Ege'nin kuzey ucundaki Sındırgı'yla ilk tanışmam, üniversiteden arkadaşım Ayşe Çekmez'in bize doğup büyüdüğü kenti sık sık anlatmasıyla oldu. Gurur duyuyordu kentiyle... "Anadolu'nun tüm çizgilerini bulursunuz Sındırgı'da" derdi, hiç unutmam...
Yanılmamış...
Bu benim ilk gidişim değildi Sındırgı'ya... Daha önce kamp arkadaşlarımla sık sık gelmiştim bu güzel ilçeye...
Ancak bu kez derinlemesine inceleme imkanı buldum Sındırgı'yı... İnsanını, ekonomik gelişimini, doğallığını ve bir yeraltı kaynağı olan termal suları en doğru şekilde kullanma çabasını...
****
Sındırgı'da herkes bir koşuşturma içinde... Çarşı ve pazarı sürekli hareketli... İzmir'e yakın oluşu kent içinde bir kenetlenme oluşturmuş.. Tarıma dayalı ticari hayat, çevre il ve ilçelerden yapılan ziyaretlerle şekilleniyor.En çok da köfteciler ilgi görüyor. Sındırgı köftesi revaçta yani... Bir de peyniri ve höşmerim tatlısı aranıyor tatilciler tarafından...
Kent insanı konuksever... Bunu mesela, sünnet düğününün yaşandığı Kocasinan köyünde çok net yaşadım... Sezer'in köyü olan Kocasinan, Sındırgı'nın en keyifli köşelerinden... Kuşkusuz çok eksiği, her konuda ihtiyacı var ama insanı sıcakkanlı, sorun etmiyor birçok şeyi..
"Geçinip gidiyoruz, ekmeğimizi çıkarıyoruz" diyor köylüler, ama sıkıntıları da yüzlerinden okunuyor. O Anadolu insanının vefakar yüreği var hepsinde de... Belediyenin bu insanlara sahip çıkması, ihtiyaçlarını gidermesi gerek...
****
Köyün modern bir kimliği var, genç kızları, delikanlıları giyimleriyle hemen dikkat çekiyor. Köyün ortasında düzenlenen düğün şenliği çok görkemliydi örneğin... Genç kızlar, erkekler, şehir düğünlerini aratmayan bir gösteri düzenlediler konuklara...
Hepsi de birbirinden şık giyinmişti, sanki İzmir'in göbeğinde bir düğündü... Kızlı-erkekli gruplar bir arada, birbirlerine saygı göstererek dans etti, izledi..
Ve beni en çok etkileyen, köyün geleneksel dansıydı. Düğün sahibi aileden bir genç kız, sahnede grubun ortasına geçiyor, aynı yaşta arkadaşlarını çevresine alıyor, sonra onları teker teker başıyla işarek ederek ortaya çağırıyor, yaklaşık yarım saat dönerek, aynı ritmde dans ederek geçiyor... Sonra sırayı biraz daha yaşlı ekip alıyor.
Böyle sürüp gidiyor. Böyle bir dans şölenini ilk kez orada izledim... Daha sonra eşimle köyü gezerken, kısa bir sohbet sonucunda bir eve davet edildik. Hiç tanımadığımız insanlar bize kahve ikram edip, yetiştirdikleri ürünlerden pay ettiler... Yani kendi rızıklarını paylaştılar..
Daha ötesi var mı?
****
Bu kısa yolculukta, dünya harikası bir yere gittiğimden söz etmeden de geçemem...
Sındırgırlı bir ailenin Simav yolu üzerinde kılı kırk yararak kurduğu Obam Termal Tesisleri'ni görmenizi isterim...
Ben bir Türk işletmecinin, ana temasına bu kadar uygun bir tesis yarattığını görmemiştim.
Birçok termal tesis gördüm ama bu başka... İlk bakışta, bir Avrupalı yapmış dersiniz ama hayır tam anlamıyla Türk mimarların eseri...
Tesisin sahibi Oğuzhan Demirbaş, üniversite mezunu, genç, kültürlü, yetenekli bir insan... Konuşurken, Türk insanının yaratıcı zekasına tanık oluyor, hizmet sektöründe yaşanan gelişmenin boşa bir çaba olmadığını görüyorsunuz...
Devasa bloklar yerine, yemyeşil bir alana, ikişer üçer katlı binalarla çevrili tesis, termal turizmin tüm özelliklerini yansıtan mimarisiyle dikkat çekici özelliklere sahip... Çok temiz, doğal su kaynakları üzerine kurulmuş olan mekanın müşteri sorunu yok... Her mevsim tıklım tıklım dolu... Tesise bir kaplıca kültürü hakim.. 92 odada hiç boş yer yok.
Burayı görüp yaşamınızı isterim...
Sözün özü, son yıllarda termal turizme yapılan yatırımlarla da adından söz ettiren Sındırgı, yükselen bir değer olan dikkat çekiyor.