Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KİTAP OKUMAYI HATIRLADIM

        BİR hafta internete bağlanmayıp telefonumu açmayınca fark ettim ki beynim daha iyi işliyor. Dikkat sorunum kalmamış. Çoktandır ihmal ettiğim günlüğümü tutmaya başladım yeniden mesela. Bir türlü bitiremediğim 800 sayfalık bir roman vardı, bir oturuşta kalan sayfaları tamamladım. Şef Nobu’nun anılarını okudum.

        SELO’NUN ÖYKÜCÜLÜĞÜ

        Selahattin Demirtaş’ın siyasete vedasını kaçırdım ama “Seher” adlı öykü kitabını hem de Küba’da okudum. Demirtaş’ın öykücülüğü üzerine daha detaylı yazmak istiyorum, ama bir kez daha Türkiye’de entelektüel mahallenin klancılığı ve abartılı övgüleriyle sayfadaki eser arasındaki uçurumu gördüm.

        ÖZKÖK’ÜN YATAK İZNİ

        Ertuğrul Özkök’ün bacağını kırdığını çok geç öğrendim. Telefonum çekmediği için geçmiş olsun diye aramadım da. Halbuki “The Post” filmini izlemiştim ve uzun uzun bahsetmek istiyordum. Anti-sosyalliğimden hâlâ o telefonu edemedim, mahcubum ve köşeden geçmiş olsun diliyorum. Biliyorum ki dikkati kolay dağılan ve olduğu yerde duramayan Özkök’e zorunlu yatak izni işkence gibi geliyor.

        NAZLI ILICAK’TAN MEKTUP

        Nazlı Ilıcak’tan mektup geldi, hâlâ yanıt yazamadım. Ergenekon yıllarında o zamanlar tanışmadığım Doğu Perinçek’ten bir yazım üzerine mektup almıştım. Yazışmalarımızın, telefonlarımızın FETÖ tarafından dinlendiği, olmadık bağlantılarla “darbeci” diye hapse atmaya hazır oldukları bir dönemdi. Ne yalan söyleyeyim, mektup gelince önce korktum. Bir saat sonra da “Ne olursa olsun” diyerek Perinçek’e yanıt yazdım. Nazlı Ilıcak’a da mutlaka yazacağım. Umarım ben yazana kadar serbest kalır ama.

        SEZEN AKSU NE İŞ?

        Hapishanedeki Mehmet Altan’ın Sezen Aksu’dan karışık kaset istediğini kaçırmışım. Star Gazetesi’nde yazan Ersoy Dede gibi neden bu karışık kasetin illa Sezen Aksu’dan istendiğini de anlamadım ama. İstediği şarkıları bir listeye koymak üç dakikalık bir iş, neden bunun için özel olarak Sezen Aksu görevlendirilsin? Kafamı kurcalıyor.

        MICHAEL WOLFF’UN KİTABI

        Donald Trump hakkında bol bol dedikodu içeren “Fire and Fury” kitabının yazarı Michael Wolff’u tanıyorum. Bir aralar Gawker sitesi onu “Le Trolle Extraordinaire” (Olağanüstü trol) ilan etmişti. Gerçeği eğip bükmesiyle, yalapşap gazetecilik yapmasıyla ve genelde sadece polemik çıkarmasıyla tanınıyor Wolff. Doğrusu epeydir de New York medyasında sözünün geçtiği o görkemli yıllarından uzaktaydı. Telefonumu açar açmaz kitap haberi düştü ve bir bölümünü hemen pasaport kuyruğunda okudum. Tanıdığım herkes de ilk gün heyecanla kitaptan bahsediyordu, tabii ertesi gün Wolff’un gazeteciliğini, yazdığı birçok bilginin yanlış olduğunu tartışmaya başladılar.

