Deniz Yıldırım

Bazısı siyaset yapar, bazısı politika

29 Ocak 2020 Çarşamba

Depremle sarsıldık; Elazığ ve Malatya’da onlarca yurttaşımızı yitirdik, acımız büyük. Başımız sağ olsun.

Artık klasikleşen bir ifadeyle, “deprem ülkemizin bir gerçeği”. Bu aralar ülkenin her yanında bu gerçek kendisini sürekli hatırlatıyor.

Deprem önlenemez, ama sonuçları önlenebilir. Bilimle, kaynakların verimli ve doğru kullanılmasıyla, planlamayla... Bunlara kim karar verecek? Ülkeyi yönetenler. Ülkeyi yönetme ve karar alma ise siyaset işidir. Bu bilinmezmiş gibi, yine “siyaset yapmayın, böyle zamanda siyaset olmaz” cümleleri havada uçuşmaya başladı.

Ne ilginç! Sanki memlekette olağanüstü dönemlerin dışında olağan bir dönem varmış gibi; sanki diğer zamanlarda korkmadan, baskıdan çekinmeden rahatlıkla siyaset konuşmak çok mümkünmüş gibi bir cümle. “Başka zaman yapın, ama şimdi değil.” Bu mudur ima edilen? Hayır. Siyasetten ne anlaşıldığına bakmak gerekir öyleyse.

Şaşmaz bir gözlemdir. Her nerede birisi “siyaset yapmayın” diyorsa, bilin ki muktedir siyasetin olanaklarıyla bir yerlere gelmiş, bu siyasal bağ olmasa asla gelemeyeceği konumlara ulaşmış bir kişinin iktidar adına eleştirileri susturma görevini icrası söz konusudur. Siyaset, iktidarın tekelindedir. Bu alanı besleyen tutumlar, cümleler makbuldür; diğerleri ise değil. Bu yüzden bir kişi, “kamuoyunda algı çok iyi” cümlesini partili yöneticilere seslendirirse bu “devlet adamlığı” olarak yüceltilecektir; ama “kamuoyu algısı çok kötü” derse, tahminen siyaset yapmakla suçlanacaktır. İşin özeti, “siyaset” diyerek kötüledikleri, iktidara dönük eleştiridir. Yoksa yaptıkları şey, düpedüz iktidar siyasetidir.

Öyleyse yeni bir durum söz konusudur.

Değişen anlamlar

Bizde siyaset kelimesi, Batı’daki politika kelimesinin anlamını karşılamak için 18. yüzyılın sonlarından itibaren anlam değişikliği geçirmiştir. Politika Batı’da “polis”e, yani şehre, devlete dair, herkesi ilgilendiren idari işler anlamında kullanılmıştır. Antik çağda, herkese yurttaşlık vermeyen sınırlı bir doğrudan demokrasi pratiğiyle doğmuş, 17. ve 18. yüzyılların burjuva devrimleri sonrasında gelişen temsili demokrasi ve yurttaşlık haklarıyla birlikte de, yönetme işinin bir ailenin, bir hanedanın tekelinden çıkması ve halkın yönetime katılmaya, sorgulamaya, hak aramaya başlamasıyla özdeşleşen bir faaliyete dönüşmüştür. Nefesi halka doğru genişlemiştir. Demek ki politika, demokrasi, yurttaş hakları ve katılım gerektirir; yurttaşların polise, yani herkesi ilgilendiren devlet işlerine dair farkındalığını, sorgulamasını, eleştirilerini korkmadan, cezalandırma sopası hissetmeden seslendirmesini zorunlu kılar. İşte bizdeki siyaset kelimesi, sonradan sonraya politikanın bu anlamını karşılamak için değişime uğramıştır. Önceden öyle mi?

Demokrasiden, halk egemenliğinden önceki saray merkezli mutlak yönetimlerde, ehlileştirme, terbiye etme kökünden türemiş siyaset kelimesi, sultanın elinde tuttuğu cezalandırma yetkisine işaret ediyordu ağırlıkla. Sultanın idamına karar verdiği kişilerin cezasının infaz edildiği yer, Meydan-ı Siyaset olarak anılırdı. “Siyaseten katl” diye de bir kavram vardı mesela. “Siyaset günleri gelip yetmeden” derken endişe ifade etmiyor muydu Pir Sultan Abdal? Demek ki siyaset kelimesi bizde, demokrasinin ve halk egemenliğinin, yurttaş haklarının politika kavramıyla karşılanmasından önce, yöneticilerin cezalandırma, susturma yöntemleriyle, yetkileriyle ilişkiliydi.

Evet, yüzyıldan fazladır siyaset ile politikayı aynı anlamda kullanmaya başlamıştık. Ne dersiniz? Yurttaşın eleştirilerini sahip olduğu zor gücüyle sindirme araçlarını kullanan, olguları dini açıdan kader gibi sunmaya çalışan muktedirlerin yaptığı siyaset; yurttaşlarınsa kamu kaynaklarının, toplanan vergilerin nerede kullanıldığını sorgulaması, önlemler konusundaki eleştirilerini sıralaması ve deprem konusunu gündem yapmaya çalışması ise politika olduğuna göre, siyaset ile politika kavramları yeniden anlam bakımından ayrışıyor ve ilk anlamına yakın şekilde, asıl siyaseti iktidar yapıyor olmasın sakın?

Aklıma takılıverdi; neyse, “politika yapmayayım” ben şimdi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları