Bayram tatili için sessiz sakin adresler! Hepsi çılgın kalabalıktan uzakta...

Bayramı mini bir tatil fırsatı olarak gören ama kalabalıktan hoşlanmayanlar için popüler duraklar yerine biraz daha sakin ama güzelliği ile öne çıkan adresleri sizin için derledim. Önereceğim dört rotaya alıcı gözle bakın derim.

EN İYİLERİ BARINDIRAN KENT
Türkiye’nin en iyi yerel müzelerinden birini, en iyi korunmuşlardan bir antik kenti ve ‘Türkiye’nin Maldivleri’ni ziyaret etmek için aynı şehrin yolunu tutmanız yeterli: Burdur.

1989’dan bu yana doğal sit alanı olan Salda Gölü, cam gibi suyu ve o suyun eşsiz turkuvaz rengi nedeniyle ‘Türkiye’nin Maldivleri’ olarak anılıyor.

Etrafında doğal kumsallar, bir de kamp yapmak için ayrılmış alanlar var. Burdur’un özellikle Neolitik ve Kalkolitik çağlara ait buluntuların dikkat çektiği zengin bir koleksiyonu var.

İşte o koleksiyonu, benim Türkiye’de en sevdiğim müzeler arasında yer alan Burdur Müzesi’nde görebilirsiniz. Kibyra ve Kremna antik kentlerinden gelen taş ve mermer ağırlıklı eserler dikkat çekici.

Ülkemizin en iyi korunmuş antik kentlerinden olan Sagalassos da Burdur’un sakladığı hazinelerden...

Akdeniz’e giden yol üzerinde yer alması, ticaretin gelişmesinde önemli bir rol oynamış. Geçmişin büyük kahramanları için yaptırılan ve dans eden kız figürleri ile dekore edilen bir tür anıt olan ‘Heroon’ muhteşem.

Tiyatrosu ise en parlak dönemlerinde 9 bin kişilikmiş. İki büyük depremle hasar görmüş ama oturma kısımlarının büyük bölümü hâlâ sağlam.

MS 120’li yıllarda şehrin önemli ve zengin ailelerinden olan Neon’lar tarafından yaptırılmış. Bana göre Sagalassos’un en önemli eseri ise Antoninler Çeşmesi.

MS 161-180 yılları arasında, Roma İmparatoru Marcus Aurelius zamanında yaptırılmış. 28 metre genişliği ve 9 metre yüksekliği ile anıtsal bir yapı. Yapımında yedi farklı renk ve özellikte taş kullanılmış. Ziyaretinizde, çeşmeden su içebilirsiniz.

AKDENİZ'İN GÜZELİ
Akdeniz’in en keyifli ve en sakin durağı bence Kalkan! Birbirinden güzel otelleri ve bir tatil beldesinin karmaşasından uzak günlük yaşam halleriyle oldukça çekici.

Kalkan’a giderseniz iki de bonusunuz var! İlki, Kalkan’a yaklaşık yarım saat mesafede caretta caretta kaplumbağalarının yumurtlama alanı olan Türkiye’nin en uzun plajlarından Patara.

Yeşilçam’ın çöllere düşülen senaryolarının çekim mekânı genellikle bu plaj olmuş. Sanki bir sonsuzlukta yürüyormuşsunuz hissi veriyor.

Kalkan’a gittiğinizde mini bir yurtdışı seyahati de yapabilirsiniz. Pasaportunuzu yanınıza almayı unutmazsanız, Meis’e kolaylıkla geçebilirsiniz.

Feribot yolculuğu yarım saati bile bulmuyor. Kapı vizesi ile giriş yapabiliyorsunuz. Bundan 200 yıl önce Kalkan’ı kuran Rum tüccarlar bu adadan gelmiş ve bir liman kurmuşlar.

