Salgın sü­recinde sokağa çıkma kısıtla­malı yeni bir hafta sonuna giriyoruz. Dilerim bu sonuncusu olur. Gelin bu hafta sonu sıkıcı siyasi gün­demleri bir kenara bırakıp, Anadolu’nun kuzey ve doğu bölgelerinde yaşanan gök olayı üzerinden biraz astronomi ve tarih yolculu­ğuna çıkalım.

Biliyorsunuz, önceki gece Bitlis, Bingöl, Erzurum, Trabzon, Artvin, Ardahan gibi illerde çıplak gözle gözlemlenen ve video olarak kaydedilebilen bir olay yaşandı. Önce bir gök gürültüsü duyuldu ve karanlıkta süzülen ışık kısa süre sonra çok büyük bir ışık patlamasına dönüştü. Göktaşlarıyla ilgili çalışmalarıyla bilinen astrofizikçi Doç. Dr. Ozan Ünsalan, eldeki verilere bakıldığında olayın tam anlamıyla bir göktaşı olayı olduğunu açıkladı.

★★★

Ben ne zaman bir göktaşı haberi duysam, büyük bir kötülüğe denk geldiğimizde söylediğimiz “başımıza taş yağacak” cümlesini anımsarım. Göktaşlarının yüzde 70’inden fazlası denizlere, okyanuslara düşüyormuş. Peki ya geri kalan yüzde 30’u? İnsanların üzerine düştüğü oluyor mu? Acaba bir göktaşı yağmurunda insanların öldüğüne dair kayıt var mı?

Bunları gördükten sonra aklıma, 28 Nisan’da SÖZCÜ’de Uğur Akagündüz’ün yazdığı, bir gün lazım olacağını düşünerek sakladığım haber geldi. Ne yazık ki salgın ve siyaset haberleri arasında hak ettiği kadar konuşulmamıştı.

Uğur, haberinde çok detaylı aktarmıştı ama ben yine de makaleyi merak edip, bir online kütüphanede bulmuştum.

Üzerinde biraz önce son olayla ilgili değerlendirmesini aktardığım Ege Üniversitesi’nden Astrofizikçi Doç. Dr. Ozan Ünsalan, Trakya Üniversitesi’nden Arkeoloji ve Sanat Tarihi doktora öğrencisi Altay Bayatlı ve SETI Enstitüsü’nden göktaşı uzmanı Peter Jennikens’in imzası vardı.

Şubat ayında yayınlanmış makalenin başlığı “Bir meteoritin neden olduğu ölüm ve yaralamaya dair en erken delil”.

Konusu ise 1888’de Osmanlı toprağı olan Musul Vilayeti’nin Süleymaniye kentine düşen bir göktaşının neden olduğu ölüm ve yaralama.

Makalede önce 20. ve 21. yüzyıllarda Hindistan’da, ABD’de, Sibirya’da, Yugoslavya’da insanların ve hayvanların yaralanmasına, hatta ölmesine neden olan göktaşı yağmurları anlatılmış.

8 Aralık 1929’da Yugoslavya’da bir düğün sırasında yaşanan göktaşı yağmuru bir kişinin ölümüne neden olmuş. Bunu öğrenince Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın “Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç” romanını hatırlamamak ne mümkün? Roman kahramanları da 1910 yılında düğün için Halley kuyrukluyıldızının dünyaya çarpacağı söylenen günü seçmişti.

★★★

Gelelim 1888’deki olaya: Musul Valisi Faik Mustafa’nın, 13 Eylül 1888’de Dahiliye Nazırı (Ahmet) Münir Paşa’ya yazdığı mektupta olayın detayları anlatılmış. Buna göre 10 Ağustos 1888 Perşembe akşamı saat sekiz buçuk civarı Süleymaniye’nin batıdaki nahiyelerinden Çişane’de piramit şeklindeki tepe üzerinden bir ışık parlaması görüldü. Işığı toz bulutu, ateş topları ve buhar izledi. Olaydan iki kişi etkilendi. Biri felç oldu, diğeri öldü. Vali Faik Mustafa mektubunda on dakika boyunca yağmur yağarcasına taş yağdığını anlatıyor.

Ardından Münir Paşa, Veziriazam Kamil Paşa ve Sultan 2. Abdülhamid arasında mektuplar gidip geliyor. Sultan Abdülhamid’in bu konuda bir yanıtı var mı ya da Musul Valisi Faik Mustafa’nın İstanbul’a gönderdiği göktaşı parçaları ne oldu bilinmiyor.

★★★

Bir harita açıp göktaşının görüldüğü illeri görülme sırasına göre işaretleyip üzerinde bir çizgi çizince bir rota beliriyor. Elazığ civarından başlayan rota Artvin ve ardından Karadeniz civarında son buluyor. Doç. Dr. Ünsalan, bu rotaya göre göktaşının muhtemelen Batum açıklarında Karadeniz’e ya da Gürcistan topraklarına düşmüş olabileceğini tahmin ediyor.

2020 kötü bir yıl oldu. Deprem, çığ felaketi, virüs salgını... Bir başımıza taş yağmadığı kalmıştı. Öyle anlaşılıyor ki ondan da kıl payı kurtulduk.

“Bu yıl bir an önce geride kalsın” diyen sadece ben miyim?