        GAZETECİNİN TANIKLIĞI

        Eski dostum Cüneyt Özdemir’in FETÖ aleyhinde tanıklık yaptığı haberini kaçırmışım. Fethullah Gülen’in Samanyolu’nda yayınlanan dizileri bizzat takip edip müdahale ettiğine dair ifade vermiş. Doğrusu bu konuda neden bir gazetecinin tanıklığına ihtiyaç duyuldu, bilmiyorum. Yeni bir bilgi değil ki. Gülen’in sızan telefon kayıtlarında Samanyolu dizilerinin senaryosuna bizzat müdahale ettiği, fikir verdiği zaten ortaya çıkmıştı. Cüneyt Özdemir keşke emniyette FETÖ yapılaşması OLMADIĞINI anlattığı kendi kitabı hakkında tanıklık yapsaydı.

        ***********

        OPRAH NEDEN ÖNEMLİDİR

        ABD’nin gerçeklikle ilişkisinin tamamen kopup Donald Trump gibi bir karakteri Başkan yapmasının 500 yıllık bir tarihi olduğunu anlatıyor Kurt Andersen yeni kitabı “Fantasyland”de. Yazara göre hayalin gerçeğin yerini tutmasının sorumlularından biri de Oprah Winfrey.

        Tırnaklarıyla kazıyarak kendi imparatorluğunu kuran ve halk üzerinde başka bir televizyonun erişemeyeceği kadar etkili olan Oprah elini neye değdirse altına dönüştürdü.

        Barack Obama’yı bile Başkan seçtirdi. Onun için kampanya yapınca oyları gözle görülür ölçüde arttı. Övdüğü kitaplar yazarlarına servet kazandırıyor, listelerin tepesine çıkıyor. Hatta sevdiği kurabiyecinin önünde kuyruk oluyor.

        ŞARLATANLAR YARATTI

        Ama Andersen’ın da altını çizdiği, Oprah’nın bu şöhretini birtakım şarlatanları da pazarlamaya adadığı. Kitapta Mehmet Öz de payına düşeni alıyor. Adıyla bile “Oz Büyücüsü”nden fırlamış kadar uygun hayal ülkesine. Yıllarca ekrandan altını doldurmadan, hiçbir bilimsel gerçeği olmadan sürekli mucize pazarlamaya çalıştı. Hatta mucize ve sihir en çok kullandığı kelimeler oldu. Yaptığı uyduruk ilaç reklamları yüzünden hakkında soruşturma açıldı.

        Oprah’nın yarattığı karakterler arasında Dr. Phil de var, dünyayı kasıp kavuran “Secret” kitabının yazarı Rhonda Byrne de. Hiçbir altyapısı olmayan “Secret” palavrası adeta bir dine dönüşmüştü bir ara.

        Bütün bunları reyting uğruna yapılan hamleler olarak görüp mazur mu göreceğiz? Kuşkusuz Oprah seçim yarışına girerse bütün bu geçmiş karşısına çıkacak, yara alacak. Altın Küreler’deki konuşmasının başkanlık yarışı ihtimalinin denemesi olduğunu biliyordu, belki de o konuşmayla iklimi sınıyor şimdi.

        BAŞARILI İŞKADINI

        Oprah iyi bir aday olur mu, dünyanın profesyonel bir siyasetçidense şöhret başkana ihtiyacı var mı, bu yol bizde de Seda Sayan’ın başkanlığına gider mi?.. Bütün bu sorular tartışmaya değer.

        Ama kabul etmediğim tek eleştiri Oprah Winfrey’nin başkan adaylığının ciddiye alınmaması. Hiçbir siyasi tecrübesi olmayan CEO’lar Mark Zuckerberg ya da Howards Schultz ciddi aday olarak değerlendiriliyor, başkan olma ihtimalleri üzerinde duruluyor ama iş Oprah’ya gelince neden durmak gerekiyor?

        Oprah bir televizyon şöhreti olmanın ötesinde kendi tırnaklarıyla milyarlarca dolar değerinde bir medya imparatoru kurmuş bir işkadını. Geçen seçimlerde başkan adayı olmaya çalışan eski HP CEO’su Carly Fiorina’dan iş dünyasında daha da başarılı olduğu söylenebilir. Şirket yönetmek, ülke yönetmek için bir kriterse Oprah bu konuda her türlü sınavı onlarca CEO’dan çok daha önce geçiyor.

        Diğer Yazılar