01 Nisan 2020 00:15

Bir pazar yeri: Korona

Aliağa pazar yeri

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

İzmir’de bir pazaryeri: Buca. Günlerden ‘Korona’. Maskeli halimle kendimi uzaylı gibi hissettim. Bir başınalık kötümser kılabiliyor insanı. Derken bir baba oğul pazarın en tenha yerinde el ele; içimde bir umut. Çocuk Süpermen kıyafetli yani tüm yüz kapalı, salgın günlerinde yaratıcı bir çözüm. Babada yüz maskesi, koca pazarda nerede ise bir onda, bir bende. Derken maskesini sıyırdı, balgam dahil ne varsa yere tükürdü. Eve ayakkabı ile girilmeyen bir ülkeden olağan manzara da diyebiliriz buna. Bize ait olan temiz, dışarısı malumunuz...

Pazarda her şey eskisi gibi: Çuvallarda üstü açık, yenilirken yıkanamayan üzerine ‘öksürülesi’ envai çeşit çerez, sele sele üstü açık zeytin... Bilimum ürün için tezgah var, olmayan korona standı. Zabıta yok, ‘mahallelerin bekçisi’ yok: Var ama yok. Kitle örgütleri de yok, buluşsalar da yasak.

Bizim ülkede ‘iş cinayetlerinin’ bu kadar sık görülmesinin ‘esbabı mucizesini’ korona günleri bir kez daha hatırlattı. Gün olup bir hastasına günlük on bin lirayı geçen tedavi planlayan hekimlerin günlerce salgına uyumlu maskesi olamadı. Yüz siperliği ‘yardımsever’ girişimcilerin çabasına kaldı. Hastaneler dahil cümle sağlık kuruluşlarında iş sağlığı ve güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri kağıt üzerinde var, fiiliyatta yok. Bir sağlıkçının muayene mesafesi maksimum dinleme cihazı (stetoskop) uzunluğu kadardır. Bu mesafeden akciğer ve boğaz muayenesinde, sağlıkçının yüzüne hasta nefesi ve onunla ulaşan virüs bolca ulaşmaz mı? Yüz maskesi asetat fiyatına: Maliyeti olsun olsun 10-15 lira. Yüz binlerle yüz siperliği, üstelik kasklı emniyet müdürlüklerinde zaten kullanımda, en pahalısından. Yani kamu kaynakları bu ihalenin hiç de yabancısı değil. İş güvenliğinin sağlandığı koşullarda salgın dönemlerinde sağlıkçıların enfeksiyon kapması ‘meslek hastalığı, iş kazası’ olarak ele alınabilir. Ama mevcut koşullarda bir tek sağlıkçının dahi COVID-19 bulaşı ile ölümü açık ve net bir ‘iş cinayetidir’.

Hali hazırda yüzlerce sağlıkçı COVID-19 pozitif. İşte böyle bir ahvalde Umre’ye gideni gitmeyeni binlerce görevli daha düne kadar her gün mesai için cezaevlerine girip çıkmaktaydı. Cumhuriyet tarihinin rekor sayıda mahpusu ise risk altında.

Bu bağlamda birçok kurum olası sorunlara dair dikkat çekmeye çalışıyor. Misal, HDP Sağlık ve Sosyal Politikalar Komisyonu Eş Sözcüleri Dr. Samet Mengüç ve Necla Kural, “Cezaevleri olağan dönemlerde dahi mahpusların sağlıklı yaşam sürdürmelerine uygun mekanlar değildir. Virüsün bulaşması durumunda, mahpusların bağışıklık sistemlerinin zayıflığı ve cezaevlerinin fiziksel koşulları göz önüne alınırsa salgın hızla yayılacak ve yüksek oranda ölümler olacaktır. Bu sebeplerle gündemdeki yargı paketinin bir an evvel tüm mahpusların cezaevinden tahliyesini sağlayacak şekilde yasallaşması gerekmektedir” demekte. Yine, BM (Birleşmiş Milletler) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachele, koronavirüs salgını nedeniyle cezaevlerinin büyük risk altında olduğuna dikkat çekerek, hükümetlere siyasi ve hasta tutukluları serbest bırakma çağrısında bulundu

İşte böyle bir ahvalde Mardin Tabip Odası (MTO) Eş Başkanı Osman Sağlam’ın, koronavirüs salgınıyla ilgili verdiği demeçler nedeniyle ifadeye çağrıldığını okuduk basından. Verdiği röportajlarda salgına karşı alınan önlemlerin yetersiz oluşunu ve Mardin İl Sağlık Müdürlüğünün kendileri ile bilgi paylaşımı yapmamasını eleştiren Sağlam hakkında, İl Sağlık Müdürlüğü tarafından şikayette bulunulduğunu öğrenmiş olduk. Ne ülke ama...

Otoriter rejimlerin arayıp da bulamadığı bir atmosfer dünyayı kuşattı. Çözüm dayanışmada, örgütlü toplum kalabilmekte. Hatırlamakta yarar var: COVID-19 hastası olmamak sağlıklı kaldığımız anlamına gelmiyor.

Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa