YAZARLAR

Beşiktaş, hiç olmadığı kadar favori!

Onca farklı takım ve oyun yapısıyla baş etmeyi öğrenen Beşiktaş, bu noktada şimdiye kadarki en zor sınavını verecek. Liseyi başarıyla bitirdi, şimdi sıra üniversite sınavında. Daha önceki verdiği sınavlara ve not ortalamasına bakılırsa bu engeli de aşmaması için hiçbir neden yok.

Beşiktaş Şampiyonlar Ligi macerasına başladığında çoğu futbol yorumcusu şunu söylemişti: “Beşiktaş öyle bir grupta ki, birinci çıksa da şaşırmam, sonuncu olsa da.”

Aslında bir görüş ya da fikirmiş gibi duran bu cümle hiçbir şey anlatmayan, her durumda doğrulanabilecek, genel geçer bir ifade. Beşiktaş grubu nasıl bitirirse bitirsin, “söylediklerim doğru çıktı” diyebilmenin yolunu açmak için kurulduğu belli.

LİSE BİTTİ, SIRA ÜNİVERSİTE SINAVINDA

Beşiktaş'ın grubu lider bitirmesi, üstüne hiç mağlup olmaması, bunu Türkiye'den daha önce hiçbir takımın başaramamış olması nasıl şaşırtıcı olmaz? Siyah-beyazlı takımın son birkaç sezondaki Avrupa macerasına bakarsak bunun bir temeli olduğunu görürüz. Bu sezonun farkı, artık sonuçların da alınmaya başlanması. (Bu açıdan Beşiktaş'ın bu yıl elde ettiği başarı, yereldeki Başakşehir yükselişine benziyor. -Sadece saha içine odaklanarak konuşursak- onlar da önce bir oyun kurgusu oturtup sonra bunu uygulayan oyuncu grubunun kalitesinin artırdılar.)

Beşiktaş'ın bu ve bundan sonraki turlarda şansı nedir peki? Evet, siyah-beyazlılar bundan sonraki turu görebilir. Bunu yapabileceğinin bu kadar ipucunu vermişken üstelik. Onca farklı takım ve oyun yapısıyla baş etmeyi öğrenen Beşiktaş, bu noktada şimdiye kadarki en zor sınavını verecek. Liseyi başarıyla bitirdi, şimdi sıra üniversite sınavında. Daha önceki verdiği sınavlara ve not ortalamasına bakılırsa bu engeli de aşmaması için hiçbir neden yok.

BAYERN EN İSTİKRARSIZ SEZON BAŞLANGICINI YAPTI

Bayern Münih ismiyle fazlasıyla ürkütücü bir takım olsa da son yılların en istikrarsız sezonunu yaşıyor. Sezon başındaki kaosu atlattılar fakat bu yıl yerel ligde onlara iyi antrenman verecek bir takım da olmadı. Bundesliga'da en yakın rakibi Dortmund'un, 23 maç sonunda 19 puan önünde lider olmaları, ligdeki diğer takımların ne durumda olduğunu ortaya koyuyor. Üstelik, bu 19 puanlık fark sadece 14 maç haftasında oluştu; Dortmund ve Bayern ligin dokuzuncu haftası geride kaldığında 20'şer puanla liderliği paylaşıyorlardı.

Sezona Carlo Ancelotti ile başlayan Bavyera ekibinin sadece ligdeki gidişatı değildi sorun; sonuçlardan daha kötüsü oynanan oyundu. Fakat Beşiktaş açısından olabilecek en kötü şey oldu: Bayern'in başına, takımı son kez Avrupa'nın zirvesine çıkaran ve ondan sonra göreve gelen Guardiola ve Anchelotti'nin hiçbir zaman onun oyun seviyesine ulaşamadığı, Jupp Heynckes getirildi.

Heynckes takımı kısa sürede toparladı; önce ligde zirveye yerleşti, sonrasında Avrupa'da yeniden kendine geldi. Bu süre zarfında PSG'ye karşı alınan 3-1'lik galibiyet, takımın özgüvenini yeniden kazanmasında önemliydi. Kısacası Bayern Münih, bildiğimiz seviyesine ulaştı. Gözleri korkutan da bu oldu.

DAHA İYİ KONSANTRE OLMUYOR, KONSANTRASYONUNU KAYBETMİYOR

Ancak Beşiktaş da tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar Bayern karşısında favori. "Favori"den kastım, turun favorisi olması değil, turu geçme ihtimalinin, elit kategori bir Avrupa takımı karşısında, bundan önceki yıllarda hiç olmadığı kadar var olması. Bir kere, lig ve Avrupa oyununu tam olarak oturtmuş bir takım var karşımızda. Avrupalı rakiplerin oyun şablonlarının çok belirli olması, oyuncuların planlara uygun hareket etmesi ve performans istikrarı da Beşiktaş'ın rakibe karşı alacağı önlem konusunda işini çok daha kolaylaştırıyor.

Ligimizde hiçbir takımın, oyuncunun ve teknik direktörün bu istikrara sahip olmadığını biliyoruz. Burada hem rakiple, hem de rakibin maç günü göstereceği farklı performansla mücadele ederken -ve artı olarak, saha dışında gelişen durumlar ve hakem faktörleri var-, Avrupa'da genellikle sadece rakiple mücadele veriyorsunuz.

Ve asıl konsantrasyon farkını ortaya çıkaran da bu oluyor. Hani hep deniliyor ya Beşiktaş için “Avrupa maçlarına daha iyi konsantre oluyor” diye; bu yanlış bir önerme. Beşiktaş'ın Avrupa'da daha iyi görünmesinin en önemli sebebi, oyun içinde konsantrasyonunu dağıtacak etkenlerle karşılaşmayışı. Yani, daha iyi konsantre olmuyor, konsantrasyonunu kaybetmiyor.

(Önceki sezon Kiev deplasmanında yaşanan hakem Craig Thomson'ın kararları neticesinde 6-0'la kaybeden Beşiktaş ya da 2016 Mart'ında Fenerbahçe'nin yaşadığı İvan Bebek faciası akla gelebilir; ama bunlar özel örnekler. Bu seviyelerde tekrarı kolay kolay yaşanmayacak, yaşanmaması için UEFA'nın da önlem aldığı -söz konusu iki hakemi görevlendirmeyerek- durumlar.)

Sonuç olarak, "Beşiktaş turu geçer" demiyorum elbette ama turu geçme şansının o kadar da az olmadığını söylüyorum. Kalecinin elinden kaçacak bir top, savunmanın ıska geçmesi, rakip oyuncu depara kalkmışken sizin oyuncunuzun ayağının kayması, çime takılması, oyuncular arasında yaşanacak anlık bir anlaşmazlık, topun şut anında ayağa oturması veya oturmaması gibi birçok belirsizlik barındıran ve her şeyden önemlisi kontrolü zor, yuvarlak bir nesneyle icra edilen bu oyunda, tıpkı hayatta olduğu gibi, genellemeler yapmanın ne bir mantığı ne de bir faydası var...