BATI DÜNYASI, FİTNE UNSURLARININ BAŞUCUNDA! (III)

Evet, sevgili okurlar.

“BATI DÜNYASI, FİTNE UNSURLARININ BAŞUCUNDA!” başlıklı yazı serimiz bugün de devam ediyor…

Sizinle bugün, İslam dünyasının karşı karşıya kalmış olduğu provokatör unsurları değerlendirmek istiyorum..

Tabi önce bir iki kelime, daha yapmak istiyorum..

Ve diyoruz ki;

"BATI DÜNYASI, FİTNE UNSURLARININ BAŞUCUNDA" olmakla beraber Birleşmiş Milletler de o fitne unsurları silsilesinin bir halkasıdır.

Halkası olmakla beraber…

Bilinmelidir ki, İsrail de tüm o silsilenin son halkasıdır..

Bakınız.

Birkaç gün önce İsrail Parlamentosu İslam dünyasını kışkırtmak için, sinsice bir hamle yaptı…

İslam’ın, özellikle Filistinlilerin, Kudüs’te yaşayan Müslümanları yeniden provokasyonla karşı karşıya bırakmak için; "Ezan-ı Muhammedi’ye" göz dikti.

Ve “Kudüs’teki Camilerde, Mescid-i Aksa’da Ezan okunmasın” diye karar almak için harekete geçtiler.

Netanyahu denilen kendini çok beğenmiş bir soytarı…

Megalomanyak…

Şimdiye kadar yaptıkları yanında kar kalmışçasına, alınan bu kararla gururlanıyor ve böbürleniyor.

Kanlı ellerini bir kez daha "fitne unsuru" olmaktan çıkarmıyor.

Masum insanların kanına elini batırıyor, çıkarıyor ve kendi kanlılığını, katilliğini sözde “demokrat” dünyaya da gösteriyor.

Ne yazık ki…

***

Evet.

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan...

Parlamentolararası Kudüs Platformu: Kudüs ve Sürecin Problemleri Sempozyumunda yaptığı konuşma çok önemliydi..

Hele ki tarihi tespitlerde bulunması çok anlamlıydı, uyarıcıydı…

Ve şöyle diyordu;

"Yakın zamanda ezan konusunda yaşanan tartışmaları son derece tehlikeli buluyorum.

Bu yönde parlamentoda karar alınması bir yana, böyle bir tartışmanın yapılması bile akıl ve vicdan dışıdır.

Bu tarz bir uygulamaya gidilmesi tüm Müslümanları rencide etmektedir.

Bölgemizin yeni provokasyonlara değil, barışa katkı sağlayacak hamlelere ihtiyacı var.

İsrailli yetkililere bunları ilettik.

Ülkelerindeki yangını söndürmek üzere uçak göndermemize teşekkür etmek için şahsımı arayan İsrail Cumhurbaşkanı'na söyledim.

İsrail parlamentosunun aklı selimle hareket edeceğine inanıyorum.

Ezan bir çağrıdır.

Bu çağrıyı engellemeniz sıkıntılara neden olacaktır dedim?”

* * *

Evet.

Sayın Cumhurbaşkanının “Ezan bir çağrıdır” demesi, gerçekten önemlidir.

“Ezan bir çağrıdır” ama elbette ki rasgele bir çağrı değil.

Ezan, ilahi bir çağrıdır.

Ezan, beş vakit namazın cemaatle kılınmasına mükellef olan İslam dünyasına bir çağrıdır.

Hem de Allah tarafından yapılan bir nida-i ilahidir.

Allah’ın çağrısıdır.

Zira “Allahû Ekber” ile başlayan “La ilahe illallah” ile biten Ezan mucizeli bir çağrıdır.

Ezan, bir davettir…

Müslümanların ve İslam’ın nerede, hangi coğrafyada olursa olsun, Ezan-ı Muhammedi okunan yer İslam’ın temsilciliğidir.

İslam’ın o yerde temsil edilme gerçeğidir.

Tüm orijinalliğiyle beraber, asli kaynağı arş-ı âlâdır.

O yüksek makamdan yere inen Ezan-ı Muhammedi’nin elbette ki kutsal tutulması gerekir.

Siyonist İsrail’in şomağzından bu pis, baskıcı teklif çıkmışsa ve onların parlamentosundan teklif gelmişse, İslam dünyası onlara elbette ki yalvarmaz.

“Niye böyle yapıyorsunuz?” demez.

Ancak kimse kusura bakmasın!

İsrail parlamentosundan çıkan bu karar, bize göre yeni bir karar değildir.

Bu karar 18 Temmuz 1932’de Türkiye Cumhuriyetini kuran Mustafa Kemal Paşa’nın direktif ve talimatları doğrultusunda, Diyanet İşleri Başkanlığının bir genelgesiyle yürürlüğe girmişti.

