Belarus’taki otokratik rejim nasıl çöküşün eşiğine geldi?

Post-Sovyet coğrafyası tarihindeki en büyük siyasi krizlerden olan ve hükümetin oldukça şiddetle yanıt verdiği protestolara Lukaşenko’nun getirebileceği en makul çözüm hem komşu ülkeler hem de muhalifler tarafından getirilen diyalog çağrılarını kabul etmektir.

DİANA YAYLOYAN

“1994’ü hatırlıyorum, insanların Lukaşenko’ya oy vermek için nasıl sıraya girdiğini, ve o zamanki hükümetin adayı Başbakan Vyaçaslav Kebiç hakkında nasıl bir nefretle konuştuklarını… 26 yıl geçti, ve Lukaşenko karşısında mücadele verdiği kendi rakibine dönüştü.”

Belaruslu siyaset uzmanı ve ilk başkanlık kampanyasının katılımcılarından Aleksandr Feduta, Belarus Başkanı Aleksandr Lukaşenko’nun 26 yıllık iktidarını işte böyle özetledi. 26 yıl önce bir nevi Belaruslu Robin Hood imajıyla kırsaldan bir milletvekili olan Lukaşenko, nomenklatura (Komünist Parti atamalarıyla doldurulan hükümet ve sanayideki yüksek nüfuzlu pozisyonların listesi) lideri Vyaçaslav Kebiç ile girdiği yarışı %80’in üzerinde oy oranıyla kazanmıştı. O zamanlar Lukaşenko’yu en ağır şekilde eleştirenler bile toplumun ona nasıl destek verdiğine dair şüphe duymuyorlardı. İnsanlar Sovyet ideolojisinden bunalmıştı ve değişim için duydukları arzu Lukaşenko için 1990’ların ortasındaki en önemli güç kaynağı haline gelmişti. 26 yıl sonra Lukaşenko yeniden başkanlık seçimini kazandı, ancak bu sefer gerçeklik kendi şahsi otoriter rejimi tarafından örtbas edildi.

9 Ağustos’tan beri binlerce Belaruslu başkanlık seçimlerinde çalındığını düşündükleri oylarını geri almak için sokaklara döküldü. Merkezi Seçim Komitesi tarafından açıklanan resmi seçim sonuçlarına göre Lukaşenko oyların %80’ini kazanarak altıncı dönemini sağlama alırken başlıca rakibi Svetlana Tikhanovskaya ise sadece %9.9 alabildi. Bağımsız kamuoyu yoklamalarının Belarus’ta yasaklanmasıyla birlikte Lukaşenko’ya verilen desteğin gerçekten yüzde kaç olduğunu bulmak zor bir iş. Yine de gazeteciler ve aktivistlerin yaratıcı bir yolla yürüttüğü iki resmi olmayan ankete göre Lukaşenko’ya verilen destek %6 ile %10 arasında.

Lukaşenko’ya zorlu rakipler
Pek bilinmeyen adayların rakip aday olup Lukaşenko’nun rahat bir şekilde kazanmasını sağlayan bir önceki 2015 seçimlerinin aksine, bu sefer büyük halk desteğine ve ciddi bir şekilde kazanma şansına sahip olan üç popüler aday, hesapları altüst etti. Bu adaylardan birisi ülkenin en popüler bloggerlarından birisi ve Svetlana Tikhanovskaya’nın kocası olan Sergey Tikhanovski’ydı. Açıkça sisteme duyduğu güvensizliği dile getiren Sergey Tikhanovski bu seçimi halkı harekete geçirmek ve Lukaşenko’yu kabineden çıkarmak için bir fırsat olarak görüyordu. Aday olarak ilan edilmesinin hemen ardından Tikhanovski izinsiz gösteri düzenlemek suçundan tutuklanmıştı.

Siyasi tecrübesi olmayan 37 yaşındaki İngilizce öğretmeni Svetlana Tikhanovskaya’nın kendisini aday göstermesine yol açan gelişme Sergei Tikhanovski’nın tutuklanmasıydı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Svetlana Tikhanovskaya’nın adaylığı hakkında yorum yapan Lukaşenko, “Anayasamız bir kadına uygun değil ve toplumumuz henüz bir kadına oy vermeye hazır değil. Başkan erkek olacak, bundan kesinlikle eminim.” dedi. Lukaşenko’nun cinsiyetçi açıklamaları, Belaruslu kadınların gözünde onun itibarını zedeledi ve birçoğunu ilk kez siyasi görüşlerini ifade etmeye sevk etti. Lukaşenko’nun kadınların siyasetteki rolüne ilişkin ilk açıklamaları onu halkının gerisinde kalan eski kafalı bir otokrat olduğunu kanıtlamıştı.

