Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

RTE, gündem saptırmakta gerçekten çok başarılı. Dahası; siyasette, ekonomide sıkıştıkça, toplumu saçma sapan konularla oyalamayı “yönetme sanatı” sanıyor. Halkın öncelikli sorunları umrunda değil. Şimdilerde tek konu “Kanal İstanbul”. Halk, çevre müdürlükleri önünde uzun kuyruklar oluşturmuş; itiraz dilekçelerini vermek için yağmur altında saatlerce bekliyor. İstanbul Anakent Belediyesi çalıştay düzenliyor; bilim insanları, askeri uzmanlar, deneyimli diplomatlar, bu girişimin ülkeye vereceği çok yönlü zararları anlatıyor. Siyasal partiler “Bu iş olmaz!” diyor. Ama o, bildiğini okumakta kararlı; hiçbir uyarıyı dinlemiyor. Bir “Çılgın Proje” üfürmüşler kulağına, “İsteseniz de yapılacak istemeseniz de!” diye diretiyor. “Tek Adam”ın dediği dedik, çaldığı düdük!

Ülkede işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk kol geziyor! İnsanlar artık gelecek tasarımlarını ve yaşam umutlarını yitirdikleri için intihar ediyor. Asgari ücret, açlık sınırının da altına düşerek “sefalet ücreti”ne dönüşmüş. Çarşı pazar el yakıyor. Dar gelirli insanlar, zincirleme zamlarla, “Deli Dumrul Vergileri”yle inim inim inliyor! O, Katarlara pazarlayacağı “Kanal İstanbul”un derdine düşmüş!

Bir zamanlar, reklamcıların ürettiği garip bir slogan vardı:

“Bir fikrim geldi!”

Birilerinin de aklına böyle bir şey gelmiş, “Benim çılgın bir projem var!” diye çıkmış ortaya.

Altını üstünü, sağını solunu düşünmeden, hemen piyasaya sürmüş “Zihni Sinir Procesi”ni!

Adı üstünde: “Çılgın Proje”!...

Saçmalık buradan başlıyor!

“Çılgın” ne demek?

Açın sözlüğü, bakın, nasıl bir tanım çıkacak karşınıza:

“Aklını kaçırmış, deli, mecnun…”

Mecazi olarak da “ölçüsüz davranışlarda bulunan” kişiler için kullanılan bir sıfat…

Bir de örnek tümce yer alıyor sözlükte:

“Ne çılgın adamsın, bu yapılır mı?”

Cuk oturmuş!

Demek ki bugünleri çok önceden görerek böyle anlamlı bir tümce oluşturmuş sözlükçülerimiz!

Oysa bilimi dışlayan, akıldışı, çılgın projelere değil, akla uygun yatırımlara gereksinimi var ülkemizin.

“İyi de bunları akla ziyan AKP iktidarından beklemek akıllıca bir iş midir?” diye sorarsanız, ona da bir şey diyemem!

HAFTANIN NOTU

Ahmet Hakan’ın “denge”si bozuldu!

Ahmet Hakan, Ertuğrul Özkök’ün İslamcı Kanal 7’den Hürriyet gazetesine devşirdiği imam- hatip kökenli bir köşeyazarı ve televizyon programcısıdır. Yıldızı Doğan Medya döneminde parladı. Şimdiki patronu Demirören’le de basamakları hızla atlayarak bir zamanların “amiral gemisi”nin kaptan köşküne çıktı, Özkök’ün eski koltuğuna oturdu.

Ahmet Hakan, velinimeti Ertuğrul Özkök’ün etkisiyle, yeni yuvasında İslamcı köklerinden uzaklaşıp merkeze yaklaşarak “orta yolcu” bir çizgi izlemeye başlamıştı. “Denge politikası” güdüyor; bazen nalına bazen mıhına vurarak “tarafsız” görünmeye çalışıyordu.

Ama İslamcıların “Bîtaraf olan bertaraf olur” anlayışına uygun olarak son zamanlarda belirgin bir iktidar yandaşlığına soyunmuş bulunuyor. Nitekim CNN Türk ve Kanal D’nin ortak yayınındaki sözleriyle “sosyal medya”da alay konusu oldu. Erdoğan’a, “Ekonomide herhangi olumsuz bir tablo yok, hatta tam tersine, faizler indi, enflasyon da iniyor” diye yağ çekmesi, AKP’li Cumhurbaşkanı’nı bile şaşırttı.

Onun bu tutumu, bana basın tarihimizin ünlü kalemlerinden Yusuf Ziya Ortaç’ın “tarafsızlık” çizgisini anımsattı. Çünkü o da dönemin etkili mizah dergisi Akbaba’daki başyazılarında bir hafta DP’yi eleştirirse, öteki hafta Adnan Menderes’i överek denge sağlamaya çalışırdı! “Örtülü ödenek”ten başka türlü pay alamazdı çünkü!

Demek ki “tarafsızlık” görünümlü yandaşlık geleneği günümüzde de sürüyor! Üstelik örtüsüz, ölçüsüz ve dengesiz biçimiyle…