Kalkan’ın kuzeyindeki bereketli yaylalardan tarım ve orman ürünleri getirip gemilere yükleyip ihraç etmişler. Mübadelede Rumların hepsi gidince önemini yitirmiş. Şehirleşmeye teslim olmamış, küçük ve sevimli bir ada Meis.

Biraz dolaşıp fotoğraf çekebilir, taze deniz ürünleriyle karnınızı doyurabilir, denize girebilir ve merak ederseniz Mavi Mağara’yı görmeye gidebilirsiniz.

DAHA AZ ARABA SESİ
Milattan öncesine uzanan bir tarih, şehrin içinden akıp giden Yeşilırmak, Selçuklu ve Osmanlı izlerini günümüze taşıyan ahşap evler, asırlık ağaçlar ve keyifli bir sakinlik... Bahsettiklerimin hepsi Amasya’da! Eğer daha az araba sesi duymak, kalabalıklarda boğulmak yerine tarihin izini sürmek, bol bol da fotoğraf çekmek isterseniz mutlaka gidin.

Özellikle Kral Kaya Mezarları’nı görmelisiniz. Dalyan’dakiler daha meşhur ve gösterişli ama bana kalırsa Amasya’dakiler de kesinlikle görülmeyi hak ediyor. Hemen yanındaki Kızlar Sarayı ise geçmişte hükümdarların yaşadığı yermiş. Samsun yolu üzerindeki Aynalı Mağara, günümüze ulaşan en iyi anıt mezarlardan biri.

Helenistik dönemden kalma mağaranın içinde Hz. İsa, Hz. Meryem, Aziz Yahya ve 12 Havari’nin tasvir edildiği çeşitli Bizans freskleri var. 19. yüzyıldan kalma koruma altındaki evler, bitişik nizamda Yeşilırmak Nehri kenarında tarihi sur duvarları üzerinde yer alıyor.

Gündüz Yeşilırmak’la bütünleşen görüntüsü, gece ise renkli aydınlatmasıyla fotoğrafseverlerin şehirdeki favori noktası! Tarih meraklıları sadece bu evleri görmekle kalmasın; Kalkolitik Çağ’dan başlayıp Osmanlı dönemine kadar 12 farklı medeniyete ait yaklaşık 23 bin 500 eserin yer aldığı Amasya Müzesi’ni de kaçırmasın.

Bahçesindeki Selçuklu mezarı da çok ilginç çünkü içinde Burmalı Minare Camii’nin altında bulunan mumyalar var. 2. Beyazıt Camii ve asırlık ağaçların gölgesindeki külliyesi ile 1267 yılından yadigâr Gök Medrese Camii de görülecekler listenizde olsun.

HAYALLERDEKİ SAKİN EGE KÖYÜ
Kazdağları’nda yer alan Yeşilyurt Köyü’nde dört bir yan zeytin ağaçları ile kaplı. Biberiyeden kekiğe, lavantadan çam ağaçlarına kadar birbirinden güzel bitkilerin dört bir yana kokularını saçtığı bir Ege köyü burası.

Tarihi 1355 yılına kadar dayanıyor. Oğuzların Çepni boyu tarafından kurulmuş ve ilk ismi ‘Büyük Çetmi’ olmuş. Bugünkü adını 1970 yılında almış. Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı bu güzel köyde taş evler ve köyün mimarisine uygun yapılmış oteller var.

Eğer bolca kuş sesi dinlemek, uzun yürüyüşler yapmak ve gerçekten dinginlik arıyorsanız, Yeşilyurt iyi bir adres. Yerel halkın sattığı ürünlerden alabilir, lezzetli dondurmalarını tadabilir ve merkezde yer alan kahvelerde sohbetin tadını çıkarabilirsiniz.

Tavsiyemdir, mutlaka karadut suyu için. Tıpkı Adatepe gibi Yeşilyurt’ta da bir zamanlar Rumlar ve Türkler birlikte yaşıyormuş. Fakat mübadele yıllarında Rumlar köyden ayrılmışlar.