Cuma namazı sonrası Bayburt’ta saat kulesi meydanında yapılan protestoda katil İsrail sesleri yükseldi.

Sivil toplum örgütleri adına basın acıkmasını vaiz Veysel Semiz yaptı.

İşte o açıklama:

Es Selamu Aleykum

Mescid-i Aksa, alınların secdeyle buluştuğu, gönüllerin Rab ile tatmin olduğu ilk kıblemiz…

Mescid-i Aksa, Müminlerin haykırışı, Müminlerin niyazı…

Kudüsümüz asla bir şehir değildir. O dindir, imandır, davadır, heyecandır, simgedir, ölçüdür. Onunla ölçeriz cihat tutkumuzu, fedakârlık samimiyetimizi.

Kudüs bir aynadır; kim kimdir, sözler ne kadar samimidir, ne kadar da riyakârdır, onun duvarlarına bakarak anlarız onu.

Kudüs asla bir şehir değildir. Bilakis samimiyettir, unutmamaktır, vefadır, ümmet olmak veya olamamaktır. Kat ettiğimiz yolumuzu onda ölçeriz. Dünümüzü de yarınımızı da onun üzerinden tartarız. Onunla ölçeriz ve onunla ölçülürüz biz. Onunla uyur, onunla kalkarız.

Biz Kudüs sözcüğünü duydukça coğrafyanın sınırlarını aşan bir yer anlarız. Dünyayı göklere bağlayan istasyonlardan biridir bizim için Kudüs. Yerden göklere yükselişi simgeler. Birliği temsil eder. Vahdeti vurgular.

Kudüs, Arapların değildir.

Kudüs namazın merkezidir, namazgâhtır o. Namaz ne kadar Arapların işi ise o da o kadar Araplara aittir. Mekke ne kadar bir ırka mal edilebilirse Kudüs de o kadar bir ırkın olabilir.

Kudüs İslam’ındır, İslam’ın simgesidir.

Yarım asırdır işgal altında bulunan Kudüs’te İsrail, bu sefer gözlerini yeniden Mescid-i Aksa ‘ya dikti. Acımasızca canına kıyılan masum çocukların, sivil insanların kanı, İsrail için yeterli olmayıp, alınların secdeye varmasına da engel olmaya başladılar.

Geçtiğimiz hafta Mescid-i Aksa’nın avlusunda 3 Filistinli genç, işgalci İsrail askerler tarafından kurşun yağmuruna tutularak şehit edildi. İsrail askerleri, yaraladıkları 3 Filistinli’ye tıbbî müdahalede bulunmak için gelen ambulansların Mescid’e girişine de izin vermedi. İsrailli asker ve polisler son yıllarda özellikle sivillere yönelik saldırıları artarak devam etmektedir. Bir taraftan Gazze’ye yönelik ölümcül abluka ve kuşatma devam ederken, diğer taraftan Kudüs’te yaşayan Filistinlilere ve Mescid-i Aksa’da ibadetlerini yerine getiren Müslümanlara yönelik saldırı, baskı ve yıldırma politikaları uygulanmaktadır.

İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’nın her kapısında sözde İsrail polisi denilen katiller sürüsü bekliyor. Son dönemde Kudüs’te ezanın yasaklanması, Mescid-i Aksa’nın ibadete kapatılması, ardından kapılarına metal arama dedektörlerin yerleştirilmesi, Mescid-i Aksa’ya girmek isteyen Filistinlilere yönelik saldırılar sonrasında mescidin içerisi savaş alanına çevrilmiş durumdadır. Siyonist İsrail istediği zaman ezanı susturmakta, istediği zaman Müslümanların Mescid-i Aksa’ya girmesini yasaklamaktadır.

Bu saldırılar sırasında Kudüs Müftüsü dâhil birçok kişi yaralanmıştır. İsrail’in Filistinlilere yönelik saldırıları ve işlemiş olduğu suçları görüntülemek isteyen basın mensuplarına yönelik engelleme ve saldırıları da devam etmektedir.

