Dolar (USD)
32.45
Euro (EUR)
34.70
Gram Altın
2437.62
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Basit muhteşemdir

Basitlik aleladelik değildir, doğallıkla birleşen saflıktır. Basitin çekiciliği de buradan gelir. Çünkü insan, hayatı boyunca hep oraya, yapaylık bulaşmayan fıtratına yönelir. Öze yaklaştıkça kendini iyi, ondan uzaklaştıkça kötü hisseder. Başlangıçlar basittir, o yüzden büyüsü hiç silinmez. Çocukluğa ve doğaya duyulan özlem de tazeliğe yönelik hayranlık da basitin cazibesinden kaynaklanır. Mükemmelin son keşfinin basitlik oluşu da dehanın son aşamada basite güzellemeler dizmesi de onun katışıksızlığından kaynaklanır. Basit muhteşemdir çünkü ayna gibi insana kendini ve hayatı aracısız gördürür. En derin sevgiler yakalanmış basit anların çiçekleridir. Basit muhteşemdir çünkü berrak görüşe işaret eder ve aslında bütün sorun da berrak görüş yitiminden kaynaklı bulanık aynalardan bakmaktır hayata. Teknoloji hayatı kolaylaştırırken yapaylık faturasını da hesabımıza gönderir. Yapaylığın doğalın tamamlayıcısı olmaktan çıkarak onun düşmanı, hatta büsbütün katiline dönüştüğü andan itibaren ise artık hayat çekilmez olur. İçinden geçtiğimiz süreç tam da budur. Basitliğini yitiren doğallığını, doğallığını yitiren saflığını, saflığını yitiren insanlığını yitiriyor çünkü. Ve insanlığın yitimi, insanın yitiminden daha masum değil.

Her gün, her sabah bir şeylerimizi yitiriyoruz. Uyandığında oyuncaklarını baş ucunda bulamayan çocuklar gibi kederliyiz. Zaman sadece ömrümüzü eksiltmiyor, hayat ile olan bağlarımızı da gevşetiyor. Ne vakit kalbimizi yoklasak, onun dünyaya yönelik yüzü biraz daha solgun görünüyor. Ne vakit kendimizle karşılaşsak biraz daha şaşırıyoruz bu artık bize bile yabancı gelen yüze. Sadece çocukluğumuzu, gençliğimizi, tazeliğimizi, gücümüzü kaybetmiyoruz aynı zamanda onlara bakan, onları seven bakışlarımız da bulanıklaşıyor, estetik görüşümüze virüs bulaştırarak eşyayı olduğundan çok daha sönük, çok daha katı, çok daha sevimsiz gösteren gözlere sahibiz artık.

Kazanmak ile kaybetmek arasında çok ince bir çizgi var. Geriden bakıldığında kazanç gibi görünen şey, ileriden bakıldığında kayıp olabilir aslında. Bize kendini kazanım gibi gösteren şey, bir ağırlık da yükleyebilir. Büyümek, olgunlaşmak, zenginleşmek, daha çok para kazanmak, daha çok dost edinmek, daha üst mevkilere ulaşmak, daha geniş saygınlıklar elde etmek daha karmaşık bir hayatı olmak anlamına gelebilir bazen ve karmaşa arttıkça berraklık azalır. Ve berraklık azaldıkça görüş keskinliği yerini görüş kısıklığına, bulanıklığına, zayıflığına bırakır ki hayatın bütün keyfi neredeyse keskin bakıştan kaynaklanır. Keskin bakışını yitirmiş olmak yaşama sevincini kaybetmek demektir. Keskin bakış keskin hissedişe, keskin hissediş hayatı derinlemesine, temas kurduğun her şeyle doğrudan ilişki kurmaya vardırır ve zaten hayatta derin temastan daha kıymetli hiçbir şey yoktur.

Kaybettik. Sadeliğimizi, basitliğimizi, doğallığımızı ve onunla birlikte, onun yüzeyine parlaklık eklediği diğer bakiyelerimizi de… Geride kalan dünya, ileride olandan çok daha özlem dolu görünüyor şimdi. Bu, iflas ettikten sonra, elinden çıkan ve artık senin olmayan bir mülke kederle bakmaya da benzemiyor. Baraj sularının altında kalmış bir mahalle, üzerinden asfalt geçmiş bir ev, depremle yerle bir olmuş bir şehir belki anlatır bu duyguyu… Geride kalan dünya, yitirilmiş cennet, neredeyse insanı ağlatacak kadar içten, samimi, saf, hesapsız kitapsız bir atmosferi işaret ediyor ve artık o yok. Bütün basitliğimizle birlikte onu da yitirdik. Belki bir daha kavuşamayacak kadar uzağına düştük onun. Bir zamanların gerçeğinin bugünün hayaline dönüşmesi ne büyük acı, nasıl tarifi imkansız bir kayıptır? Rüyalarda yüzümüzü ışıtan bütün o mazi, berraklığı ve saflığıyla ihtişamını başka bir gezegene taşıyarak sınırlarını bize tamamen kapatmış adeta. Üstelik bir de böylesi olağanüstü bir büyü yitimine sözüm ona tepeden, aşağılayarak bakıyoruz. Çoktan geride bıraktığımız ve bir daha asla dönmek istemediğimiz tahfif edici bütün edalar aynı zamanda ironik bir yok oluşa gönderme yapıyor, kendi yok oluşumuza...

Doğalını yok eden bütün temsiller aslının katilidir. Basitliğin ihtişamını pekiştirecek tek hamle doğala incelik eklemek, onun görünürlüğünü daha da artırmaktır; yok etmek veya bir süs eşyası olarak vitrine yerleştirmek değil. Yapaylık ancak doğallığa ince bir uç eklediğinde ve onun yarım bıraktığı yeri tamamladığında hoş görünür. Bağlamından kopmuş bütün ilaveler hastalıklıdır. Bağlamından kopmuş güncel yaşamlarımız, yapaylıktan medet uman yeni hayatlarımız hayatın bizatihi kendisinin düşmanıdır. Eğlence olsun diye, kendi eliyle yüzünü gözünü boyayıp sonra da aynadaki resminden korkan çocuklara benziyoruz. Bunca bilim, bunca teknoloji, bunca gelişmişlik düzeyi, bunca gayrisafi milli hasıla tek bir hatıranın tattırdığı keyfi yaşatmıyor. Bunca karmaşa, bunca yorgunluk tek bir saflık etmiyor. Bunca gelir, bunca kar, bunca rahatlık tek bir basitlik etmiyor ve bütün bunlar toplanarak ihtişamlı basitliğin canına okuyor. Harika bir çiçeğin kaba parmaklar tarafından hoyratça ezilmesinden geriye kalan kirli suya dönüştü hayat, hayatlarımız. Çiçek de biziz, parmaklar da bizim. Ezen de biziz, ezilen de biz. Basitlik gidince, geriye kocaman bir ağırlık kalıyor. Cennetin imgeleri hafiflikle dolu değil miydi oysa? Basitliği hafifseyerek hafifliklerini yitiren, kendi elleriyle cennetini cehenneme dönüştüren dünya, geçmiş olsun.