Korku filmi izlemek büyük bir hobidir. Birçok insan kendisini bu filmlerle sınar ve çoğu bu filmleri yazanların gerçekte de birer psikopat olduğunu düşünür.

Ben de röportaja gitmeden önce nasıl bir adamla karşı karşıya geleceğimi merak ediyordum…

Karşımda sempatik, doğal ve de filtresiz bir adam duruyordu.  Beni en çok sempatikliği şaşırttı.

Uzun zamandır bu kadar güler yüzlü bir adam görmemiştim. Bunu hemen Türkiye’den uzakta Amerika’da yaşamasına bağladım.

Artık hepimiz o kadar asık suratlıyız ki güler yüzlülük bana iyi geldi.

Bizim ihtiyacımız olan da aslında bu dedim kendi kendime...  Böyle kendini kasmayan sanatçılar.

Biray Dalkıran’la hem yazdığı hem yönettiği filmi Melez’den (The Crossbreed ) bahsettiğimiz samimi röportajımızı büyük bir zevkle paylaşıyoruz. Okurken bizim kadar heyecan duymanız dileğiyle!

Melis Bayraktar - Biray Dalkıran Melis Bayraktar - Biray Dalkıran  /  Fotoğraf: Oğuz Birkardeşler


Bu film işleri nasıl başladı? Korku filmi çekmeye nasıl karar verdin?

Bir gecede karar verdim!

Şaka yapıyorsun!

Yok çok ciddiyim. O sıralar reklam filmi ve klip çekiyordum. İyi de gidiyordu. Çektiğim klipler, Kral Tv’de yayınlanan Top 10’in 6 tanesinde dönüyordu. Bir gün görüntü yönetmenimizle film izlerken birbirimize döndük ve dedik ki; ‘’Biz, sinema televizyon okuduk. Reklam-Klip okumadık ki... Bu işte bir yanlışlık var! Bizim sinema yapmamız gerekiyor.’’ Bir gecede karar verdik ve topladık ekibi. 8 ay kadar bir sürede ilk korku filmim Araf’ın senaryosu bitti. Hemen ardından da çektik. Sonra da çok sevdik.

TÜRK HALKINI KORKUTAMIYORUZ! HABERLER ZATEN KORKU FİLMİ GİBİ

Oysa ‘’Araf’’ eleştirmenler tarafından çok fazla eleştirilmişti.

Bana eleştirilmeyen bir tane korku filmi söylesene! Bir tane çok beğenilen bir korku filmi söyle.

Kabul etmek gerek, kültürümüz korku filmlerine pek alışkın değil. Türk toplumu olarak gerilim, korku filmlerinden beklentimiz çok yüksek.

Çünkü günlük hayatımızda yeteri kadar korku yaşıyoruz bu topraklarda. Her gün haberlerde; savaş, kadın cinayetleri, çocuk istismarı ve saçma sapan sebeplerle cinnet geçirip birbirini öldüren insanları izliyoruz. Ve korkuyoruz. Komşumuzdan, arkamızdan yürüyen insandan bile korkuyoruz… Dolayısıyla da; korku filmlerinden de, ‘’Bizi yaşadığımız hayattan daha fazla ne korkutabilir?’’ sorusunun karşılığını bekliyoruz.

b

Yakında vizyona girecek olan Melez filminden bahsedelim. Amerikan korku filmlerinden alışık olduğumuz bir konu var; 3 genç arkadaş uzak bir eve giderler ve o evde garip şeyler olmaya başlar… "Melez - The Crossbreed"’in konusu ne?

Bizim film öyle başlamıyor. :) Gazeteci bir çift olan Amy ve John'un; Amy'nin beklenmedik hamileliği ve aldığı kürtaj kararı sonrasında değişen hayatları konu ediniliyor.

Melez’in çıkış noktası ve gelişmesi nasıl oldu? Senaryosunu yazarken neden etkilendin?

Senaryoyu yazarken; Kuran’da olmayan ama İncil’de ve Musevilik’te önemli bir yeri olan ‘’Lilith’’ efsanesinden etkilendim.  Efsaneye göre; Tanrı insanı başlangıçta Adem ve Lilith olarak çift yaratır. Lilith ve Adem cennet bahçesinde birlikte yaşamaya başlarlar. Ancak bu birliktelik mutlu bir beraberlik değildir. Anlaşmazlık sebebi ise; Adem'in sürekli olarak kadına üstünlük taslaması, ona hükmetmeye çalışmasıdır. Adem, Lilith'in olaylara neden kendisinden farklı yaklaştığını anlayamadığından onu suçlar. Lilith ise ikisi de aynı topraktan yaratıldığına göre eşit olmaları gerektiğini savunur ve erkeğin kendisinden üstün olmak istemesine bir anlam veremez. Sonunda da, cenneti terk eder ve dünyaya gider. Cenneti terk ettiği için; cennetten dışlanmışlar arasındadır artık. Cinlerin kralı (ya da şeytanın ta kendisi) Samael ile ilişkiye girer ve ondan cin çocuklar doğurur. İnanışa göre dünyada kötülüklerin bu kadar yaygınlaşmasının sebebi de budur. Tanrı, Lilith'e "evine dön" çağrısı yapar, da kesinlikle dönmeyeceğini bildirir. Melekler kendisini, geri dönmemesi halinde her gün yüz çocuğunu öldüreceklerini söyleyerek tehdit ederler. Tehdit yerine getirilir! Lilith, duyduğu acıyla bundan sonra Adem soyundan gelen bütün hamile ve doğum yapmakta olan kadınlarla bebeklerinin baş düşmanı olmaya yemin eder...