1948 den beri İsrail’in yaptığı bu vahşice müdahaleler, yapılan işgaller, orada yaşayan Filistinlilere değil bizatihi İslam’a ve Müslümanlara karşı yapılan bir saldırıdır. 1967 yılından beri defalarca Mescid-i Aksa’da Cuma namazı kılınmasını engelleyen İsrail, Mescid Aksa’yı tamamen ibadete kapatarak kendi mabetlerini inşa etmek arzusundadır.

Siyonist İsrail, er ya da geç yaptıklarının hesabını verecektir.

Siyonist İsrail’in Mescid-i Aksa, Kudüs ve Filistin politikasının Müslümanların parçalanmışlığına endeksli olduğunun farkındayız ve biz artık bunun böyle gitmemesi gerektiğini düşünüyoruz.

Bizler ki Muhammed aleyhisselam’ı son peygamber kabul etmiş, kayıtsız şartsız Allah’a teslim olmuş, ordusunun ayak sesleriyle tüm dünyaya korkular salmış Osmanlının torunlarıyız.

Gün olmuş Mavi Marmara ile ablukayı yarmışız ve bu yolda şehitler vermişiz, gün olur bu dünyayı da zalimlere dar ederiz.

Bu sözler İşgallerine devam eden zalimlerin ve üst akıllarının zihinlerine iyice kazınsın.

“Susturmaya çalışsa da yedi âlem; bu ümmetin Bilalleri bitmeyecek. Ve yükselecek göğe her haneden tekbirler Allah u Ekber! Allah u Ekber!”

Türkiye’den çağrı yapıyoruz;

1) İsrail Büyükelçisi geldiği gibi geri gönderilmelidir.
2) İsrail işgal ettiği tüm Filistin topraklarını terk etmelidir.

3) Mescid-i Aksa derhal ibadete açılmalı, Mescid-i Aksa başta olmak üzere Kudüs’teki tüm kutsal mekânlar Filistinlilerin sorumluluğunda saygı içerisinde korunmalıdır.

4) Filistinlilere yönelik suç işleyen her İsrailli yargılanarak cezalandırılmalıdır.

5) Hangi amaçla kurulmuş hangi görüşte olursa olsun tüm sivil toplum kuruluşları ve inisiyatif grupları Filistin halkıyla dayanışma içerisine girmeli ve eylemlerle, kampanyalarla onlara destek vermelidir.

6) Bizler; Kudüs’ün tamamen özgür olması, Mescid-i Aksa’nın ibadete açılması, ezanın Kudüs’ün her yerinde okunabilmesi, hapsedilen Filistinlilerin serbest bırakılması, Filistinlilere yönelik zulmün son bulması için Türkiye’nin dört bir yanında Filistin Halkıyla Dayanışma için Özgür Kudüs için meydanlara iniyor, sokaklara çıkıyoruz. Herkesi de Kudüs sokaklarındaki mazlumların sesine ses katmak için bu eylemlere davet ediyoruz.

Ey zalimler, unutmayın ki Allah zulme uğrayanların yanındadır!

Ey zalimler, unutmayın ki zafer inananlarındır ve yakındır!

Konuşmamı Al-i İmran Suresi 12. Ayeti Kerime ile bitiriyorum. “De ki: Ey kâfirler, yenileceksiniz! Ve toplanıp cehennemin dibine sürüleceksiniz!”

Buraya katılarak Kudüs ve Mescidi Aksa’nın yalnız olmadığını dünyaya gösteren siz değerli kardeşlerimize, bu buluşmada emeği geçen bütün sivil toplum kuruluşlarımıza canı gönülden teşekkür ediyor, karşılığını cennet olarak almalarını Rabbimden niyaz ediyor ve hepinizi Allaha emanet ediyorum.