkeler, içeride değişen demografi, entegrasyon sorunları, kontrolü öngörülmez radikalizm var. Peki bu huzur ve barış kime yaradı?

Hamaset ve kutuplaşma ile oy devşirilen sandık biraz bilgi veriyor. Ayrıca Libya’da düşürülen İHA ve SİHA’lar ile cihatçılar tarafından görüntülenen zırhlı araçlar da nemalanma konusuna başka bir noktadan açıklık getiriyor.

Umduğunu bulamadı

Saray rejimi, ölçüsüz ve hesapsız siyaset anlayışı ile uzun zamandır sadece günü kurtarmaya ve iktidarını uzatmaya çalıştı. Son gelişmeler, AKP iktidarının elinde dış politikada koca bir sıfır kaldığını gösteriyor.

Türkiye’nin destek verdiği Trablus merkezli Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin Başbakanı Fayiz es-Serrac, görevinden istifa edeceğini açıkladı. Erdoğan, Serrac’ın görevi bırakacağından duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

Suriye, İdlib’te de işler Türkiye için iyi gitmiyor. Rusya, ortak devriyeye çıkmayınca, Türkiye M4 karayolunda yalnız kaldı. Ruslar bazı noktaları savaş uçakları ile bombaladı. Bölgede, cihatçıların boşaltılmasına yönelik sürenin bittiğine ilişkin haberler var.

İdlib’ten Libya’ya ite kaka yürüyen işlerin son demi. Hediyesi İdlib’e sıkışıp kalan ve artık Libya’ya transfer imkanı da zorlaşan cihatçılar mı olacak? Üstelik, ekonomik kriz nedeni ile maaşlarının bile tam olarak ödenemediği şu dönemde!