Şafak Güçlü ile birlikte senaryoyu yazarken bu hikayeden yola çıkarak bol gerilimli farklı bir hikaye yazdık.

a

Bu senaryoyu yazmanız ne kadar sürdü?

Yaklaşık iki, iki buçuk yıl.

Türk oyuncu var mı?

Yok, hayır.

Angela Durazo, Nathan Schellerup, Malinda Farrington, Danny Winn, Katy Bentz, Sofia Domingues, Kristine Hayworth, Krystal Tini, Chad Ayers, Marqus Bobesich, Lou Cariffe, Mignon Farmani, Shaina Schmid, Lidia Pryor ve Rina Johnson gibi tamamı Amerikalı oyunculardan oluşan bir kastımız var.

Filmi de zaten Amerika’da Los Angeles’da çektim.

‘’KÜRTAJ SAHNESİ DAMGA VURDU’’

Amerika’da bu süreç nasıl gelişti?

Hollywood’a ‘Araf’ ve ‘Cennet’ filmlerim satılmıştı. Gold Circle Films ve Pathfinder ile görüşüyordum. Şimdiye kadar 21 ülkede film, belgesel çekmiş biri olarak Hollywood’da şansımı denemek istedim. Yaptığım işlere ve IMDB puanıma baktılar. Sonrada senaryoyu okudular ve orada ki eleştirmenler bir ön izleme yaptı.

Filmde bahsi geçen Lilith efsanesi ile kürtaj sahnesi o kadar beğenildi ki…

Code La ve BD America ile beş ay öncesinden sözleşme yaptık.

Amerikan basınında da “Melez” çok fazla yer aldı. Çıkan bütün haberleri okumuştum. Dünya basınından bu kadar ilgi göreceğini bekliyor muydunuz?

Hayır, bu kadarını ben bile tahmin etmiyordum. İnanılmaz iyi gidiyor.

IMDb, Screen Anarchy ve Movies with Butter gibi pek çok site kadronun açıklanmasını haber olarak sayfalarına taşıdı. HorrorNewsNet, Horrorpedia ve HellHorror gibi dünyaca ünlü korku filmi sitelerinde de yer aldı. Güzel şeyler bunlar.

 ‘’BEN HEP SONRADAN UYANDIM’’

Filmi çekerken kendine yakın hissettiğin bir karakter oldu mu?

Baş roldeki erkek karakter. Birazcık bizim gibi. Türk erkeği gibi sonradan uyanıyor…

Yapma! Türk erkekleri mi sonradan uyanıyor?

Evett :)

Söyle bakalım, en son ne zaman sonradan uyandın?

Ben hiç zamanında uyanamadım ki … :)

film-2

Vizyon tarihi ne?

Amerikan yapımı bir film olmasına rağmen; 6 Mart’ta Amerika da, 2 Mart’ta da Türkiye’de vizyona giriyor. 4 gün önce J Bir de şöyle bir şey var: Amerika’da bunun bilet fiyatı 24 Dolar 99cent orda aşağı yukarı 108 liraya izleyecekler. Bizde ise normal bilet fiyatına izleyecekler. Amerikalılar 5 kat daha fazla ödeyecek bu filmi izleyebilmek için.

Filminin son hâli, senin hayal ettiğinle denk mi?

Evet, güzel oldu. İçime çok sindi bu film.

Peki beklentin ne? Kişisel tatminin ötesinde gişe veya eleştirmenlerin beğenisini önemsiyor musun?

Yurtdışında çektiğim ilk filmim. Bu yüzden tabi ki sevilmesi benim için önemli. Bir de bu filmde üç yıllık emeğim var.

Ufukta yeni bir proje daha var mı?

Var. Araf 2 ‘ye başlayacağız. Bu da çok güzel olacak.

Bir de Ağustos’ta ‘’The Whisper Man’’ var. Onu da yine The Crossbreed’in (Melez) yapımcılarıyla birlikte çekeceğiz.

Melez’i çok beğendikleri için, benim de orada imkanlarımı büyüttüler.

Biz de Whisper Man’in senaryosunu bitirdik hemen. Ağustos’ta da onun setine başlayacağız.

BİRAY DALKIRAN BİRAY DALKIRAN / Fotoğraf: Oğuz Birkardeşler


ŞU SIRALAR HOLLYWOOD’DA YÖNETMEN OLMAK...

Hollywood, deprem etkisi yaratan taciz ve tecavüz iddialarıyla sarsılırken, sendeki de iyi cesaret, Amerika’ya gidip orada yönetmen koltuğuna oturmak... Korkmuyor musun hiç? :)

Yok niye korkayım. Öyle biri olmadığım için hiç korkmuyorum. :)

Yeni çekeceğin film için ‘’ Ahh keşke başrolü şu isim oynasa! ‘’ dediğin birisi var mı aklında?

Var ve şuan onunla görüşme aşamasındayız. Olur mu, olmaz mı şimdilik net bir şey diyemiyorum.

Kim peki?

Hollywood’dan celebrity bir isim.  Onay olursa ‘’Hadi be!’’ diyeceksiniz!

Aaa çok merak ettim!

Yok, söyleyemem.

Tahmin edebilir miyim?

Edemezsin gerçekten büyük bir isim.

 

Belli ki adını ileriki dönemlerde daha çoook duyacağız.