Eski Genelkurmay Başkanı, şimdiki Savunma Bakanı Hulusi Akar, ilk siyasi sınavını önceki gün bütçe görüşmelerinin yapıldığı TBMM’de verdi.
Bakanlığının bütçesi görüşülürken CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’le ilk ciddi polemiğini yaşadı.
Akar, bu polemikte Balyoz, Ergenekon soruşturmalarındaki tavrı, Atatürk’e “firavun” diyen Nuri Pakdil’i ziyareti ve 15 Temmuz gecesi yaşananlarla ilgili iddialara yanıt verdi. Verdiği yanıtlara inanırsınız inanmazsınız, bu size kalmış.
Ben Akar’ın söylediklerine değil, üslubuna, ses tonuna, polemikte kendisini konumlandırış biçimine takıldım.
Öncelikle, gereğinden fazla gerildi.
Sesini gereksiz yere yükseltti.
“Ebedi başkomutanımız Atatürk’ün partisi CHP” ve “Atatürk’ümüzün partisi” ifadelerinin alt metninde sanki “üzerime çok gelmeyin, ben de Atatürk’ün subayıydım” mesajı vardı. Ancak bu yeterli değildi ve içten olmadığı izlenimi veriyordu. Zira, savunduğu Pakdil’in Atatürk’le ilgili olumsuz tutumu çok netti.
Bir ara üç kere “dinleyin” diye bağırdı. Emir kipi kullanıyordu. Sanki karşısındakiler seçilmiş milletvekilleri değil de vatani görevlerini yapan ya da astları olan Mehmetçiklerdi.
Akar, bu üslubu ile kendisini “savunmada” konumlandırdı.
Bunu yaparken öfkelenip, bağırması da “en iyi savunma saldırıdır” yöntemine başvurduğu algısını yarattı.
Doğrudur; “daha çok bağıranın daha haklı göründüğü” algısının egemen olduğu günlerden geçiyoruz. Ancak yıllardır grup başkanvekilliği koltuğunda adeta bir münazara ustasına dönüşen deneyimli bir siyasetçinin karşısında öfkelenen Akar’ın üslubu, söylediklerinin geri planda kalmasına neden oldu.
Dünyanın en büyük ordularından birini yönetmiş eski bir askerin, konumu değişse de TBMM çatısı altında öfkesini kontrol edebilmesi gerekirdi.

“YPG/PYD yerine peşmerge” planı ne getirir?


AK Parti eski Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara’nın 15 Aralık 2018 günü paylaştığı “ABD, PKK/YPG’nin yerine Irak peşmergesi getirmek istiyor” mesajını dün SÖZCÜ’nün internet baskısında paylaşmıştım. Gelişmeler Boynukara’yı haklı çıkardı. Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, ABD’nin Türkiye sınırına Irak’tan peşmerge birliklerinin getirilmesi için YPG ile pazarlık yaptığını, YPG’nin bunu reddettiğini iddia etti. Suriye’deki Kürtler üzerinde nüfuzunu artırmak isteyen Mesud Barzani bu projeye sıcak bakıyor. ABD bu projeyi YPG’ye de kabul ettirirse, bölge dengelerini değiştirecek bir sonuç ortaya çıkabilir. Irak ve Suriye arasındaki sınırın kuzey kısmı buharlaşır ve fiili bir Kürt devleti belirir.

Sen de mi El Beşir?


Türkiye’nin YPG/PYD’ye kapsamlı bir harekat düzenlemeyi planlaması, “Türkiye’de Esad karşıtlığı gündemden düşüyor mu” sorusunu bir kez daha gündeme taşıdı. Mevlüt Çavuşoğlu’nun geçen hafta Doha Forumu’nda kendisine sorulan bir soruya verdiği yanıtın “Seçilirse Esad’la çalışırız” olarak kamuoyuna yansıması da tartışmaya tuz biber oldu.
Çavuşoğlu, “ben öyle demedim” diyerek yaptığı açıklamaya açıklık getirirken, Şam’da ilginç bir gelişme daha yaşandı. Türkiye’nin Kuzey Afrika’daki en önemli müttefiki Sudan’ın, Uluslararası Ceza Divanı tarafından “savaş suçlusu” ithamıyla yargılanan lideri Ömer El Beşir, Beşar Esad’ı ziyaret etti.
Türkiye uluslararası toplumun, Avrupa Birliği’nin hatta halkın tepkilerine karşın El Beşir’le ilişkilerini geliştirmişti. El Beşir de Ankara ile Mısır’ın darbeci lideri Sisi’nin bütün tepkisine rağmen Sevakin Adası’nı Türkiye’nin kullanımına verecek kadar yakındı.
Bakalım, Konya’daki Şebi Arus töreninde “1 milyon Müslümanın katledildiği Suriye’de, hâlâ Suriye’nin başındaki zat, yerini korumanın mücadelesini veriyor. Birileri de onun yerini korumasına destek veriyor” diyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Sen de mi El Beşir” diyecek mi?