Dengeli ve sağlıklı beslenebilmemiz için gerekli besin gruplarından birini teşkil eden proteinler, özellikle genç nesillerin gelişmesinde vazgeçilmez bir şarttır.
Halkımızın büyük çoğunluğu bu ihtiyaçlarını, başta tavuk olmak üzere kümes hayvanlarından ve yumurtalarından karşılamaktadır. Protein ihtiyacının bol ve ucuz şekilde karşılanabilmesi, endüstrileşen bu sektörün, biyogenetik teknolojinin destekleri ve akıl almaz ölçekte büyütülen faaliyetleriyle, sorup sorgulamaya da gerek kalmadan çözüme kavuşturulmuştur.
İnsanların bu gıda kaynaklarını tercih ettiklerinde, bilmeleri gerekenleri öğrenmeleri, sağlıklı ve kaliteli bir hayat standardında yaşamalarını sağlayarak, beklemedikleri hastalıkların ortaya çıkmasıyla sarsılmayacaklardır. Onun için vücut makinemize koyacağımız gıda yakıtını iyice tanıyıp, en güzel ve uygun olanını tercih etmeliyiz. Ekonomik, çabuk pişen ürünleri sofralarımıza koymadan, bir defa daha düşünmeliyiz. Piliçlerin (tavuk olmalarına şans tanınmadan) çok büyük fabrikalar haline getirilen çiftliklerde, ancak vücutlarının sığabildiği daracık alanlarda, binlercesi bir arada üretilip büyütülmektedir. Genetik yapılarına müdahale edilen, bir adı da HİBRİT olan fabrikasyon piliçlerin, hem besin değerleriyle hiçbir fayda sağlamayan hem de hastalık bulaştırma riskleri bulunmaktadır.
Tüketime hazır hale getirilen piliçler hakkında “bazı bilgiler de ticarî sır” kapsamında değerlendirildiğinden, haklarında akademik yayın yapılamaz. En hızlı sürede büyümeye mahkûm olan bu hayvanlara ‘BÜYÜME FAKTÖRÜ’ adı verilen hormonlar verilir. Yemlerine mutlaka enerji için GDO’lu soya ve protein içinse GDO’lu mısır verilir. Bununla kalınmaz, yemlere hayvanî atıklar karıştırılır. Hastalanmamaları için sürekli olarak ANTİBİYOTİK verilir. Yem karışımlarının bir parçası da eti yumuşatan kimyasallardır. Hız ve haz çağının müptelâlarını beslemek için hazırlandığı iddia edilse de, asıl maksat beslermiş gibi yaparak, bir yandan GİZLİ AÇLIK oluşturmak, diğer yandan da NESİL EMNİYETİNİ bozmaktır. 2010 yılında ‘Alternatif iklim zirvesi’ ndeki konuşmasında, “Tavuk yumurtalarını dişilik hormonuyla (ÖSTROJEN) dolduruyorlar. Erkekler tavuk yemeyin, hem erkekliğinizi, hem de saçlarınızı kaybedersiniz” diyen Bolivya lideri Evo MORALES doğru söylüyordu.”9
Fabrikasyon piliçlerin tüketim piyasasına iyice yerleşmesi için, çok kaliteli protein kaynağı olan yerli cins tavukların köylerde kalan büyük bir kısmı KUŞ GRİBİ plânıyla canlı canlı katliâma uğratılmasıdır. Karıncayı ezmekten sakınan bir milletin çocuklarının gözü önünde yapılan bu operasyonda rolü olanlara günah olarak yeter. Öyle bir gerekçe ile başarıldı ki, tavukların hakkını savunacak bir hayvan hakları kuruluşu da etkili olamadı. Değerli tavuk cinsleri yok edilerek, millî servet de heba olduğundan, neticede gezen tavuk geçmişin hayallerinde kaldı.
Fabrikasyon piliçler 45 günden sonra giderek artan oranlarda, aşırı yüklenen büyüme hormonlarına dayanamayarak hızla ölmeye başlar. Çünkü çok irileşen bünyelerini başta kalp olmak üzere diğer iç organlar ve yetersiz kemik gelişimleri taşıyamamaktadır. İnsanların bu piliçleri tüketirken sevindiği bir avantaj da çok çabuk pişmeleridir. Halbuki “piliçin 20 dakikada pişmesi, körpe olmasıyla açıklanamaz, ama ANTİBİYOTİK KALINTISI ihtimaline ciddî biçimde işaret eder. Bu, alınan tavuğun gerçek ve sağlıklı olup olmadığını da gösterir, gerçek tavuk bir buçuk saatten önce pişemez. Kaliteli tavuk yavaş pişer ve suyunda jöle oluşur. Endüstriyel piliçlerin neden saman gibi lezzetsiz olduğu, 1.7 kilogram yem ile bir kilogram beyaz et elde ediliyor olması, enerjinin dönüşümü açısından değerlendirildiğinde, bizim de EKSİK BESLENDİĞİMİZ anlamına gelir. Beyaz et ucuzdur, ama ‘beyaz et’ kavramının kendisi bile aldatmacadır, çünkü gerçek tavuğun eti beyaz değildir.”10
Geleneksel bir protein kaynağı da yumurtadır. Yumurta üretim çiftliklerinde boy boy, çift sarılı ve selenyumlu olmak üzere tavuklara hızlı bir şekilde yumurtlatılır. Tüketime bu kadar bol sunulması ve bayatlamaması değişik yem, HORMON ve müdahalelerle sağlanmaktadır. “Yumurtanın bizim yediğimiz sarısı ve beyazı 4 saat içinde oluşmaktadır. Buna karşılık 20-21 saatlik süreç yumurtanın kabuk kısmının oluşturulmasına harcanır. Hayvan geceyi kabuğu oluşturmaya çalışarak geçirir, yumurtlama ise mutlaka ışık uyaranına bağlıdır. Yani tavuklar gece yumurtlayamazlar. Işık uyaranıyla günde 2-3 yumurta alınabilmektedir. Bugün bilimsel makalelerden okuduklarımız 40’a 40 santimetre karelik kafeslerde üç tavuğun tutulduğu şeklindedir. Bu küçük alanda kuşkusuz ciddî bir hareketsizlik STRES’i anlamına gelir. İşin kötüsü, stres tavuğun bünyesinde KORTİZON hormonunun salgılanmasını da büyük ihtimalle arttırmaktadır. Yumurtlayan hayvanlarda yapılan gözlemler, stres hormonunun yumurtaya da geçtiğini gösterir. Bu da bizim endüstriyel yumurtadan bolca kortizon alabileceğimizi gösterir.”11 Fıtratına müdahale edilen ve tahrifata uğratılan yumurtaların koliler dolusu, bembeyaz istif edilmesi, klorla yıkanıyor olmasına bağlıdır.
Bu karışık işlemlerin uygulandığı alandan çıkabilmeyi, sadece tüketicilerin bilinçlenmesine havale etmek kolaycılık olacaktır. Tercih hakkı elbette sizlerindir.
SAĞLICAKLA KALIN
Dipnotlar:
9) Kemal ÖZER, İyi Gıda Kötü Gıda,
s. 209, Hayykitap 2017.
10) Dr. Yavuz Dizdar, Yemezler! s. 191,
Hayykitap 2014.
11) A.g.e. s. 195.