Dolar (USD)
32.48
Euro (EUR)
34.87
Gram Altın
2431.90
BIST 100
9716.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

09 Mart 2021

Bir rüyadan artakalan gerçekler

Her insan gibi gece olunca uykuya dalıyoruz ve çoğumuz uykumuzda her biri en fazla üç saniye süren rüyalar görüyoruz. Bu yazımızda herkesin görmesi mümkün olan bir rüyayı anlatalım:

Rüyanızda gecenin karanlığında bir ormanda yürüdüğünüzü hayal edin. Elinizde yolunuzu aydınlatmak için cep telefonunuzdan başka bir şey yok. Cep telefonunuzu el feneri yapmışsınız ve yürüyorsunuz. Sadece önünüzü görecek kadar bir aydınlık.

Bize yetecek kadar ışıkla adım atacağımız yeri görmekle yetiniyoruz. Yürüyeceğimiz yöne doğru ilerliyoruz. Buraya kadar her şey yolunda gidiyor ve aksi bir durumla karşılaşmıyoruz. Anın bize sunduğu ışıkla iki üç adım ötesini görebiliyoruz ancak. Elimizdekiyle yetindiğimizi düşünüyor ve birkaç saniyelik hesap yapıyoruz. Adeta hep böyle devam edersek gideceğimiz hedefe varacakmışız gibi. Her şey yolunda ve aksi hiçbir durumla karşılaşmayacağımız için tedbir alma gereği de duymadan yola koyulmuşuz. Daha önce bizi uyarmak isteyenlere de “Aman efendim, n’olmuş ki, gideceğimiz yer zaten iki adım ötesi değil mi?” deyip karşımızdakini ikna ettiğimizi düşünürken kendimizi kandırmış olduğumuzun üstünü örttüğümüzü fark etmeden yolumuza devam ediyoruz.

Bu düşünceler içerisinde bir anda telefonumuzun şarjı bitiyor ve ortalık kapkaranlık. Kör ve karanlık bir kuyuya düşmüş gibiyiz. Artık ne önümüzü görebiliyor ne de bir adım öteye gidebiliyoruz. Olduğumuz yerde kalakaldık. Aman Allah’ım! Ne büyük çaresizlik! Bir anda ağaçlar, üstümüze doğru gelen hayaletler olmaya başladı. Az önce türkü niyetine dinlediğimiz rüzgâr, ürkütücü bir sese bürünerek dallarla kol kola girmeye başlayınca az sonra yaşayacağımız facianın büyüklüğünü kulağımıza mırıldanıyor gibi hissediyoruz. Bir kâbus ruhumuzu işgale başlıyor. Ruh bir an korku ile umut arasında fetreti yaşıyor. Her yer alabildiğine karanlık, göz gözü görmüyor. Belki iyi ki de görmüyor. Bir göz değse gözümüze, yaşayacağımız korkunun şiddetini ölçecek aletler bulunamayacak, kim bilir?

Korkular üst üste binip ruhu işgaline devam ederken, yavaş yavaş bir ışık inmeye başlıyor gözlere. “Karanlıkta dahi görebilmek ne büyük nimetmiş” düşüncesini içinden geçirmeye başlıyor insan. Az önce tüm ışıklar sönüp de bir anda zifiri karanlığın çamuruna saplanınca ruhu işgal etmeye başlayan korkunun yerini, gözlerin duruma göre şekillenip yavaş yavaş ortamı görmeye başlamasıyla umut almaya başlıyor. Görebilmek en büyük nimet ve lütuf olarak beliriyor zihnimizde. O dem ayaklara bir kudret geliyor ve daha sağlam basmaya başlıyor yere. Ruh en çaresiz anında irkilip kendine geliyor. Tüm çarelerin tükendiğini düşündüğü anda insan, kendi içinde yanan ışığın çare olduğunu anlıyor. Damarlardan çekilmek üzere olan kanı tekrar pompalamaya başlıyor kalp. Cihaza bağlanmış insanın hayat çizgisi düze çıktığını zannedip durmaya yüz tuttuğu zaman yeniden inişli çıkışlı bir hal almaya başlıyor ve boğulmuş olan yüzücünün boğazına düğümlenen su suni teneffüs ile çıkartılınca yeniden doğuyor dünyaya.

Bir kâbustan uyanırken ortamı süzüp iki üç adımlık hesapların yerini daha ileriyi görmeye çalışan, hedefini büyüten adımlar almaya başlıyor. Ruhun dirilişi ile gözler canlanıyor ve beden ruhun dirilişine eşlik ederek en büyük cesaretini toplayıp ileriye doğru atılıyor. Az önce dallardaki yapraklarla bir olup bize korku savaşı ilan eden rüzgâr, safımıza geçerek bize destek olmak için ordumuza katılıyor. Bir hayalet gibi üzerimize geldiğini düşündüğümüz ağaçlar emin adımlarla yürüdüğümüz zaman arkalarında gizledikleri aydınlığı hayat soframıza ikram etmeye başlıyor.

Karanlık orman bir anda grileşiyor ve ağaçların yerlerinde sabit durduğu aralarından sızan gri ışıktan anlaşılıyor. Gözler ortama alıştıkça gri ışık daha da parıldamaya başlıyor. Esen rüzgârın yönü kurtuluşun habercisi oluveriyor.

En nihayetinde yaşam denilen karanlık bir ormanda hayatın çetin ve zor şartlarında çözümün anı yaşamakta olmadığını, bize bahşedilen güzelliklerle uzun hedefler belirlememiz gerektiğini ve kurtuluşun bununla mümkün olduğunu anlamaya başlıyoruz. O vakit dirilişi başlıyor ruhun. Bir aydınlık gelip oturuyor yanımıza ve meşalesi oluyor yolculuğumuzun.

Üç saniyelik rüyamızda bir ömürlük kâbusu yaşarken, ileriyi görmek için sağlam adımlar atmamız ve anın karanlığına saplanmadan kalıcı çözümlerle yola koyulmamız gerektiğini bazen bir rüyadan öğreniyoruz. Bir rüyadan artakalan gerçekler, uyuduğumuz uykudan bizi uyandırmaya yetiyor bazen. Anın ve günün adamı olmak yerine gönüllerin kahramanı olmak en büyük erdem olarak yeşeriyor zihnimizde. Dirilmek isteyene her durum nefes olur. Uyanık kalmak ve gerekli tedbirleri aldıktan sonra hedefe odaklanıp sağlam adımlarla yürümek umuduyla…

Ves-Selam.