Bir tehdit metni

İddianame, “barışçıl eylem” ile “şiddet içerikli eylem” arasında herhangi bir ayrım yapmayarak, “protesto hakkını” kriminalize ediyor. Türkiye’de yasal olarak faaliyet göstermiş olan bir fon kuruluşundan proje desteği almış olmayı, yine yasal olarak faaliyette bulunan kuruluşlarda çalışmayı ve ücret almayı “suç” haline getiriyor ve hem kişileri, hem sivil toplum örgütlerini listeleyerek “masumiyet karinesini” ortadan kaldırıyor

FERAY SALMAN*

“Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme, Mala Zarar Verme, Nitelikli Mala Zarar Verme, Tehlikeli Maddelerin İzinsiz Olarak Bulundurulması veya El Değiştirmesi, İbadethanelere Ve Mezarlıklara Zarar Verme, 6136 Sayılı Yasaya Muhalefet, Nitelikli Yağma, Nitelikli Yaralama, 2863 Sayılı Yasaya Muhalefet” suçlarının işlendiği iddiasıyla hazırlanan iddianameyi naif bir insan hakları savunucusu olarak okumaya gayret ettim. Okudum da. Bir iddianamenin nitelikli olup olmadığını anlamak için hukukçu olmaya gerek yok.  Bilmemiz gereken, bir savcının iddianame hazırladığında iddialarını kanıtlayacak hakiki ve somut verilerle hareket etme ve bu verileri bir analizle sunma sorumluluğu olduğudur. 

İddianamede yer alan 16 kişiden Osman Kavala’nın 16 ayı aşkın süredir devam eden ve Yiğit Aksakoğlu’nun üç ayı geçen tutukluluklarının nedenini iddianamede net bir biçimde ispatlaması gereken soruşturma makamı, bu sorumluluğunu yerine getirmiş görünmüyor. Türk Ceza Kanunu’nun 312. Maddesini ihlal etme suçu son derece ağır bir suç  ancak bu ağır suçun nasıl işlendiğine dair 657  sayfalık iddianame  (somut) kanıta dayalı bir analizden yoksun. 

Bunun yerine, gerekli gereksiz (gereksiz, anlamsız ve kendi başlarına suç unsuru oluşturmayan)  pek çok dinleme kaydının alt alta dizildiği, bazı cümlelerin koyulaştırılarak ispat olarak sunulduğu bir iddianame karşımıza çıkan. İddianame, “barışçıl eylem” ile “şiddet içerikli eylem” arasında herhangi bir ayrım yapmayarak, “protesto hakkını” kriminalize ediyor. Türkiye’de yasal olarak faaliyet göstermiş olan bir fon kuruluşundan proje desteği almış olmayı, yine yasal olarak faaliyette bulunan kuruluşlarda çalışmayı ve ücret almayı “suç” haline getiriyor ve hem kişileri, hem sivil toplum örgütlerini listeleyerek “masumiyet karinesini” ortadan kaldırıyor. Aslında galiba bu iddianame yurttaşların kendi yaşamlarına yönelik hükümet eylemlerine karşı itiraz etme hakkını tümüyle “suç” olarak gösterme amacıyla hazırlanmış, sivil toplumun hem bireylerine hem örgütlerine karşı “hükümet ne yaparsa haklıdır, itiraz etmek, sokağa çıkmak suçtur” diyen ve sivil toplumu “biat etmeye” zorlayan; “hukukun genel kurallarını” ve yurttaşlarının insan haklarını koruyan  bir hukuk devleti olma görevini hiçe sayarak hazırlanmış bir tehdit metni olarak karşımızda duruyor. 

*İnsan Hakları Savunucusu

Kategoriler

Güncel