Başlığı gazetenin adı değil, sıradan bir gün.

En çok bunu seviyorum aslında; gündelik hayatın, sıradan insanların sıradan bir günlerinin hikayesini yazabilmeyi. Gazetecilik epeydir sırtını döndü buna.

Dün, sıradan bir günüme, BirGün okuyarak başladım. BirGün’ün birinci sayfası, bu ülkenin ve onun sahici insanlarının gündelik hayatlarını yansıtıyordu. Kendisine “gazete” denilen çoğu yayın yap(a)mıyor artık bunu.

Kızılay’a, telefonun kırık ekranını değiştirmek için giderken bindiğim taksici, oğlu askere gidecekmiş, bedelli askerlikten yana dertli. 2020’de askerliğini bedelli ve dövizle yapacak olanların ne ödeyeceği belli oldu ya; “35 bin lirası olanın evladı ölmeyecek” dedi. “Bizde yok, bizimki gidecek, gerekirse ölecek.

Esprili de biri taksici, hem de konuşkan; “Her şeyin fiyatı artıyor, dün üçe aldığını bugün beşe alıyorsun falan diyorlar ya” dedi. “Valla yalan. Ucuzlayan şeyleri söyleyen yok. Bak geçen sene dövizle askerlik 5 bin 442 Avro’ydu; bu sene ucuzladı, 5 bin 261 Avro yaptılar!

Benim yurtdışında çalışan oğlan da dövizle yaptı diye askerliği, biraz mahcubiyet mi hissettim ne, suskundum takside. Getirip telefonun ekran camını değiştireceğim yerin önünde bıraktı taksici; “Hayırlı günler” diyerek.

Yılbaşından birkaç gün önceydi, buraya gelip camı değiştirmek istemiş ama 300 TL olduğunu öğrenince, “Bunun yenisi ne kadar ki” deyip vazgeçmiştim. O günden sonra kırık cam büyüdü de büyüdü… Camdaki kırık değil de büyüyen, kırık gözümde öyle büyüdü ve o kadar rahatsız etmeye başladı ki, dün “300’ü verip değiştireyim artık” dedim.

505 lira” dedi, camı bir saatte değiştireceklerini söyleyen teknik servis elamanı. “Ya birkaç gün önce 300 demiştiniz” falan desem ne fayda, o da orada 3 kuruşa çalışan bir eleman.

Mahalleye döndüm. Suat’ın 20 m2 dükkanda biraz muhabbet edip kafamı dağıtacağım. Ancak, sis siz olun, bugünlerde kafa dağıtmak, keyifli bir sohbet yapmak için sakın bir esnafa uğramayın.

Daha içeri adımımı atar atmaz, “Belki yazarsın” diye bir kağıdı burnuma dayadı Suat. 23.12.2019 son ödeme tarihli elektrik faturası ile 23.01.2020 son ödeme tarihli elektrik faturalarını yan yana tek sayfaya fotokopi çekmiş, onu gösteriyor. 23 Aralık’ta “ödenecek tutar” 260,60 TL iken 23 Ocak’ta 499,90 TL olmuş.

İçinde iki floresan lamba, küçük bir buzdolabı ve klima olan 20 m2 dükkanın elektrik faturası! Buzdolabının fişini çektiğine, klimayı da pek çalıştırmadığına yemin billah ediyor Suat.

Kuyumcu zenginliktir ya, mahallenin kuyumcusu Kemal’e o yüzden sürekli takılıyorum. Altına zam geldikçe; “Hadi iyisin” diyorum, “Oturduğun yerde para basıyorsun. Dükkandaki servetin her gün artıyor.

Epeydir sinek avlayan Kemal, burnundan soluyor; “Abi dükkana gelen mi var ki?” diyor. “Satsam iki küçük altın, yerine yenisini koyamıyorum ki.

Daha birkaç saat önce kuyumcunun yolunu tutmuş biri vardı. Hadi, onun adını yazmayayım şimdi. “Alyansı satacağım” dedi, “Çocuğun kurs parası verilecek.”

Çocuk kursa gönderiliyor ki bir üniversiteyi kazanabilsin! Alyans satılıyor ki çocuk kursa gidebilsin!

Üniversiteyi bitirene iş? O sonra düşünülecek!

Satarak tutunabilme” sıradan insanların değil iktidarın da stratejisi. Dünkü manşet işte; “Köprüler, yollar, fabrikalar derken satış sırası şimdi de demiryollarına geldi. TCDD’Yİ DE SATIYORLAR.

Ne elektrik faturası ikiye katlanmış Suat, ne siftah yapamayan Kuyumcu Kemal, ne de alyansını satılığa çıkaran arkadaş “en alttakiler”i memleketin. Ya en alttakiler?

Memleketin sıradan insanlarına sıradan bir gün zehir oluyor her gün; benim dünkü bir günün özeti işte!