Belarus toplum sözleşmesi: Siyasi ilgisizlik karşılığında istikrar ve huzur

Carnegie Europe’tan Artem Shraibman’ın savunduğu gibi, Lukaşenko’nun şahsi otoriter rejimi, “Belarus halkının bilincinin derin Sovyetliğine, genç bir demokrasinin kurumlarının zayıflığına, devlet kontrolündeki bir ekonomiye ve Rusya ile başarılı bir şekilde sürdürülen ilişkilere” dayanıyor. Rusya ile yapılan anlaşmanın bir sonucu olarak, Lukaşenko, fiyatı düşürülmüş Rus enerji kaynaklarına ve Rusya pazarına oldukça elverişli bir erişime sahip oldu. Rusya’nın düşük fiyatlı ham petrolüne erişim, Belarus’un petrolü rafine etmesine ve ardından marjı koruyarak piyasa fiyatlarından Avrupa’ya satmasına olanak sağladı. Moskova ile böylesine karlı bir ortaklık, Belarus hükümetinin ülkenin ekonomik istikrarını ve sosyal adalet duygusunu sürdürmesine izin verirken, Rusya zamanla entegrasyon projelerinde daha iddialı hale geldi ve Minsk’ten tepki almaya başladı.

Rusya ile bu zorlu ilişkilerin arka planında, Lukaşenko Belarus’un egemenliğini ve bağımsızlığını iç ve dış politikasının en yüksek önceliği haline getirdi. Lukaşenko, Belarus’un güvenliğinin tek garantörü olarak rolünü vurgulama şansını kaçırmıyor. Moskova’nın Ukrayna’daki devrime sert tepkisi Lukaşenko’yu stratejik çıkarlarını yeniden düşünmeye sevk etti. Böylelikle Belarus ve Rusya arasındaki bölgesel işbirliği, Minsk’in hem AB hem Rusya hem de bölgenin yeni aktörü Çin ile ilişkilerini sürdürdüğü daha geniş bir manevra politikası çerçevesinde gelişiyordu.

Dönüm noktası
Son on yılda Lukaşenko’nun notu giderek düşmeye başladı. Üçü de AB ve NATO üyesi olan görece başarılı post-Sovyet komşu ülkeler Letonya, Litvanya ve Polonya’ya kıyasla yükselen fiyatlar, düşük maaşlar ve kötüleşen yaşam standartlarıyla tutuşan sokak protestoları Lukaşenko’nun ekonomik ve sosyal politikalarını hedef aldı. Yılda yüz seksen günden az çalışan kişilerden alınan bir vergi (213 €) olan “parazit vergisi” nin dayatılması birçokları için bir dönüm noktası oldu. Avrupa’da ölüm cezasının hala uygulandığı tek ülke olan Belarus'ta insan hakları ve ifade özgürlüğünün ihlalleri bir diğer önemli konuydu. Lukaşenko gücünü sağlamlaştırırken muhalefet daha da marjinalleştirildi ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının ve hükümet dışı medya kuruluşlarının kontrolü kademeli olarak sıkılaştırıldı.

Covid-19’un kötü yönetimi

Hükümetin Covid-19 politikasının iflas etmesi ya da daha doğrusu bir politikanın olmayışı, düşen desteğin başka bir sebebiydi. Lukaşenko koronavirüsü tamamen göz ardı etmekle kalmadı, aynı zamanda bu salgın tehdidini abartmamaya çağırdı ve hastalığın semptomlarını gösteren insanlarla sağlıklı beslenmedikleri için alay etti. 16 Mart’ta Lukaşenko, Covid-19 tehdidini görmezden geldi ve salgının üstesinden gelmenin bir yolu olarak tarlalarda çalışmayı ve traktör sürmeyi önerdi: “Özellikle şu anda, bir köyde [...] çalışmalısın, traktör herkesi iyileştirecek. Tarlalar herkesi iyileştiriyor.” Yetkililer insanları yüz maskesi taktıkları için alaya aldılar. Sağlık görevlilerine gerekli ekipmanı sağlayan devlet değil, sıradan insanlardı. Devlet virüsün olmadığını, bunun sadece bir ‘psikoz’ olduğunu söyledi.

Kampanyanın ilk günlerinden itibaren Tikhanovskaya, samimiyetiyle öne çıktı ve siyasetle ilgilenmediğini kendisini ülkenin bir cumhurbaşkanı olarak görmediğini, yalnızca Belarus’u altı ayda adil seçimlere götürecek ve siyasi mahkumların serbest bırakılmasını sağlayacak geçici bir çözüm olarak gördüğünü tekrar tekrar dile getirdi.

