Uzun süredir yerel yayın organlarında ilimiz ile ilgili yazılar yazıyorum.
Amacım, Cumhurbaşkanlığı sisteminin getirdiği yeni geçiş döneminde ilimizin fırsatları değerlendirmesi veya fırsatları kaçırmaması için katkı yapmaktır.
 
Yeni model, eskiden çok farklıdır. Artık işlerin ağırlık merkezi başbakan ve onunla birlikte meclisten güvenoyu alan hükümet değildir.
 
Bu büyük değişiklik ilimizi yakından ilgilendirmektedir.
 
Çünkü iş takibi, yatırımların programa girmesi, denetlenmesi gibi hususlar tamamen değişmiştir.
 
Bu yeni modeli kavrayan ve ona uygun çalışan iller başarılı olacaklardır.
 
Yeni model bütün hızı ile uygulanmakta ve devlet bütçesi, Cumhurbaşkanlığı makamınca yayınlanan yüz günlük icraat programları ile yatırımlar ve uygulamalar yapılmaktadır.
 
Bu icraat programları iyi takip edilip o programdaki ilgili bakanlığın listesinde yer almayan hiçbir problem çözüm masasına girmemiş demektir.
 
Ben yazılarımı, “bu yüzer günlük Cumhurbaşkanlığı icraat programlarına” göre yazıyorum ve önerilerimi bu programın gösterdiği politikalar çerçevesinde dile getirmeye çalışıyorum.
 
Bu programa girebilmemiz için öncelikle ilgili resmi kurum ve sivil toplum, oda ve derneklerimizce istenilen hizmetin öncelik değerlendirilmesini yaparak ilgili üst makama yazılı müracaat yapılıp ciddiyetle Ankara’da ve özellikle yetki sahibi Cumhurbaşkanlığı makamında takibi şarttır. Bunun için Niğde’de kanaat önderleri ve tüm kesimlerin temsilcilerinin iştiraki ile güç birliği oluşturularak hareket çok yararlı olacaktır.
 
Bir örnek olarak ülkemizin şu anki en büyük sorunlarından biri olan tarım, tarımsal ürünler, pahalılık konusu ile ilgili yazılar yazıyorum.
 
Çünkü Niğde bu alanda ve bazı ürünlerde ülke ve dünya ölçeğinde marka il durumundadır.
 
Elma, kiraz, patates, lahana gibi meyve ve sebzeler buna örnektir.
 
TÜİK rakamları ve yapılan bilimsel araştırmalar da bu üstünlüğümüzü gösteriyor.
 
Çiftçi ve köylümüz binbir emekle bu ürünleri üretmiş, Üniversitemiz Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi öğretim üyesi KOP adına yaptığı çalışma ile darboğazları ve çözüm yollarını açıkça iki yıllık bir çalışma ile ortaya koymuş (örgütlenme, kooperatifleşme, tarımsal sanayi yatırımları v.b.), ben de yaklaşık bir aydır bu konu üzerine yazılar yazıyorum.
 
Çünkü konu bir yönü ile ülkemizdeki pahalılık ve çözümü ile ilgili iken, bir yönü ile de ilimizin kalkınması ile ilgili bir üstünlük ve rekabet avantajı taşıdığımız meyve ve sebzenin değerlendirilmesi konusudur.
 
Cumhurbaşkanlığı ikinci 100 günlük icraat programı 13 Aralık 2018 günü yayınlandı. Bu programın 37. sayfasında Tarım ve Orman Bakanlığı TOB-14 başlığı ile üç ilde “Tarıma Dayalı İhtisas OSB Kurulması için yer seçimlerinin kesinleştirilmesi” hükmü ve görevi veriliyor. Yani bu üç ilimize (Adana, İzmir, Aydın) öncelikle Tarım İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kurulacak.
 
Benim çiftçim Ecemiş suyu yirmi yıldır kullanılmadan boşa akarken, yeraltı kuyu suyu ile petrol ve elektriğe ek para ödeyerek sebze ve meyve üretecek, ülke tüketicisi organizasyon bozukluğu veya tesis eksikliği sebebiyle pahalı ürün yiyecek veya ürünler çürüyerek heder olacak, ama Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi benim üretimde rekabet üstünlüğü olan ilimde kurulmayacak mıdır? Öncelikli üç il değil, dört il olmaz mı? İPARD tarım desteğinden ve mera hayvancılığı desteğinden olduğu gibi benim ilim bu imkandan da yine yararlanmayacak mıdır?
 
Bu konunun hiç zaman kaybedilmeden ciddi takibi ve sonuç alınması zaruridir. Çünkü rekabet üstünlüğü bizde olduğu gibi Niğde tarım ağırlıklı bir ildir ve kalkınmada atak yapacağı sağlıklı alanımız tarıma dayalı sanayi sektörüdür.
 
Zaman en kıymetli değerdir; kaçan zamanın ve fırsatın da telafisi yoktur.
 
İlgi ve bilgilerinize sunarım.
 
Akın GÖNEN
Devlet E. Bakanı
17 ve 20. Dönem Niğde Milletvekili
24.05.2019