25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 25°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bir vekil, üç yazar

Gaffar Yakınca

Gaffar Yakınca

Gazete Yazarı

A+ A-

Geçen haftaki yazıda Yusuf Akçura’nın iki milliyetçilik ayrımından bahisle, Atatürk milliyetçiliği için “Bilimsel Milliyetçilik” kavramını önermiştim. Daha yazının mürekkebi kurumamıştı ki MHP yöneticisi Semih Yalçın “Kemalizm diye bir ideoloji bulunmadığı gibi, Atatürk milliyetçiliği diye bir milliyetçilik de yoktur. Kemalizm, Türklük realitesini görmezden gelen Batılı düşünürlerin uydurmasıdır” dedi.
Aynı zamanda bir tarih profesörü de olan Yalçın, düşüncesini üç iddia etrafında topluyor: Kemalizm bir ideoloji değildir, Atatürk milliyetçiliği diye bir milliyetçilik yoktur, Kemalizm Türklüğü görmezden gelen Batılıların uydurmasıdır. Bu yüzeysel tezleri çürütecek yığınla argüman bulunmakla beraber, ben, Türkiye’de milliyetçi düşüncenin kurucuları arasına dahil edebileceğimiz üç düşünürden küçük birer alıntı yapmak istiyorum.
PEYAMİ SAFA VE KEMALİZM İDEOLOJİSİ
Peyami Safa, Türk İnkılabına Bakışlar kitabında, “Kitaptan ve hayattan doğan ihtilâller vardır. Birincilerin hareket noktası ideal, İkincilerin hareket noktası realitedir” tespitini yaptıktan sonra, Türk devriminin kitaba göre değil, hayatın gerçeklerine göre inşa edildiğini söyler. Kitaba göre yapılan devrimler gerçeklerle karşılaştıkça tavizler verir, hayatın içinden çıkan devrimler ise kendi kitaplarını yazarlar. Nitekim Peyami Safa’nın kendisi de Türk devriminin yani Kemalizm’in kitabını yazan, kurucu ideolojiye milliyetçi kanattan katkı koyan ideologlardan biridir.
Kemalizmin pratik bir siyasetin ürünü olarak inşa edilmiş olması bir zamanlar kimi genç Marksistleri de yanıltmış, “Kemalizm bir tavır alıştan ibarettir” deme yoluna sevk etmişti. 1970’lerin düşünce dünyasında bir nebze olsun mazur görülebilecek bu bakışın bugün bir bilim insanında görülmesi üzücüdür.
REMZI OĞUZ ARIK VE ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ
Modern Türk milliyetçiliğinin kurucularından sayabileceğimiz (ve maalesef tarihsel koşulların da bir sonucu olarak daha ziyade anti-komünistliği ile bildiğimiz) Remzi Oğuz Arık ile devam edelim. Arık, İdeal ve İdeoloji kitabının “Bizim Milliyetçiliğimiz” adını taşıyan bölümünde Atatürk ilkelerini referans alan bir milliyetçilik tanımı yapmakla kalmaz, “bu yolu seçince bize sosyalist de diyebilirler, bundan çekinmeyiz” diyerek “sağdan” gelebilecek eleştirilere meydan okur. Devamında ise aynen şunları yazar: “Milliyetçi olmayı bu anlattığım gibi kavrayan aydının devletçi de, inkılapçı da, cumhuriyetçi de, laik de, halkçı da olması normaldir.”
Milliyetçi yazarların 70 sene evvel tespit ettiği, Osmanlı Türkçülüğünün Atatürk milliyetçiliğine evrilme sürecini bugünün “milliyetçi” siyasetçisinin görememesi ne kadar üzücü!
TANPINAR VE BATI’NIN GÖRMEZDEN GELDİĞİ TÜRK
Ahmet Hamdi Tanpınar, 1934 tarihli bir görüşmede Batının Türk devrimine bakışı üzerine şunları söylüyor:
“Avrupa Tanzimat’a güldü ve alkışladı, müstemleke zihniyeti genişliyordu. Fakat Garplı Türk’ün uyanışını aynı surette karşılayamadı: hayırhah tebessümünün yerini çatılmış kaşların istihfamı aldı. Maurice Bedel’in meyus hiddetinin sebebi acayip kıyafetler seyredememesi ve sonu çınarlı bir meydan kahvesinde biten pis ve dar sokakların arasından geçememesi değildir. Bir inferiorite’yi (aşağılık, gerilik) bizzat görmenin vereceği mütereddi hazdan onu mahrum bırakmamızdır. Halbuki Pierre Loti ne bahtiyardı, ne güzel günlerdi o günler, geliyorlar içimizde geziyorlar ve Avrupalı olmaktan bahtiyar, dönüyorlardı.”
İşte modern Türkiye ile Batı arasındaki ilişki budur. Kemalist devrimden önce girişilen modernleşme çabaları -tam da sayın vekilin dediği gibi- “Türklük realitesini görmezden geldiği” için, Batılının güldüğü birer sirk eğlencesine dönüşmüştü.
Kemalizm Türklüğü öylesine ışıltılı bir noktaya yükseltmiştir ki Batılılar, -bırakın görmezden gelmeyi- belki de ilk kez onu görmek zorunda kalmışlardır.
Bugünün yakıcı gündemi milletin emperyalizme ve kendi içindeki ayrıcalıklı zümrelere, terör çetelerine karşı verdiği savaştır. “Atatürk milliyetçiliği diye bir şey yoktur” dediğiniz anda en önce bu savaşın gereklerini anlamaktan uzaklaşırsınız. Türk toplumunun bel kemiğini oluşturan bir düşünceyi böylesi söylemlerle aşağılamaya kalkmak, milli bir ideali siyasetin günlük ihtiyaçlarına kurban etmek demektir ve sadece Türkiye düşmanlarının ekmeğine yağ sürmeye yarar.