“15 sene önce hem FETÖ’ye hem Adnan Oktar ve örgütüne operasyonlar yapılmış, dosyalar açılmıştı.15 sene önce devlet bize destek vermiş olsa, bu işleri bitirmiş olsa, bugün Türkiye bu halde olur muydu ?” Bu iki cümle bir dönemin çok konuşulan İstanbul Organize Suçlar Şubesi’nin kurucu müdürü Adil Serdar Saçan’a ait. 90’lı yılların sonunda dokunulamaz denilen isimlere art arda operasyon yapan Saçan, bugün Bakırköy’deki son derece mütevazı avukatlık ofisinde sade bir hayat sürüyor. Ancak geçen 20 yıl içinde başına gelmeyen kalmadı, Ergenekon’dan yargılandı, işkence suçlamalarına maruz kaldı. Adnan Oktar, Alaattin Çakıcı ve benzer isimlerin saldırılarını yaşadı. Peki Oktar ve örgütüyle ilgili süreç nasıl başladı? Neler yaşandı? İşte Saçan’ın anlattıkları:

Özlem Gürses'e konuşan Adil Serdar Saçan, Adnan Oktarcıların cinsel içerikli şantaj kasetleriyle insanları tehdit ettiğini söyledi. Özlem Gürses'e konuşan Adil Serdar Saçan, Adnan Oktarcıların cinsel içerikli şantaj kasetleriyle insanları tehdit ettiğini söyledi.


“1988’de Turgut Özal, 1999’da Celal Adan’ın şikayetiyle işlem yaptık Adnan Oktar ve grubu hakkında... “

Nasıl tanıştınız siz Adnan Oktar’la? İlk ne zaman duydunuz?

Ben İstihbarat Daire GenelBaşkanlığında çalışırken ilk kez 1980li yıllarda bunlarla ilgili bir istihbaratraporu yazmıştık.  O zaman, bir adam ve çevresinde 20-25 kişi.

Nereli bu adam, kimdir?

Adnan Oktar Kars Sarıkamış’lı, annesi hala hayatta, babasını küçük yaşta kaybetmiş. Üniversiteden terk.  Boğaziçi Üniversitesi’nden zengin aile çocuklarına musallat olmuş. Herkesin içindeki anlam arayışını suistimalederek, İslam diniyle uzaktan yakından ilgisi olmayan şeyler anlatıyor bu insanlara... İki rekat namaz yeterlidir, Cuma namazına gitmek gerekmez, çıplak da namaz kılabilirsiniz... böyle şeyler diyor. Dini değiştirip, kendi kafasına göre kurallar koymuş biri. Bu gençler de bu arayış içerisinde toplanmışlar bunun etrafında.  Sonra 1988 yılında rahmetli Özal’ın bir şikayeti oldu, rapor istedi. Biz 1988 yılında daire olarak bu raporu yazdık, o kadar.  11 yıl sonra, 1999 yılında ben İstanbul Organize Suçlar Dairesi’ni kurduğumda, bu kez Celal Adan bir şikayette bulundu.

Şimdiki MHP vekili Celal Adan mı?
Evet, o. Adnan Oktar’ın müritleri, Celal Adan’ın oğlu ve birkaç genç çocuk daha varmış yanlarında, bunlara silah çekmiş bir otel çıkışında. Celal bey de durumu bize bildirdi, bunun üzerine DGM Savcısı talimat verdi, istihbarat şubesi bir çalışma yaptı ve soruşturma başlatıldı. Dediler ki; “operasyon yapın, bunları alın.”  Biz de o tarihte ciddi bir operasyon yaptık.

“Bulduğumuz kasetlerde gazeteciler, ünlü isimler vardı... hiçbiri şikayetçi olmadı. 8 ay yattı Adnan Oktar, sonra tahliye oldu.”

Ne buldunuz bu operasyonlarda?
Adnan Oktar ve grubuna. O zaman Silivri’deki çiftliği var, Kandilli’deki evi var. Onun dışında da müritlerini topladığı sayısız ev vardı. Hatta o operasyonda terörün ekipleri, özel harekat ekipleri, hepsi bize destek vermişti.  Çok döküman bulduk, para bulduk. Birtakım kasetler bulduk. Narkotik madde yoktu o yıl. Silah vardı ama tümü ruhsatlıydı. Zaten bunlar çok kolay ruhsat alabilecek ailelerin çocuklarıydı. Adnan Oktar da onları silah almak için kullanıyordu, silahsız örgüt gibi gözüküyor ama hepsinin elinde silah var. Benim yok mesela bugün silah üzerimde, onların tümünde var.

Kasetlerde ne buldunuz?

Küçük yaşta kız çocukları ile birlikte olmak ile ilgili bir takım ifadeler var, o çocukların beyanları var. Bir takım gazetecilerin, ünlü bazı isimlerin cinsel içerikli kasetleri var.