Seçim gecesi
Resmi seçim sonuçları yayınlandığında, Tikhanovskaya sonuçları hile yapıldığı gerekçesiyle reddetti, çünkü muhalefetin kendi oy sayımına göre oy oranı %70-80’den az değildi. Lukaşenko’yu soruna şiddet içermeyen bir çözüm bulmak için diyalog kurmaya çağırdı. Ancak seçim gecesi sokakların göstericilerin elinden alınması acımasızca gerçekleşti: Hükümet yanlısı askeri birimler ve KGB grubu “Alpha” tarafından göz yaşartıcı gaz ve mermi kullanımıyla yüzlerce kişi yaralandı, gazetecilerin bazıları ‘Basın’ yazılı yelek ve rozetler giymelerine  rağmen taciz edildi, hedef alındı ve yaralandı. Birçok haber sitesi engellendi, ülkedeki internet bağlantısı kesiliyordu. Güvenlik güçleri iki günde beş binden fazla kişiyi gözaltına aldı, bir kişi öldü (şu anda ölü sayısı en az beş), yüzlerce kişi yaralandı. Belarus’un başkenti Minsk ve diğer şehirlerdeki hükümet karşıtı gösterilerin ikinci gününde, Tikhanovskaya'nın insanlardan protestoları sonlandırmalarını istediği bir açıklamayı okuduğu şüpheli bir video sosyal medyada yayınlandı: “Belaruslular! Sizi daha iyi karar vermeye ve yasalara saygı göstermeye çağırıyorum. Kan dökülmesi ya da şiddet istemiyorum. Hayatlarınızı tehlikeye atmamak için polisle karşı karşıya gelmemenizi ve meydanlara çıkmamanızı rica ediyorum. Kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın.”

Conflict Intelligence Team’den Belaruslu araştırmacı gazetecilerin iddia ettiği gibi, "görüntüdeki pencere panjurları ve kanepe, Belarus Merkez Seçim Komiseri Lidia Yermoshina’nın ofisindeki mobilyalarla birebir aynı". İfadenin sosyal medyada yayılmasının ertesi günü, Tikhanovskaya zaten daha önce tehdit edilmeleri sonucu iki çocuğunu gönderdiği Litvanya’daydı. 

“Dış güçler”
Riskler yüksek ve Lukaşenko’nun amacı muhalifleri terörle korkutmak ve ülkede patlak veren herhangi bir yeni protesto girişimini engellemek. OMON çevik kuvvet polisi ve SOBR polis komandoları tarafından sivillere yönelik acımasız şiddeti gösteren video görüntüleri ve fotoğraflar, Lukaşenko'nun protestocuları “alkolikler, uyuşturucu bağımlıları, kayıp koyunlar ve dış güçler tarafından kontrol edilen iç mihraklar” olarak nitelendirmesi halkın protestolara devam etme iradesini daha da güçlendirdi. Belarus tarihinde ilk kez plastik mermiler, ses bombaları ve tazyikli su kullanıldı. 

Tikhanovskaya’nın protestoları durdurma çağrısına ve hükümetin git gide daha fazla protestocu tutuklamasına rağmen, 11 Ağustos’ta bazı fabrikaların işçileri, direniş hareketinin dönüm noktası haline gelen ulusal grevi ilan ettiler. Belarus'un diğer büyük işletmelerindeki işçiler de oylama sonuçlarının gözden geçirilmesini talep ederek greve katıldı. Belarus hapishanelerindeki işkence, yoldan geçmekte olanlar da dahil protestoculara insanlık dışı muamele, yeni bir Lukaşenko karşıtı protesto dalgasını alevlendirdi – ve bu kez, sosyal medya hesaplarında bu vahşetin parçası olmayacaklarını açıklayan birkaç polis ve askeri personelin de katılımıyla. Çevik kuvvet giysili yaklaşık elli Belarus güvenlik personeli kalkanlarını indirdi ve Minsk’te hükümet karşıtı protestocular onları bağırlarına bastı.

Protestoların sekizinci gününde muhalefet, protestoya 200 bin kişinin katıldığı, modern Belarus tarihinin en büyük yürüyüşü haline gelen “Özgürlük Yürüyüşü”nü düzenledi. Bu siyasi krizin sonunu tahmin etmek hâlâ zor. Lukaşenko daha da fazla şiddet uygulayarak durumu kontrol altına almayı başarsa bile başkentte ve diğer şehirlerdeki baskı politikaları  toplumda şok dalgaları yarattı ve pek çok masum insan Lukaşenko’nun rejiminin mağduru  haline geldi. 

Post-Sovyet coğrafyası tarihindeki en büyük siyasi krizlerden olan ve hükümetin oldukça şiddetle yanıt verdiği protestolara Lukaşenko’nun getirebileceği en makul çözüm hem komşu ülkeler hem de muhalifler tarafından getirilen diyalog çağrılarını kabul etmektir. Öfkeli yüz binlerce insanın taleplerinin zaman içerisinde buharlaşmasını beklemek gerçek dışı bir hayal. Bu noktada, Belarus otokrat rejiminin ülkeyi çoktan kaybettiği oldukça açık. 

Kategoriler

Dünya