Büyükelçilik ve elçilik binaları ile büyükelçi, elçi ve diğer elçilik çalışanlarının hukuki durumları ile dokunulmazlıkları, 18.04.1961 tarihli Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi’nde düzenlenmiştir.

Başkonsolosluk ve konsolosluk binaları ile başkonsolos, konsolos ve diğer konsolosluk çalışanlarının hukuki durumları ile dokunulmazlıkları ise, 24.04.1963 tarihli Konsolosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi’nde düzenlenmiştir. Konsolosluklar ve konsoloslar; diplomatik temsilcilik ve temsilci sayılmazlar, yalnızca bulundukları ülkede iş ve işlemlerini yaparlar.

Büyükelçilik ve elçilik binaları ile büyükelçi, elçi ve diğer elçilik çalışanlarının tam bir dokunulmazlığı olduğu halde, başkonsolosluk ve konsolosluk binaları ile başkonsolos, konsolos ve diğer konsolosluk çalışanları bakımından tam dokunulmazlık öngörülmemiştir.

Yukarıda sayılan tüm binalar; gönderen devletin toprak parçası olmadığından ve sadece yargı/müdahale dokunulmazlığına tabi olduğundan, bu yerlerde işlenen suçlar ve hukuka aykırılıklar hakkında Türk kanunları tatbik edilir.

Konsolosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi m.31/2’ye göre; konsolosluk binalarının, konsolosluk işleri için kullanılan kısımlarına girilemez, bu yerler dokunulmaz olup, konsolosluk binasının bunun dışında kalan yerleri ile başkonsolosun ve konsolosun geçici veya daimi konutları dokunulmazlıktan yararlanamaz. Bu hususlar, 1963 Viyana Sözleşmesinin 31. maddesinde açıklanmıştır.

Konsolosluk memurlarının (başkonsolos ve konsolos dahil) kişisel dokunulmazlığı ise, 1963 Sözleşmesinin 41. maddesinde tanımlanmıştır. Sözleşmenin 41. maddesinin 1. fıkrasında, ağır cezalık suçlarda konsolosluk memurlarının gözaltına alınmalarının ve tutuklanmalarının mümkün olduğu, ancak ağır cezalık işler dışında kalan suçlar yönünden dokunulmazlığın bulunduğu, aynı maddenin ikinci fıkrasında da dokunulmazlığın kaldırıldığı asliye cezalık suçlar bakımından da yalnızca kesinleşmiş mahkumiyet kararının uygulanması halinde konsolosluk memurunun hapsedilebileceği ifade edilmiştir.

1963 Sözleşmesinin 42. maddesine göre ise; konsolosluk personeli hakkında uygulanan tüm tedbirlerin ve kısıtlılıkların, kabul eden devlet tarafından diplomatik yoldan bildirilmesi öngörülmüştür.

1963 Sözleşmesinin 43. maddesi ise; konsolosluk memurlarının ve konsolosluk hizmetlilerinin, sadece resmi görevlerini yerine getirirlerken işledikleri iddia edilen suçlardan ve hukuka aykırılıklardan dolayı kabul eden devletin, yani bulundukları ülkenin yargı mercilerinin yetkisine tabi olmayacağı belirtilmiştir ki, bu husus “resmi görevlerin yerine getirilmesi sırasında işlenen fiil” kriteri ile sınırlı olup, görevin ifası kapsamına girmeyen suçlardan ve hukuka aykırılıklardan ağır cezalık olanlar hakkında sözleşmenin 41. maddesinin tatbiki yoluna başvurulacaktır.

Buna göre;

Başkonsolosluk binasında gerçekleşen kasten insan öldürme veya insan kaçırma suçunun işlendiği iddiası, konsolosluk görevinin ifası kapsamına girmeyeceğinden, hakkında şüphe bulunan konsolosluk memuru veya hizmetlisi yönünden Sözleşmenin “Yargı bağışıklığı” başlıklı 43. maddesi değil, “Konsolosluk memurlarının kişisel dokunulmazlığı” başlıklı 41. maddesi uygulanacak olup, dokunulmazlık gündeme gelmeyecektir.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.