Başörtüsüne uygulanan yasakların darbe dönemlerinde ayyuka çıkması her halde tesadüf değildir. 12 Eylül 1980 darbesi sonrası üniversitelerde alevlenen yasak 28 Şubat 1997 sürecinde iyice çığırından çıkmıştı. Tabiî ki bu anlamsız ve kanunsuz yasak sadece öğrencileri değil, velileri de mağdur etmişti. Öyle ki başörtülü bir veli ya da ziyaretçi İstanbul Üniversitesi’nin bahçesine dahi giremezdi. Daha da fenası, bir toplantı için çağrılan yabancı ülke vatandaşı, başörtülü olduğu anlaşılınca davet edildiği toplantıya dahi katılamamış, ülkesine geri dönmek mecburiyetinde kalmıştı. O günlerde bu keyfî ve kanunsuz yasağı insaflı ‘solcu’lar da reddediyordu. Hatta, başörtülülere destek olmak niyetiyle başını örten ‘ateist’lere dahi şahit olunmuştu.

Şükür ki, bu kanunsuz, keyfî ve yanlış uygulamalardan vazgeçildi. Artık amirler, memurlar, öğrenciler velhasıl isteyen herkes başını örterek işini yapabilir hale geldi. Çok yakın zamanda alınan bir kararla TSK’daki yasak da sona erdi. Artık TSK mensupları da arzu etmeleri halinde başlarını örtebilecekler.

Tabiî ki bu gelişmeler kanunsuz yasağa yapılan haklı itirazlarla, milletin talebiyle oldu. Her kademedeki yasağın sona ermesine her kimin bir desteği ve faydası olduysa onlar teşekkürü hak ediyor ve onlara teşekkür ediyoruz. Bununla birlikte aynı kişilerin şahit olduğumuz yanlışlarına da haklı itirazlarımızı sürdürüyoruz ve sürdürmeliyiz.

Başörtü meselesi sadece Türkiye’nin gündeminde değil. Başörtülüler, zaman zaman başka ülkelerde de mağdur olabiliyorlar. Başka ülkelerin farkı, oradaki ‘insan hakları savunucu’larının samimî olarak bu yasağa itiraz ediyor olmalarıdır. Meselâ Kanada’da bir grup kadın, İslamofobik gelişmeleri protesto ve Müslüman kadınlarla empati için 1 ay boyunca başörtüsü takma kararı almış. 

İlgili haberin bir kısmı şöyle: “Kanada genelinde 2014 yılından bu yana düzenlenen Dünya Başörtüsü Günü (World Hijab Day) etkinliği, Alberta eyaletine bağlı Fort McMurray kentinde bu yıl farklı ilgi gördü. Dünya Başörtüsü Günü Fort McMurray Organizatörü Kiran Malik Khan, etkinliği duyan 7 Kanadalı kadının kendilerine gelerek başörtüsü takmak için izin istediklerini söyledi. ‘Etkinliğin adına [Başörtüsü Kardeşliği] dedik. İzin istediklerinde çok mutlu olduk’ diyen Khan, ‘Başlarını örtmeye ay başında başladılar ve 30 gün boyunca başörtüsü takacaklar’ ifadelerini kullandı. Kiran Malik Khan, başörtüsünün dini bir sembol olması nedeniyle 7 Kanadalı kadına 30 gün boyunca uymaları gereken şartları da anlattıklarını belirterek, ‘Başörtüsünü neden taktığımızı ve diğer hususları izah ettik. Bu şartlara ilişkin hepsi söz verdiler. Şartlara uyacaklar’ diye konuştu.” (AA, 22 Şubat 2017)

Şimdi gelin de bu güzel hareketi tebrik etmeyin. Başörtülülere destek olmak adına bir aylık bir süre için tesettüre giren ‘yabancı’ların bunu yapmak için Müslüman yöneticilerden ‘izin alması’ndaki inceliğe dikkkat eder misiniz? Boşuna, “İyilik dünyanın neresinde olursa olsun, alalım” denilmemiş. Kim ya da kimler, bu davranışı yapanları ‘yabancı, başka dine mensup’ diye dışlayabilir? 

Bütün dünya inançsızlık fırtınasına karşı ‘insanlık’ ortak noktasında bir araya gelebilir ve gelmeli vesselâm.