02 Aralık 2018 00:55

Bakın burası çok önemli

Bakın burası çok önemli

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tanımında anlaşamadık ama şöyle hepimizin, az da olsa, içine sinen, geçmiş günahlara perde çektiğimiz, yeni ve tertemiz bir ana akım medyamız olsa… Lakin bilin bakalım ne yok?

Ana akım dediğimiz medyanın olmazsa olmazı sermaye. Biz okurlar / izleyiciler maalesef her ay bütçemizden belli bir miktar ayırsak da, her gün gazete alsak da, TV izlemek için para ödesek de bir ana akım medya yaratamıyoruz. Çünkü medya, ekonomisi gereği yüksek maliyetli bir yatırım alanı. Cumhuriyet gazetesi mesela ana akım medya sayılıyor ya, bir dönem girdiği ekonomik darboğazdan sermaye yardımıyla çıkmıştı, çoklu bir sermaye desteğiydi, editoryal bağımsızlığı koruyacak önlemler alınmıştı. O nedenle Karamehmet’in hisseleri Ethem Sancak’a geçtiğinde çok heves etmesine rağmen “Cumhuriyet gazetesi yönetim kurulu toplantılarına” katılamadı. Yayın çizgisine müdahale etmek için başka bir yöntem bulunması gerekti.

Sermaye medyaya toplumun haber alma hakkını korumak için girmiyor, amacı para kazanmak, tabii normal bir ekosistemden bahsediyoruz Türkiye’den değil, o para yine bizde olmadığından çare reklam veren. Bugün “tek bir güncel konu pek çok bakış” sloganıyla yayımlanan Le Un gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Eric Fottorino, 2009’da Le Monde’un başındayken editoryal köşesinde Sarkozy’nin böbürlenen hallerinden ve çılgınlığından söz ettiği için gazete diğer sermayedarlar tarafından protesto edilmiş, epey gelir kaybına uğramıştı. Geçen hafta okuruyla kurduğu güven ilişkisi ve bu sayede arttırdığı abone sayısıyla çok övülen The Guardian, HSBC Bankasının vergi kaçakçılığının yalnızca İsviçre ayağını görmüş, sızıntının Britanya kısmıyla pek ilgilenmemişti. Nafeez Ahmed*, 2015’te bunun yalnızca HSCB’nin en büyük reklam verenlerden olmasıyla sınırlı olmadığını, The Guardian’ın sahibi The Scott Trust Limited ile bankanın çeşitli iş birliklerini, dolaylı ortaklıklarını ifşa ederek açıkladı. Bir de Liberation var tabii, ’68 hareketinin rüzgarıyla Jean-Paul Sartre ve Serge July tarafından ’73’te kurulan ancak 2005’te batmaktan Rothschild sermayesiyle kurtulup ana akıma dönüşen…

Neyse dönelim bizim sermayedarlara, geçmişi deşmeyelim tamam ama patronu maden işletmek için devletten ruhsat alan Habertürk’e “Alo Fatih”ten önce de bağımsız demek mümkün değildi kanımca. Medyadan para kazanmanın yolları çok önceden kapandı, bugün olan onu bir araç olarak kullanma fırsatının ortadan kalkması. Ana akımın boşluğunu doldurmaya hevesli “bağımsız” bir sermayedarın çıkamaması sadece korktuğundan değil aynı zamanda konforundan. Tekrar eden “Bakın burası çok önemli” uyarılarına gülümseyerek kafa sallayan patronlar, ne dün reyting sisteminin değiştirilmesine ses çıkardı ne de bugün tekele dönüşen dağıtımcının daha da maniple etmesi sürpriz olmayacak tirajlarına göre ilan vermeye itiraz edecek. Sermaye, arada emirle iktidar medyasını desteklemeye mecbur kalsa da, durumdan gayet mutlu. İktidar grevi yasaklıyor, yapanı tutukluyor, üçüncü havalimanı açılışında ‘başarılarını’ canlı yayımlatıp 300 tonluk beton blokun düşüşüyle işçilerin ölümü ve yaralanmasındaki sorumluluğunu gizlemek için yayın yasağı getiriyor, daha ne olsun?

Ana akım eleştirisi yalnızca Türkiye’de yapılmıyor, patronaj ilişkileri, reklam çevresinde dönen çıkar çatışmaları her ülkede tartışma konusu. Medyaya güven her yerde giderek azalıyor. Neoliberal politikaların karşısına dikilen sosyal hareketler ve kendisini onun yanında konumlandıran, gün geçtikçe sayıları daha da artan, çoğunlukla “aktivist” olarak nitelendirilen gazetecilerin dertlerinin başında ana akımın foyasını ortaya çıkarmak geliyor. Netice itibarıyla gazetecilik sadece gazetecilik için yapılmıyor. İşin etik kısmı kadar önemli olan sınıfsal boyutu. Habere patronun gözünden bakmaya mecbur bırakılan gazeteciler, kimi zaman plazalardan ayrıldıklarında, kimisi en başından,patronla aynı sınıfa dahil olmadıklarının farkına varıyor. Ayda 30-40 bin kazanan bir köşe yazarı ya da editörle 1500-2000 TL ile geçinmeye çalışan muhabirin aynı mesleği yaptığına inancını yitirdiği bir star sistemi üzerine kurulan ana akım çöktü. Profesyonellik konusuna bir de buradan bakmak gerek ki aynı mücadeleyi verdiğimizi hatırlayabilelim, aynı dili konuşalım.

*Nafeez Ahmed, “Death, drugs, and HSBC Fraudulent blood money makes the world go round”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...