Bütün saatleri durdur.
Rüzgârları avcuna al.
Kelimeleri avurtlarına...
Yolları dür bük, katla.
Silkele gökyüzünü.
Hevenk hevenk yıldız topla.
Ağlayan aşkları ipe as;
Kurulansın durulansın biraz.
***
Soruların cevabı can içinde canandır.
İyidir gözyaşları; muhtemelen aşktandır
***
Leylâ ve Mecnun (1)
Bir gözüm Leylâ...
Bir gözüm Mecnun...
Aynı yere bakarlar da...
Kavuşamazlar!
Gōzlerime bir gül takıp gidiyor.
***
Leylâ ve Mecnun (2)
Aklım Leylâ belki...
Belki.. Mecnun kalbim...
Niye bir çöl gibi yandığımı...
...bildim!
***
Leylâ ve Mecnun (3)
Çöl ... deyip geçme!
Geçemezsin zaten!
Çöz çöz bitmez bir yumak aşk;
Çözemezsin zaten!
***
Leylâ ve Mecnun (4)
Âşık olan feryat eyler.
Gece gündüz imdat eyler.
***
Aşksız Şehirler
Şiirsizliğin şiirini yazıyor şehirler;
Bütün sokakları aynı...
Mevsimleri aynı yaşıyor;
Aşksız bakışlar gibi;
Çekip gitmeliyim belki de?!...
***
Sevgili mi?
En yakın uzak...
En uzak yakın...
***
Yeni bir tariftir her aşk;
Olmaz tarifi aşkın!
***
Seher...
Bir aşkın demlenişi...
ansızın...
***
Bir bakış gibi kalıyor her şey...
Son bakış gibi...
***
Acı
Gökyüzü, mevsimler, bulutlar...
Yağmurlarının “rahmet” diye adı var.
Öyle acılarla kıvranıyorum ki!
Acılarım, seni unuttuğum kadar.
***
Mecazi aşklar deniz suyudur
***
Geçmiş Olsun
İster gözyaşı... de...
İster acı, ister ayrılık...
Ilık ılık bir rüzgârsa esen;
Bir üşüten bir yakan:
Adı: Aşk!
Geçmiş olsun!
***
Diyelim ki hiç âşık olmadın hayatta;
Derinden bir ah çekmişsindir, ha!
Tamam işte!
Üzülüp duruyor aşkım yok diye!
Elbette soramam aşkının rengini;
En çok neye iç geçirirsin;
Onu da kendine sor.
***
Kuş Yuvası
Gelene geçene...
Aşkın adresini soruyordu!
Herkeste bir şakınlık;
Kuşlar yeni bir yuva kuruyordu!
***
Kerem Aslı’(sı)nı buldu mu?!...
Mecnun’un aşkı;
Gölge—(ledi) mi çölleri?!...
Aslı neydi/kimdi ki;
Asıldı Kerem bunca?!...
Yunus’un çilesi doldu mu?!...
Çile sefâ oldu mu Yunus’a?!...
Ferhat niye dayandı dağlara?!...
Kimsin, nesin sen ey Şirin;
Dağları bu nasıl böyle deldirdin?!...
***
Aşka giriyorsan; ölç, biç!
Kalbin okyanuslar gibi dalgalanabilir!
Ölebilir zamanların bildik saadeti;
Saatler durabilir!
***
Aşkı arıyor herkes;
Kolay sanıyor!
Sonra seviyor;
Kendine göre...
Bir aşk buluyor;
Ya mecâzi, ya hakikî...
İkisinde de gözyaşı var...
İkisi de tuzlu...
Biri kötü huylu...
Biri iyi huylu...
***
Ne zormuş aşkı bulmak...
Arayı arayı bulanmak...
Geceler, sisler içinde kalmak...
Tam ramak kaldı derken...
Uzaklaşmak...
***
Sırr-ı Aşk
Muhabbet...
Aşka merdiven...
Aşk...
Mevsimlerin bir sofraya kurulduğu...
Gecelerin, gündüzlerin bir olduğu...
Ötesi sevdâ imiş...
Betin benzin solduğu...
N’olduğunu yaşayan bilir:
Kimine ayan beyan...
Kimine aynalarda sırrolduğu...
***
Gözlerin çiçek yağmuru...
Bakışların bahar...
Yüreğimde dağ başı rüzgârları...
Duâ hazinesi ellerin...
Adımlarında taze adresler...
Hayatı besteler her nefes...
***
Ekmeğin içinde ekmek yok;
Suyun içinde su...
Nerede gündüzlerin sükûneti;
Gecelerin uykusu?!...
Zamanlara telâşe yükledik.
Durma didikledik hayatı.
Düğünmüş bir zamanlar...
İnsanların doğum ve vefatı.
Şimdi kaybolan gökyüzü...
Unutulan nefesler demi...
Sevgi çekip gitti mi!
Vakit; ne vakti?!...
Ne zormuş: Görürken körlük!
Duyarken sağırlık!
Bu kadar hafifken hayat;
Bu kadar ağırlık!
Aşkın içinde aşk yok.
Yok ki yok; yok işte!
Dağların bir heybeti vardı;
Bir yokluk var bu işte.