RÖPORTAJ: Nil SOYSAL

CHP Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Engin Altay ile Maçka Parkı’ndaki “Adalet Nöbeti”nde konuştuk. 14 Haziran günü CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’na verilen tutuklama kararı sonrası ilk ve en sert açıklamayı yapan Altay’ın üslubunda bir değişiklik yoktu. Ama ses tonunda ve yüz ifadesinde büyük fark vardı... Altay bu defa tünelin ucundaki ışığa işaret etti.

“ÜLKEM ADINA ÜZÜLDÜM”

- Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde ilk ve en sert açıklamayı siz yaptınız. O gün orada neler yaşandı?
İnanın o gün sabah 08.30’dan kararın açıklandığı 15.30’a kadar çok rahattım. Bir tutuklama çıkacağına asla ihtimal vermiyordum. Hakim kararı okuduğunda ciddi bir şok yaşadım. Sadece Enis için değil Türkiye için şok oldum. Yargının içine düştüğü hal bakımından şok oldum. Yargının bu kadar siyasetin vesayeti altında olması, tasallutu ve hegemonyası altına girmiş olması beni ülke adına çok üzdü. Türkiye’de artık kimse mahkeme merdivenlerini çıkarken ‘Adalet önüne ve tarafsız mahkemeye çıkıyorum’ diyemez. Bugün Türkiye’de yargıçlar kararlarını verirken, ‘Nasıl bir karar verirsem Tayyip Erdoğan’ın hoşuna giderim’ diye karar veriyor. Gerek gazetecilere, gerek HDP milletvekillerine ve gerekse Enis Berberoğlu’na yönelik kararların kamu vicdanında bir karşılığı yoktur.

“AKP’LİLER DE PES DİYOR”

- SÖZCÜ gibi Atatürkçü bir gazeteye yapılan operasyona bakınca, çok da şaşırmamak lazım aslında...
Türkiye’nin içinde bulunduğu durum, demokrasimizin geldiği nokta bakımından çok vahim bir durumdur. Bu noktada Ak Partililerin de müşteki olmaları lazım. Bu asla kabul edilebilir bir durum değil. Bu şekilde Türkiye’de hayat devam edemez. Bu şekilde Türkiye’de demokrasi yaşatılamaz, yürütülemez. Biz ana muhalefet partisinin yetkilileri olarak bu hukuk garabeti karşısında hiç şüphesiz sert olmak zorundayız ve olacağız. Belki Enis cezaevine girdi ama bu karar Türkiye’de insanların gerçekleri görmesine yol açtı. Bunu samimiyetle söylüyorum, Ak Parti’ye bugüne kadar oy vermiş birçok insan “Artık bu kadar da olmaz. İşin tadı kaçtı” noktasına geldil.

- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Bıçak kemiğe dayandı” demişti ‘Adalet Yürüyüşü’ne başlarken... Peki bugün “Tünelin ucunda ışık göründü” diyebilir miyiz?

“TÜRKİYE İKİYE BÖLÜNDÜ”

Demokrasi kanallarını açmak için en başta bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak başka çaremiz yok. İşte Enis’ten önce Gökmen Ulu ve Mediha Olgun’un, Cumhuriyet yazarlarının durumu. SÖZCÜ’nün sahibi Burak Akbay’la ilgili karara bakın. Bu karar neye göre veriliyor? Ak Parti’den rahatsız olan herkes ya FETÖ’cü, ya PKK’lı, ya vatan haini, ya şu, ya bu! Böyle bir şey olmaz. Tayyip Erdoğan resmen Türkiye’yi ikiye böldü. Dünyanın hiçbir demokrasisinde böyle bir şey yok. Bizim aradığımız adalet, gün gelecek en çok Tayyip Erdoğan’a lazım olacak. Enis Berberoğlu’na ceza verilen davanın içeriği MİT TIR’ları davasıdır. Biz eğer FETÖ’cülükten ya da casusluktan yargılanacaksak, önce Tuğrul Türkeş’in yargılanması lazım. Bu silahların terör örgütlerine gittiğini dünya alem biliyor. Ortadoğu’da akan kandan birileri sorumlu olacaktır.

“YENİ KAYINPEDER BULAMAYIZ”

- Dokunulmazlıkların kaldırılması konusundaki tavrınız da yeniden tartışmaya açıldı. Kılıçdaroğlu, “Bugün olsa yine aynı kararı veririm” dedi. Siz ne düşünüyorsunuz?
Biz 2002’den beri milletvekili dokunulmazlığının kürsü dokunulmazlığıyla sınırlandırılmasını istiyoruz. Milletvekilinin suç işleme özgürlüğü olmamalı. Ama Enis Berberoğlu olayında daha yargı süreci bitmemişken hapse atıyorsunuz. Ya da Mediha Olgun ile Gökmen Ulu’yu hapse atıyorsunuz. Bunların bir yere kaçacağı yok ki. Yargılarsın, suçu kesinleşirse hüküm verirsin. Bugün Türkiye’de hırsızlık yap, bırak tutuklanmayı yargılanmıyorsun bile. Ama söz konusu AKP karşıtlığı ise yerin cezaevi... Biz şimdi Enis Berberoğlu’na yeni bir kayınpeder nereden bulalım? Enis Berberoğlu’nu özgürlüğüne kavuşturmak için, ona yeni bir kayınpeder bulma şansımız yok. Bu yanlışlar Türkiye’yi bir felakete sürüklüyor. Şu anda Türkiye’nin cezaevlerinde vicdan var, namus var, ahlak var, temel hak ve özgürlükler var. Türkiye’nin şeref ve haysiyeti var. Biz Enis Berberoğlu’nu, Gökmen Ulu’yu, Mediha Olgun’u ve Cumhuriyet yazarlarını koymadık cezaevine. Türkiye’nin namusunu, hukukunu, demokrasisini ve adaleti koyduk aslında... Cezaevine koyduğumuz adaleti cezaevinden çıkarmak için ne TBMM’nin, ne de yargının bir işlevi kalmadığını da görüyoruz. Dolayısıyla çare millettir.

