Bakan Soylu'dan 'Gülmen ve Özakça' açıklaması

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, açlık grevine giren tutuklu eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tedavi edilmek istemediklerini söyledi. Soylu, “Sürekli, 'Hayati tehlikesi var' dendi. Doktorlar, 'Haydi biz sizi götürüyoruz' dediğinde, 'Ben kitap okuyorum, gitmek istemiyorum' dendi. Bana lütfen birisi bunu izah etsin” dedi.

Sputnik'ten Yurdagül Şimşek'in haberine göre, TBMM Genel Kurulunda, müftülüklere nikah kıyma yetkisi veren Nüfus Hizmetleri Kanunu kabul edilirken görüşmelerde 200 günü aşan bir süredir açlık grevinde olan tutuklu eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın durumu da gündeme geldi. CHP ve HDP'li milletvekillerinin soruları üzerine konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, şöyle konuştu:

'DEVLETİN KENDİNE AİT BİLGİLERİ VARDIR VE BİZ BU BİLGİLERİ PAYLAŞTIK'

"Şunu ifade etmek isterim: Türkiye Cumhuriyeti devleti, bizler, hepimiz, herkesin hayat hakkını korumakla ve hepimizin hayat hakkının da korunmasını istemekle bir şekilde mükellef bir durumdayız. Bu durumu siz de ben de biliyoruz. Burada, özellikle, Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK) ihraç edilen bu 2 kişi açlık grevi yapmak suretiyle tekrar KHK ile görevlerine iadeyi talep etmektedirler ama burada devletin kendine ait bilgileri vardır ve biz bu bilgileri paylaştık. Bu bilgiler şu anda yargıdadır ve yargılama aşamasındadır. Ve tekrar şunu söylemek istiyorum: Biz herkesin hayat hakkının devamı için bir çaba sarf ediyoruz. Onun için polisimiz, onun için jandarmamız, onun için güvenlik kuvvetlerimiz, başka bakanlıkların tüm memurları ve burası bu iş için söz konusudur.

'BANA LÜTFEN BİRİSİ İZAH ETSİN, BENİM AKLIM, MELEKELERİM BUNU ANLAMAYA YETMİYOR'

Ama Allah'ınızı severseniz ya. Yani bunları hastaneye götürmek istersiniz, götürülmek istendi, direniş sergilendi ‘Ben hastaneye gitmem' dendi. Tedavi edilmek istendi ‘Ben tedavi ettirilmek istemiyorum' dendi. En sonunda geçen günlerde alındı, hastaneye götürülürken ondan bir gün önce, iki gün önce, beş gün önce, altı gün önce sürekli, ‘Hayati tehlikesi var' dendi. Doktorlar, ‘Hadi biz sizi götürüyoruz' dediğinde, ‘Ben kitap okuyorum, gitmek istemiyorum' dendi. Bana lütfen birisi bunu izah etsin. Benim aklım, melekelerim bunu anlamaya yetmiyor."

'CİDDİ BİR TERÖR ÖRGÜTÜYLE KARŞI KARŞIYAYIZ'

CHP'li Ali Şeker'in, "OHAL Komisyonu niye çalışmıyor Sayın Bakan?" diye laf atması üzerine de İçişleri Bakanı Soylu, "Bakın, ben başka bir şey söylüyorum, siz başka bir şey söylüyorsunuz. Ben bir durum tespiti yapmaya çalışıyorum. Ve burada yargılama hukukun işidir. Yani mahkemesi ne zamansa bunu yargılayacaktır, ellerindeki bilgilerle ve belgelerle. Ama buna ait çok ciddi bir terör örgütüyle biz karşı karşıyayız. Bu terör örgütünün esaret altına aldığı insanları ve tehdit ettiği insanları hepimiz biliyoruz ve bu DHKP-C…" diye konuştu.

'BEN GÖRÜŞMEDİM AMA BAŞBAKAN YARDIMCISI AİLELERİYLE GÖRÜŞTÜ'

HDP'li Filiz Kerestecioğlu'nun, araya girerek, "Sayın Bakan, siz hiç görüştünüz mü?" diye sorması üzerine de Soylu, "Ben görüşmedim" yanıtını verdi. Kerestecioğlu'nun, "Görüşün o zaman" sözleri üzerine de Bakan Soylu, şöyle konuştu;

"Ama benim Başbakan Yardımcısı arkadaşım aileleriyle beraber görüştü ve aileleriyle beraber hepimizin bilgisi dâhilinde, Sayın Başbakanımızın bilgisi dâhilinde görüştü ve onlara çağrıda bulundu. Şunu çok net bir şekilde ifade etmek isterim: Elimizdeki bilgilerde ve belgelerde, yargıya aktardığımız bilgilerde —karar yargının kararıdır- hele son yaklaşık 200 kişinin üzerinde yapmış olduğumuz DHKP-C operasyonunda o operasyona mesnet teşkil eden bilgilerde bu kişilerin isimleri açık ve net bir şekilde geçmektedir. Ondan önce de vardı. Ben son bilgiyi size söylüyorum. Şimdi bütün bu varken bizim görevimiz eğer bunlar bir terör örgütünün elindeyse bunları bu terör örgütünden kurtarmak mıdır değil midir? Benim insan olarak birinci görevim bu…"

'HAYATLARINI KURTARMAK İÇİN HERKES GÖREVDE, O DİRENİYOR'

CHP'li Ali Şeker'in, 'Hayatlarını kurtarmak' diye laf atması üzerine de, İçişleri Bakanı Soylu, "Nasıl hayatını… Hayatını kurtarmak için Sağlık Bakanlığı görevde, valilik görevde, savcılık görevde, herkes görevde, o direniyor, diyor ki: ‘Ben hayatımın kurtarılmasını istemiyorum'" dedi. Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bakınız, bu tartışma çok uzayan bir sürece doğru gider. Burada hepimiz neyin ne olduğunu ve ne şekilde olduğunu biliyoruz. Biz meşru insanlarız ve bizim hukuktan başka hiçbir gücümüz yok ama terör örgütleri gayrimeşrudur ve hukuktan başka bütün güçlerini kullanırlar, bunu siz de biz de biliyoruz. Buradan çıktığımız andan itibaren sizler, bizler, ailelerimiz, etrafımız, hukuka ve devletin eminliğine emanetiz, başka bir şeye değil. Ama burada bir baskı var ve bu baskıyla beraber bunu bire bir konuştuğumuzda, evet, buradaki arkadaşlarımız da söylüyorlar ‘Biz vazgeçirmeye çalışıyoruz' ama beceremiyorlar, beceremediler. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da bu tavsiyede bulundu, bu tavsiyeye de uyulmadı; başkaları da bu tavsiyede bulundular, bu tavsiyeye uyulmadı. Ya, bu kişilerin tamamını DHKP-C kimse, hangi terör örgütüyse bunun elinden kurtarmak elbette ki bizim temel görevlerimizden bir tanesidir, hayat hakkını devam ettirmek de temel görevlerimizden bir tanesidir. Ben siyaset falan yapmıyorum, siyaset yapsam siyaset yapma biçimini çok güzel ortaya koyarım, o işi de iyi yaparım ama ben siyaset yapmıyorum, sorumlu bir devlet adamı olarak elimizdeki bir vakıaya, bir konuya yaklaşım biçimimi ortaya koymaya çalışıyorum. Burada hepimiz sorumluyuz, TBMM de sorumludur ve bu konuda yargı bir karar verecektir."