Şantaj kasetleri yani... Şikayetçi oldular mı peki o kişiler?
Biz o kasetlerdeki müştekilerin tümünü çağırdık, inanır mısınız hiç biri şikayetçi olmadı!  Telefon operatörlerinde çalışan müritleri vardı, onlar vasıtasıyla ses kayıtları alıyorlardı.

Ellerinde böyle imkanlar mı vardı?
Vardı tabii. Bugün çıkıyor işte, zırhlı araçlar vs. Teknolojiyi çok iyi kullanıyorlardı. Dinleme yapıyorlardı, izleme yapıyorlardı. Bunların hepsine işlem yaptık, tutuklandı onların da hepsi.

Sonra ne oldu?

Adnan Oktar ve işlem yaptıklarımız tutuklandı. 8 ay kadar yattı cezaevinde. Hiçbir şekilde etki edemedikleri isimler görevdeydi o zaman, İçişleri Bakanı Saadettin Tantan, Organize Suçlar Müdürü ben, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin ve Cumhuriyet Savcısı Ahmet Gürses. Hiçbirimize etki edemediler ama 19 yıldır her birimize neler neler yaptılar... Akıl almaz iddialar, dosyalar, davalar, karalamalar. Herkese ulaştılar, yazdılar, Cumhurbaşkanı’na kadar. AİHM’e bile gittiler. Ben hala onlara işkence yapmaktan yargılanıyorum. Beraat ediyorum, FETÖ’cü yargıçlar kararı bozuyor, hadi sil baştan! Mahkemeyi reddettiler senelerce, 3 sene duruşmaya bile çıkamadım.

Adil Serdar Saçan Adnan Oktar ve müritlerinin açtığı davalardan hâlâ yargılanıyor. Adil Serdar Saçan Adnan Oktar ve müritlerinin açtığı davalardan hâlâ yargılanıyor.


“Din adamı filan değil, inançla hiç bir ilgisi yok. Kuran’ı Kerim okumayı bile bilmediğini söyledi bana.”

Siz hiç teke tek konuştunuz mu Adnan Oktar ile?

İfadesini ben almadım ama karşıma oturtup konuştum, “necisin sen, nerden çıktın?” diye. Din adamı filan değil, inançla hiç bir ilgisi yok. Kuran’ı Kerim okumayı bile bilmediğini söyledi bana. Yapı olarak da güçsüzün karşısında aslan kesilen, otoriteyle ezilen bir karaktere sahiptir. Hastalıklı bir yapı.

Zaten bir hasta raporu yok mu, akıl sağlığının yerinde olmadığına dair?
Şöyle, 1995 yılında uyuşturucu kullanımından alınmış, o tarihte çıkmış o rapor. Ben tabii doktor değilim ama gerçekten çok ciddi incelemesi gereken bir kişi. Şimdi söylemek istemiyorum ama korkunç hastalıklı işleri var... Dışarıda dolaşmasının tehlikeli olduğunu düşündüğüm bir insan.

Bunca suç isnat edilmiş biri nasıl çıkabildi cezaevinden?
O ara DGM’ler kaldırılıyordu, 8 ay sonra mahkeme tahliye etti. Herkes şikayetlerini geri aldı, Celal Adan dahil. Sadece Fatih Altaylı geri çekmedi ve bunlarda mücadeleye devam etti.

Fatih Altaylı mı ? Onunla ilgili ne vardı?

Fotomontaj fotoğraflarını yayınladılar, eşcinsel dediler ona da. Çünkü Fatih Altaylı o aralar bunların aleyhine yazılar yazıyordu. Bir o direndi, bir de Ebru Şimşek. Ona da ne iftiralar attılar, ne uyuşturucu kullanması kaldı, ne fahişeliği... Ebru Şimşek de şimdi yurtdışında.

Peki nasıl beraat etti Adnan Oktar ve grubu?
Beraat etmedi ki! Dava düştü. Tahliye olduktan sonra 15 sene boyunca yok hakimi reddettiler, yok dosyayı kaybettiler, yok duruşmaya gelmediler... Nihayet zaman aşımından dava düştü.

Sizin davalarınız ne oldu?

Ben hala yargılanıyorum bunların yüzünden! Benim hakkımdaki tüm işkence iddialarının kaynağı bunlar. Tümünü bunlar çıkardı ve yaydı.

“Babuna Kan Kampanyası dünyanın en büyük casusluk işlerinden biridir. Amerika’ya 120 bin ünite kan gitti, kimse de bilmiyor nerede.”

Hakimleri ya da yargı elemanlarını nasıl ikna ediyorlardı?

FETÖ ile işbirliği içindeydiler. Zaten 16 yıldır dokunulmamasının nedeni de o. FETÖ koruyup kolluyordu bunları. Sadece FETÖ değil, bazı gazeteciler de. Benim hakkımdaki tüm iddialar o yayınlarda dile getirildi hep.

Ne gibi?