“TÜRKİYE’NİN ADALETİNİ KORUMAK GÖREVİMİZ” Arkadaşımız Nil Soysal’a konuşan CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, “Türkiye’nin namusunu, hukukunu, adaletini korumak görevimiz” dedi. “TÜRKİYE’NİN ADALETİNİ KORUMAK GÖREVİMİZ”
Arkadaşımız Nil Soysal’a konuşan CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, “Türkiye’nin namusunu, hukukunu, adaletini korumak görevimiz” dedi.

‘Kimse umudunu kaybetmesin, her şey güzel olacak’


- Millete giden yol bu defa ‘Adalet Yürüyüşü’ mü?
Elbette... “Çare millet” sözü sadece sandıkla ilgili değildir. Direnme hakkı kutsaldır. 15 Temmuz’da sokağa çıkmak meşruydu. Biz de demokrasi elden gidiyor, hukuk devleti yok ediliyor, Meclis yok ediliyor diye çıktık. Şimdi geldiğimiz noktada yargı ve TBMM bir kişinin tekeline geçmiştir. Bu noktada elimizden gelen bütün imkanları barışçıl bir şekilde kullanmak gibi bir siyasi sorumluluğumuz var. 15 Haziran yürüyüşü bir zarurettir. Biz burada sadece Enis Berberoğlu için yürümüyoruz. Biz SÖZCÜ için, Cumhuriyet için, haksız ve hukuksuz yere cezaevine koyulan akademisyenler için, biz aslında 80 milyon için yürüyoruz! Bu bir siyasi dava da değil bu bir insanlık davasıdır. Söz konusu adalettir. Devletin, milletin bekasıdır.

- Peki ne bekliyorsunuz? Yürüyüş tamamlandığında ne değişecek?
90 yıllık Cumhuriyet tarihimizin en kayda değer olaylarından birini yaşıyoruz. Cumhuriyet demokrasi varsa, laik niteliği orta yerdeyse, hukuk devleti varsa bize lazım. Bunlar yoksa bize cumhuriyet lazım değil. Öbür cumhuriyetlerden her yerde var. Tayyip Erdoğan’ın yapmak istediği İran’da, Libya’da, Mısır’da olan cumhuriyetlerden birini inşa etmek. Ama bu mümkün olmayacak. Ankara Güven Park’ta tuttuğumuz kar topu, Genel Başkanımız İstanbul’a vardığında bir çığa dönüşecek. Türkiye umutlu olsun. Kimse moralini bozmasın. Kimse umutsuzluğa kapılmasın. Çünkü umut var ve umut olduğu sürece inanıyorum ki her şey çok güzel olacak.

‘En büyük yenilgiyi Erdoğan aldı’


- Bugün seçim olsa?..
Tayyip Erdoğan kendince muradına erdiğini düşünse de, bu süreç aldığı en büyük yenilgidir. Çünkü Ak Parti’ye oy veren seçmen de Erdoğan’ın hırsının, aklının kilometrelerce önünde gittiğini ve Katar politikası da dahil olmak üzere Türkiye’nin başını büyük bir belaya sokma noktasına geldiği kanaatine vardı. Bugün seçim olsa AKP bu aldığı oyun yarısını anca alır. Kendileri de farkında... “Adalet sokakta aranmaz” demeleri bu yüzden... Genel başkanımızın bu yürüyüşü sadece Enis Berberoğlu kararıyla ilgili değildir. Enis Berberoğlu kararı bardağı taşıran son damla olmuştur. SÖZCÜ’nün sahibi Burak Akbay ve çalışanları Gökmen Ulu ve Mediha Olgun’la ilgili, Cumhuriyet gazetesi yazarlarına yapılanlarla ilgili biz zaten bu konuda neler yapılabileceği üzerine bir değerlendirme sürecindeydik. Bir ülkede 158 gazeteci cezaevindeyse, dünyaya ‘Burada demokrasi var’ diyemezsiniz. Erdoğan şu anda Avrupa-Atlantik ailesindeki onurlu üyeliğimizi de yerle yeksan etmiştir. Dünyanın her yerinde Türkiye deyince akla bir diktatör tarafından yönetilen ülke geliyor. Erdoğan’ın bu uygulamaları Türkiye’nin dünyadan tecritine yol açacak noktaya gidiyor. Yol yakınken sesleniyorum; Erdoğan bu inadından, hırsından bir an önce vazgeçsin. Bu hırsı hem Türkiye’yi, hem Erdoğan’ı batıracaktır. ‘Her dediğim kanun hükmündedir’ felsefesiyle ülke yönetilmez.