Hiçbir ışığın aydınlatamadığı yeğane karanlık, cehalet ve duygusuzluk denilen sonsuz karanlıktır. Barış , refah ve huzur içinde yaşamak isteyen toplumlar, bilim ve sanatın ışığında bu hedeflere ulaşabilirler. Aydınlığın hakim olduğu yerlerde kötülüğün barınma şansı yoktur.  Bilimsel yaklaşımlarla erişibilirsiniz evrensel değerlere. Bilimsel yaklaşımlardan uzaklaştıkça karanlığın  perdesi altında kötülüklerin yolu uzanmaktadır. Şayet dikkat ederseniz, işlenen bütün kötülüklerin temelinde  karanlığın izlerini göreceksiniz .

Işık aydınlanmanın ve güzelliğin , karanlık ise  kötülüğün ve çirkinliğin  sembolüdür.  ‘’Ne oldu kardeşim sana böyle  felsefeye merak mı salmaya başladın ‘’ diye düşünebilirsiniz. Haklısınız da musıkiden , sanattan konuşmak varken başka konu mu kalmadı ? demekte… Fakat aynı havayı soluyup, aynı acıları yaşayıp  farklı duygular içinde olmamız da pek mümkün değildir. Ülke olarak bulunduğumuz coğrafyanın  ateş çemberine dönüşen ortamından yükselen  pis kokular çevremize yayıldıkça ister istemez bir karamsarlığa sürükleniyoruz.

Günlük yaşamımda irtibat halinde bulunduğum pek çok insandaki bu halet-i ruhiye dalga dalga genişlemektedir. Ülkemizde mutlu insan sayısında müthiş bir azalma mevcuttur. İnsanlar artık kendi yaşamlarından çok, çoluk ve çocuklarının  geleceğini düşünmekten karamsarlaşmaktadırlar. Bizlere emanet edilmiş bu vatanı terk edip gitmeyi düşünen insanların sözlerini içim acıyarak dinlemekteyim. Gelecekle ilgili güzel umutlarını, başka bir gezeğene kaymış gibi erilşilmez bir uzaklıkta  görmeye başladılar. Şartlar ne olursa olsun bu vatanı terk etmemeleri gerektiğini herbirine ayrı ayrı anlatmaya çalışmaktayım. Fakat  yurdumuza sığınmış yoksul, perişan  savaş mağduru insanların bile batı ülkelerine gitmek için ölümü göze almalarını açıklayabilecek sosyolojlara da ihtiyaç duymaya başladık.

Geçtiğimiz yıllarda yaşanan çirkinliklerin tamamı, karanlıkların efendisi  şeytan’ın ortaklarına , akıl ve bedenlerini teslim etmiş insan müsvettelerinin  marifetidir. Uzun yıllar boyunca karanlık zihinlerinde geliştirdikleri kötülük ve çirkinlik planları ile bu halka inanılmaz acılar yaşattılar. Çocuklarımızın geleceğini kararttılar. Kalpleri vatan sevgisi ile dolu evlatlarımızı pis kumpasları ile karanlık hücrelere tıktırdılar. Boşalan makam ve mevkilere beyinleri tutsak edilmiş insan taslaklarını yerleştirdiler.  Çalıntı sınav soruları ile haksız yere eledikleri binlerce masum insanımızı umutsuzluk çukuruna düşürdüler.

Bütün bu kötülüklerin temel sebebi nedir bilir misiniz ?  sebep sadece ama sadece  bilim ve sanata sırt dönmektir … Bilimin ve sanatın aydınlığından çıktığınız vakit , varacağınız yer işte burasıdır.

Bilimdir, sorgulayan insanın dayanağı, sorgulamayan insanın yolu bilimden geçmez.  İlimdir aydınlığın güneşi . Aydın insanların bolluğudur barışın , refahın ve mutluluğun teminatı. Gerikafalı ,yobaz , bilimden uzak insanların mekanıdır karanlık … Karanlıkta ürür kötülükler, karanlıkta yürür caniler, yüzlerini karanlıkta gizlerler… Işıktır , aydınlıktır en büyük korkuları. Işıkta kaybolan haşeratlar gibidirler… Yakın ışıkları, ortalıktan çekilsin bütün bu kötülükler…

Bilim okulları açalım, sanat merkezleri kuralım,  okullarımızda çocuklarımıza evrensel değerleri anlatalım , sanat merkezlerinde sorgulamayı öğrensin çocuklarımız, yaratıcılık ve özgüvenle bakmayı öğrensinler geleceğe , eğriyi doğruyu tartışmanın faziletini görsün çocuklarımız. Örümcekli beyinlerin çocuklarımıza ulaşmasının yollarını tıkıyalım. Atatürk’ün gösterdiği  ‘’ En hakiki mürşit İlimdir ‘’ hedefini baş tacı edelim ki bir daha yaşanmasın bu kandırılmışlıklar.