Ve 18 sene gibi uzun bir süreç devam etti.

“Allahû Ekber” yerine “Tanrı uludur” denmesiyle bu millete ceberuti ve dayatmacı bir şekilde kabul ettirildi.

Adeta bir kıyafet gibi ümmetin bedenine giydirilmek istendi.

84 sene önce Türkiye’de Ezanı Ezan’dan çıkarıp Türkçeleştirmeye çalışan bir anlayışın kaynağı, demek ki İsrail’miş.

O gün de İsrail’in veyahut İngiltere’nin gizliden gizliye direktif ve talimatları üzerine uydurma bir genelgeyle gerçekleştirilmiş oldu.

Ama bu millete yutturulamadı.

Bu millet, bin yıllık İslam’ın kültürüyle donatılmış bir Ümmet olma hasebiyle, uyanık durdu, bunu kabullenmedi.

Ve bunu yapan CHP, bir daha iktidarın yüzünü görmedi.

Demokrat Parti iktidar oldu ve bu Ezan-ı Muhammedi’yi orijinal asaletine dönüştürdü.

“Tanrı uludur” yerine “Allahû Ekber” nidaları yeryüzüne yayıldı.

 Görünen odur ki;

İsrail’deki anlayışla mevcut rejimimizi kuran anlayış arasında bir paralellik vardır.

Ama bu paralelliği bu millet yutmadı ve bundan sonra da yutmaz.

İsrail, ne kadar kışkırtıyorsa da kışkırtsın.

Türkiye’nin başında bugün Süleyman Demirel değil, Turgut Özal değil, Ahmet Necdet Sezer değil, ülkenin başında bugün Erdoğan vardır.

Erdoğan, öylesine inanmış bir insandır ki hiçbir dernek, hiçbir platform, genelge çıkarıp Valiliklere gönderemez.

Zira Erdoğan’ın iman gayreti bunu kabullenmez.

Kabullenmediği gibi millet de Erdoğan’ın yanında yer alıyor, destek veriyor ve aynı platformlarda iman gücüyle halkı etrafında topluyor.

Tek kelimeyle ifade etmek gerekirse;

Böyle bir Erdoğan, ümmetin temsilcisidir, tüm insanlığın barış gerçeğidir ve Müslümanların tesellisidir.

Eğer İsrail böyle tehlikeli bir harekete geçerse, unutmayalım ki bunu kasıtlı yapıyor..

Ki İslam dünyası batı dünyasıyla karşı karşıya gelip yeni isyanlar temin etmek istiyorlar…

Halkın ayaklanmasını temin etmek için bu hıyaneti gerçekleştirmek istiyorlar.

Türkiye ile batı dünyası arasındaki gerginlik biraz daha artsın, körüklensin ve Allahû Teâlâ’nın “Yeryüzünde fesat, bozgunculuk çıkarmayın” demesi yerine, halkın İsrail’e karşı ayaklanma şeklini bir bozgunculuğa dönüştürme gayretidir.

İnşallah halkımız bunu yutmaz.

Cumhurbaşkanımız hiç yutmaz.

Cumhurbaşkanının dünkü konuşmasının birkaç ifadesini aldım.

Oysaki bu ifadeler çok derin anlamlıdır.

* * *

Hani demişler ya;

“Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna bile az”

İsrail, mutlaka kendine çekidüzen vermelidir.

Aksi takdirde “İsra” suresindeki 4, 5 ve 6. Ayetlerinin meailini onların geçmişleri gibi bu uygulama onların başına gelip, yeryüzünden silinme gibi bir tehlikeden kurtaramaz.

İşte “İsra” suresinin 4, 5 ve 6. Ayetleri aynen şöyledir;

“4- Biz, Kitap’ta (Tevrat’ta) İsrailoğullarına, “Yeryüzünde muhakkak iki defa bozgunculuk yapacaksınız ve büyük bir kibre kapılarak böbürleneceksiniz” diye hükmettik.

5- Nihayet bu iki bozgunculuktan ilkinin zamanı gelince (sizi cezalandırmak için) üzerinize, pek güçlü olan birtakım kullarımızı gönderdik. Onlar evlerinizin arasına kadar sokuldular. Bu, herhâlde yerine gelmesi gereken bir va’d idi.

6- Sonra onlara karşı size tekrar egemenlik verdik. Mallar ve çocuklarla sizi güçlendirdik; sayınızı daha da çoğalttık.”

Demek anlaşılan budur ki tarih boyu İsrailoğulları Yahudileştikle vicdan ve izanı da yitiriyorlar ve ilahi vaadinin ağır tokatlarına mazhar kalacaklar.

İlahi vaat kesindir, hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

En derin saygı ve sevgilerimle.