Ergenekon Davasında benimle ilgili özel dosya hazırladılar, beni Ergenekoncu diye gözaltına aldırdılar. Avukat Serdar Öztürk ve Levent Göktaş’ın bürolarına sahte CD’ler koydular, onları da Ergenekon’dan içeri aldırdılar. Meşhur bir Oktar Babuna kan kampanyası var. Binlerce kişinin gönüllü olarak hasta olduğunu zannettikleri Babuna’ya kan verdiği kampanya... Tamamen bir casusluk organizasyonudur o. Dönemin Sağlık Bakanı da öyle söylemişti. Öyledir çünkü. Bu bizim soruşturma dosyamızda var, 1998 yılı. Türkiye’nin gen haritasını çıkardılar. Zaten kayıp o kanlar biliyorsunuz, 120 bin ünite kan yok ortada. Dünyanın en büyük casusluk işlerinden biridir bu. Amerika’ya gitti kanlar, kimse de bilmiyor nerede.

Bugünkü dosyada da askeri casusluk suçlamaları var...
Vardır. O kanala da FETÖ sokmuştur bunları, hiç şüphem yok. Bir bir çıkacak zaten bunlar. Göreceğiz.

“Mali İşler Şubesi’ni de bu vesileyle gerçekten kutluyorum, yürekli çocuklar. Çok başarılı bir iş yaptılar.”

Adnan Oktar bu gücünü nereden alıyordu ?

Müritleri çok zengin ailelerin çocukları, insanlar evlatlarını bırakamıyor. Hala bakın, operasyon yapıldı, ailelerden ses çıkmıyor. En bilineni Babuna Ailesi... Semin Hanım hayatta. Hayatı bitti kadıncağızın.

Başka çok ilginç isimler de vardı müritler arasında, değil mi ?

Var tabii, Yiğit Bulut var mesela. Bugünün Cumhurbaşkanlığı Danışmanı. Uzun süre çok yakın ilişkileri vardı. Şimdi de hala görüşüyorlar mıdır, bilemiyorum. Ama bu örgüt korkunçtur, her müritle ilgili şantaj belgeleri var, kolay kolay bırakmazlar.

Bir örgüt mü bu?

Örgüt tabii. Suç ve şantaj örgütü. En büyük özelliği de legal bir vitrin arkasına saklanmış, illegal bir yapı olması. Kanalları var, yemekler davetler veriyorlar, ama gerçeği bir örgüt. Kendi müritlerine bile şantaj yapan bir örgüt. O gençleri önce ikna edip, sonra da kendine mecbur ediyor. 8-10 tane baş imamı dediği Kalp Kızlar var, o kızlar bundan sorumlu, erkekler de bu kızlardan sorumlu. İnsani ve dini açıdan çok tehlikeli bir örgüt. Bence bütün kadın örgütlerinin de ayağa kalkması lazım.

Bu operasyon nasıl yapılabildi?

Bu uzun zamandır planlanan ve üzerinde çalışılan bir operasyon, kendileri de bekliyordu zaten. Erken seçim nedeniyle ileriye alınmıştı. Mali İşler Şubesi’ni de bu vesileyle gerçekten kutluyorum, yürekli çocuklar. Çok başarılı bir iş yaptılar.

Nasıl başlamış bu operasyon?

Örgütten kopan çocuklar var, zaman zaman beni de ararlar, onların şikayetleri ve ifadeleri var.

Nasıl kopmuşlar?

Bildiğin kaçmışlar! Başka türlüsü zaten mümkün değil. Şimdi onları da korumaya almak gerek, çünkü göreceksiniz onlara da neler yapacaklar, tıpkı bize yaptıkları gibi. Fakat bu sefer FETÖ yok yanlarında.

Kim bunlar, Ceylan Öngül filan mı... ?
O da var. Ama asıl Fırat Develioğlu ve Özkan Memati. Başladılar bile karalamaya. Neler yazıyorlar şimdi bu çocuklar hakkında... Rezillik.

“15 sene önce devlet bize destek vermiş olsa, bu işleri bitirmiş olsa, bugün Türkiye bu halde olur muydu ?”

Bu seferki operasyon sonuç verir mi dersiniz, yoksa yine yarım mı kalacak ?

Valla bu sefer durum çok ciddi.  Daha neler neler çıkacak, göreceksiniz.  Biraz ilerlesin, aileler ve başka mağdurlar da konuşacak. OHAL’in kaldırılacağı tarihe kadar tamamlanır bu dosya.

Ne çıkacak bu dosyadan?

Bence müebbet çıkması gerekir, sadece benim bilgim bile bunun için yeterli. Ömür boyu yatar.

Akıl sağlığı yerinde değilse?

O zaman da gider hastanede yatar.
Yurtdışı bağlantıları var mıdır acaba ?

ABD’deki Bloomberg Ailesi ile irtibatları olduğunu sanıyorum, hatta çok ünlü bir şarkıcı getirmişlerdi hatırlarsanız buraya.

Bunun arkası gelir mi? Benzer yapılar var mı Türkiye’de?

Olmaz mı! Çok var hem de. Ama arkası gelir mi, emin değilim. Sadece bu çeşit değil, saf mafya yapılanması olan gruplar da var. Zaman zaman kendi aralarında çatışmaya giriyorlar.